Bu çöküş başka…

Böyle gelmiş böyle gider, sözü bize özgü. Başka dillerde var mı, yok mu diye manasız bir konu açmıyorum. Türkiye tarihsel hayal kırıklıkları ülkesidir ve muhtemelen başka çok yer vardır bizim gibi.

Bizdeki durum, halkımızın icat ettiği bir “başa çıkma stratejisi.” Durum kötüdür ve “hep böyleydi” diyerek kendilerini rahatlatırlar. Başka türlü hayatta kalınmaz çünkü. İlle bir açıklama gerekir…

Bu aralar bunu AKP tabanı da yapıyor. Tanzim satış saçmalığını, yaşam kalitesinin onuncu kattan aşağıya düşmesini, “biz çok kuyruk gördük, ne acılar çektik” diyerek katlanılır hale getiriyorlar. Ama katlanmaktan enerji çıkmaz. Umutsuzluğun yaşamayı anlamsızlaştırmasını bertaraf etmektir esas işlev. Dolayısıyla konunun bir milli mücadele olarak pazarlamasının da sınırları olacaktır. Kuyrukta cihat olmaz. Kuyrukta gün geçirmenin coşkusu olmaz. Dahası, biraz daha hayali komplolarla savaşa çağırırlarsa milleti, yağmacılık cesaretlendirilmiş olur!

Kuşkusuz AKP sadece sabır talep etmenin pasifliğini, çıtayı yükselterek telafi etmekte belli bir başarı yakalar. Daha doğrusu kaybedecek bir şeyi yok. Nasılsa yokluk, nasılsa kriz… “Bari yokluğa, krize karşı mücadele havası yaratalım.” Hiç tutmaz denemez. Biraz da olsa tutar.

Demek ki, “biz ne yokluklar gördük” yetmemektedir. Halkımız gerçekleri görüp hakkını aramaya yaygın bir eğilim sergilediği için değil bu yetmezlik hali. Türkiye kapitalizmi o tevazuya sığdırılabilecek ölçülerin ötesine geçti. Bir yanda AVM’ler, oteller, havaalanları, otoyollar, diğer yanda soğan-domates krizi! Tekelci kapitalizmin sınırların da ötesine taşan sınıfsal refleksleri ile bunun parçası olan derin sosyal eşitsizlik ve adaletsizlik arasındaki açı bir noktada kırılmaya mahkûmdur. Düzen bu kırılmayı yönetmeye çalışmaktadır.

Yeri gelmişken, Marx’ın ünlü formülündeki “mevcut üretim ilişkilerinin üretim araçlarının gelişiminin önünde engel haline gelmesi” ile kast ettiği budur işte. Türkiye’de kapitalist üretim ilişkileri insanı yok etmektedir. Demem o ki, bu çöküş başka çöküştür ve “zaten eskiden de…” nakaratıyla altından kalkılmaz.

*             *             *

Muhalefetin ortadan kalkması da öyle. Evet, başka adı yok; ortadan kalktı.

“CHP hep böyledir” diyen haksız olmaz bir bakıma. Gerçekten de böyledirler. Ama CHP’yi aşan bir farklılık var karşımızda.

İktidarın güncel sıkışmışlığı veriyken aday bile belirleyemeyen muhalefet olur mu? Düzen partilerinin her biri çaprazlama 3-5 başka partiyi destekliyorsa ve bu tuhaf ağ iktidar ve muhalefet bloklarını da kesiyorsa yeni bir durum olduğu da açık değil midir?

Muhalefetin iktidarı hedeflemesinden geçtim, mevcut iktidarı eleştirip eleştirmediği belli değilse, geniş muhalif kitleler konumlarını bir biçimde rasyonalize etmek zorundadır. Duydunuz mu? CHP Genel Merkezi seçim çalışmaları için “Radikal Sevgi Kitapçığı” basmış! Muhalefet kinsiz, kibirsiz dolaşacakmış seçim boyunca. Bu koşullarda halk ne yapsın ki: “böyle gelmiş…”

Bu parti seçim güvenliği konusunda yetkili ağızlardan “içiniz rahat olsun” derken, başka yetkili ağızlardan da “yolsuzluğu engelleme şansı yok” demektedir. Aynı anda! Demek ki, CHP yoktur.

Kayyumun el koyduğu belediyeleri geri almaktan başka stratejisi olmayan HDP ise Batıda yok. Kayyum zulmüne uğramış olmaktan enerji türetmek için kayyumla mücadele etmiş olmak gerekir. Oysa yüz küsur belediye AKP’nin atadığı memurlar ve çoğunluğu HDP’li seçilmiş meclisler eliyle yürütülüyor.

Seçim krizin orta yerinde yapılacak ve krizin bir görüngüsü de muhalefetin seçimde sahneyi terk etmesidir.

Bu nedenle AKP yüz yüze geldiği en zorlu konjonktürde en kolay seçimi yapacak gibi görünüyor.

Hayır, bu durum her zamanki gibi değil. Bu başka türden bir çöküş…

*             *             *

Sosyalizmin meşruiyeti tarihseldir. Türkiye’de kriz olsa da kapitalizm tarihin çöplüğüne ait, olmasa da. Ama bir de bu meşruiyetin görünür hale gelmesine, kitleleri kucaklamasına elverişli kırılma anları olur. Türkiye o kırılma anlarından birindedir ve bu nedenle “hep böyleydi” türünden baş etme stratejileri en büyük düşmanımızdır.

Hep böyle değildi ve bundan sonra böyle olması da kader değil. Hep böyle olan tarihselliktir. Bugünkü durum bir çöküş konjonktürü.

Hal böyleyse Türkiye sosyalizmin meşruiyetinin sıçramasına uygun. Böyle gelmiş böyle gider sözünü sözlüklerden çıkartmak mümkün.