Bildiğiniz yalan

Bildiğiniz derken… teorik olarak bilebileceğiniz, tahmin edebileceğiniz, bildiğinizi zannedebileceğiniz…

Gerçekten bilmek nasıl olabilir ki? Ancak öyle yalancı olabilen, bile isteye kötülüğü tercih edenler bilebilecektir, sözünü edeceğim yalanı, yalanları…

Ahmet Davutoğlu’nun son Avrupa maceraları külliyen yalandır. Ve bu, hiç küçük olmasa da sıradanlaşmıştır artık.

Türkiye üstünden Batıya, son dönemlerin fenomeni olarak Yunanistan’a ve özellikle Ege adalarına giden göçmenler geri kabul edilecekmiş. Kuyruklu yalan!

Bir: AKP zaten bunu içeren bir anlaşmaya daha önce imza attı. Ama yalandan kim ölmüş diye bir kötülük deyimine sahip olan dilimize sığınarak, imzası yokmuş gibi davrandı.

Dolayısıyla AKP, AB’ye kıyak falan geçmiyor. Çok güçlü bir teklifte de bulunmuyor. Sadece epey zamandır yaptığı gibi imzasının gereğini yerine getirmek için üste para istiyor.

İki: Kayseri pazarlığı diye güya güzellenen, dilimizde at pazarlığı olarak aşağılanan tarz yalanın dik alasıdır. Bu tarzın yöntemi yalandır.

Üç: AKP bu son sözünü de tutmayacak. Öncelikle; tutamaz! Adalardan geri dönüşü pratiğe dökmek için ne yapacaksınız? İnsanları neyin içine zorla sokup, kilitleyip getireceksiniz? Getirseniz sokağa mı salacaksınız?

Daha önce sokağa salındıkları doğrudur. Ancak insanların sokakta kalmaya mecbur ve istekli olmalarının gerekçesi Avrupa’ya erişebilmek için devletin bir kolundan başka bir şey olmayan mafyanın kollarına gönüllü atmalarıydı kendilerini. Ya şimdi? Anadolu’ya serpiştirilmiş toplama kampları veya yeni kurulacak gettolara neden dönsünler?

Zorla mı getireceksiniz? Denersiniz, inanırız! O kadar alçaksınız zira!

Ama gelenlerin artık bizim sınıf kardeşlerimiz olacaklarını anlamamışsınız demektir.

Tıpkı Avrupalı diğer alçaklar gibi! AKP geri dönüşünü kabul ettiği sayıda “yasadışı” göçmeni kontrollü biçimde “yasal” olarak gönderecekmiş. Bu madde olsa olsa bir Alman maddesi olabilir. Avrupa’nın bir numarası, istediği kalifikasyonda adam ve kadınları seçerek almak istiyor anlaşılan. Bunun köle pazarında dişine pazısına bakmaktan zerre kadar farkı yoktur.

Muhtaç göçmenlerin içinden kimileri formasyon ve deneyimlerine yaraşır bir iş bulma hayaliyle avunabilirler. Kimse kusura bakmasın, insan insandır ve göçmenlerin tamamı aynı haklara sahiptir. Yalan peynir ekmek yer gibi söyleniyor olabilir. Hayata geçirmek o kadar kolay olmayacaktır.

Daha ne yalanlar!

Başyalancı parada anlaştık diyor. Parayı vereceğini iddia ettiklerinden ses yok. Hele takvim konusunda tık yok!

Başyalancı vize kalkacak diyor. Sesi İtalya’dan kalkmayacak diye yankılanıyor. Ha bu arada, aldığımız sayıda göçmeni göndereceğiz yollu ses de Macaristan’dan hadi oradan diye yankılandı bile.

Eski Türkiye’nin en berbat dış politika geleneği işleri düğüm edip anahtarın üstüne oturmak ve pazarlık yapmaktı. Bu tarz olduğu gibi alınmış ve akla hayale sığmaz bir sakilliğe büründürülmüştür. AKP’nin yeni Türkiye’si Ege denizinde yüzer yüzer insan katlediyorsa, bu Avrupa’ya yönelen göçün kontrolden büsbütün çıkıp düğüm olması içindir. “Düğümü çözerim, ama birkaç milyara!”

Düğüm yalandır ve savaşla yerlerinden olan yoksul insanlarla yalnızca dayanışma içine girmek insanca bir yoldur. Pazarlık da yalandır. Batının elindeki dosyalar o kadar kalın ki, AKP’ye istediği paraları yedirmeye gerek kalmayacaktır.

Hepsini bir bir göreceğiz. Yalanı ve kötülüğü görüyoruz, görmeye devam edeceğiz.

Göreceğiz ama bilemeyeceğiz. Çünkü bizim yalancılar yalanı ve kötülüğü gizleme refleksini unutmuşlar, yani bunların ahlaken savunulamaz olduğu yolundaki toplumsal fikir tarih olmuştur. Sorsanız, yüzüne vursanız, “kötüyüm kabul” diyeceklerdir; “ama bir sor neden kötüyüm” diye devam edecek ve “dinimiz için, allahımız için” diye bağlayacaklardır.

AKP’nin insan düşmanlığı, kötülüğü, yalancılığı, dinciliği aynı olgunun ayrılmaz parçalarıdır. Dinselleşme, dinci gericiliğin derinleşmesi en ağır suçların aklayıcısıdır.

Biz bu aklama mekanizmasına akıl erdiremeyiz. Biz dediğimiz, memleketin tartışmasız çoğunluğudur. Biz dediğimiz, Nâzım’ın büyük insanlık dediğidir. Artvin’de, 8 Mart’ta, Gezi’de açığa çıkan iyiliği, gericiliğin kötülüğüne yedirmeyiz. Dayanışmayı ve mücadeleyi, insanlığı, emekçiliği biliriz…

Biz bu yalanı anlamayız.