Birleştirici Çıkış AYDEMİR GÜLER

2007 Temmuz seçimleri öncesinde de doğuda silahlı çatışmalar yükselişteydi. O dönem kandan sebeplenen parti MHP'ydi. Şimdi kan AKP'yi suluyor. Bu bir nöbet değişimidir ve Bahçeli'nin AKP ile DTP'yi bir ikili ortaklık olarak tanıtıp aradan sıyrılma çabası, bana kalırsa beyhudedir. Zaten bir hafta Diyarbakır'da aday çıkartmayıp AKP'ye çalışacağını söyleyip ertesi hafta veryansın etmek büyük bir sıkıntı belirtisi değil midir? Belki de, Devlet bey, kendisi, Kürt linççisi tosuncuklarını yıllar yılı kontrol altına almaya çalışmışken, Erdoğan'ın pompalı tüfek teşviki karşısında kıskançlık krizi geçiriyordur... Kesin olan şu ki, savaşın oy cinsinden değeri AKP'nin aktifine yazılır.
Eskiden Asker Partisinin eylemi ve söylemi siyasette yine en fazla MHP'ninkiyle örtüşürdü. Burada ibrenin hükümeti değil de muhalefeti göstermesi bir çelişkiydi. Şimdi burjuva düzeni bu zaafı gidermenin mutluluğu içinde. Tablonun değişmesinde AKP ile AsParti arasında kurulan koalisyon kritik bir yere oturuyor.

Bu birliğin arkasına bütün medya tekelleri yığınak yapıyor. Doğrusu, çeşitli başlıklarda AKP sevmezliklerini tescillemiş isimlerin "orada hepimiz AKP'liyiz" pankartı açmalarının etkileyici olduğunu kabul etmeliyiz.

Ankara'dan çıkan ittifak çizgisini Erbil'e kadar uzatabilirsiniz. Kürt sorununda yürütülen kanlı seçim kampanyasının bir ayağı da Barzani'de. Zaten alenen AKP'ye oy istemeye döktüler işi. Mesut Ağa ile Mam Cemal'in Türkiye'nin iç işlerine karışması konusunda pek hassasiyet gösteren kesimler, oy çağrılarını ceplerine koyuyorlar. Çünkü Barzaniciliğin Türkiye ile Amerikancılık yarıştırmasının yerine, bölgede bir Amerikan cephesi kurulmaktadır.

Yani aslında ittifak dediğimiz olgunun önünde de arkasında da Amerikan emperyalizmi bulunmaktadır.

Hal böyledir ve solda yeni bir çıkış yapılacaksa, Türk ve Kürt emekçileri yeni bir çıkış yapacaklarsa, düşmanın ve bu mekanizmaların iyi bellenmesi gerekmektedir.

Düzenin ikide bir açılan iki yakası arasında bir "doğu köprüsü" bulunduğunu biz çoktandır yazıyoruz. Burjuva laikliğinin Kürtlere dincilik aşılayacak bir partiye ihtiyacı vardı. Türk milliyetçiliğinin dinci gericiliğe ihtiyacı vardı. Sosyal devlet düşmanı piyasacılığın sadaka dağıtacak tarikatlara ihtiyacı vardı. "Siyasi çözümcülüğün" solu çağrıştırmayan, baştan sona düzen yanlısı bir türevine ihtiyaç vardı... Geçenlerde yine Bahçeli'nin "buldum" diye kendini kürsüye atıp okuduğu Tayyip'in eski Kürt raporunu "resmi tarih eleştirisi" kılıfından çıkartırsanız, geriye bu ihtiyaçların bilincinden doğan cüret kalır.

Biz yıllardır Irak'ta Barzani özerkliğinin herhangi bir ilerici çıktısı olmayacağı, olamayacağını anlattık. Öyle "geçenlerde" falan değil ta 1992'de o dönemki Sosyalist Türkiye Partisi'nin Ümraniye ilçesinde düzenlediğimiz panelde bir konuşmacının özerk Barzani bölgesinde kızıl bayrakların (da) dalgalandığını anlatarak hepimizi çileden çıkarttığını (ve tabi ki yanıtını aldığını) hatırlıyorum.

Silahların susması yerinde bir istektir. Ama silahların susması dışında içi boş bırakılan "siyasi çözüm" lafzının solu çağrıştırmasının bir yanılsama olduğunu, boşluğun sağcılıkla çok daha kolay dolacağını yine hep biz söyledik. Cengiz Çandar'ın, Hasan Cemal'in ve benzerlerinin liberalliklerinin demokratlık anlamına gelmediğini anlattık durduk.

AKP'nin kapısına "çözüm planı" dökenlerle alay ettik. Heyet mimarları dinci gazetelerde gördükleri ilgiden bizi duymamış olabilirler...

Şimdi Amerikan projesinin ödül törenine davet alan Yaşar Kemal'i geçen yıl halkın cumhurbaşkanı adayı ilan eden uçuk gelin-güveyler de vardı solda. Onları bile atlamadık...

Sonuç olarak, solda emekçisiz, sade suya tirit bir Kürt ittifakı fikri geldiğimiz moment itibariyle büsbütün boşa çıkmıştır.

Bu Amerikan ittifakı pompalı tüfekten ibaret olmayacak, solumtırak tatlara da mutlaka yer ayrılacaktır. Sol liberaller Radikal'in ekinde "terörü ve PKK'yi ancak demokratik açılımların önleyeceğini" anlatarak rezervasyon yaptırıyorlar!

Kürt hareketine yönelik eleştirinin, militarist, pompalı tüfekli, iç savaş ve katliam tehditleri üstüne kurulu, İslami soslu bir Amerikan "reformu" beklentisini referans alması olacak şey değildir. Kürt hareketinin sorunu, elindeki araçlarla ve verili kimliğiyle Washington-Ankara-Erbil tezgâhının dışında bir yere sahip olamaması, açmaza girmesidir. Açık konuşalım, Kürt hareketi bu üçgen tezgâha kurşun sıkmaktan başka, karşıtlarını yalnızca ulusal kimlik üstünden eleştirmekten başka bir şey bilmemektedir.

"Başka bir şeyi" bilse bilse sol bilir. Kemal'in, dün, daha fazla geciktirilmemesini vurguladığı "birleştirici bir çıkış" soldan gelecektir.