Bayram Yazısı

Hürriyet'te Ege Cansen kullandı geçenlerde laik getto kavramını. İstanbul'un Kadıköy ilçesinin merkezindeki çarşı için... Durumu bazı açılardan iyi anlatıyor.

Getto hem dışardan kuşatılmışlıktır, hem de sığınıp kurtulursunuz.

Ramazan ayında bu durum her zamankinden daha belirgindi. En güzellerinden biri, -benim de kent merkezleri için kullanılmasa da memleketim diyebileceğim- Kadıköy olmak üzere, Türkiye'de “Ramazan'ın gelmediği” bazı yerler var.

Dinci gericiliğin bu denli baskın olmadığı dönemlerde laik ve hatta ateistler oruç tutanlara saygısızlık olmasın diye dikkat eder, sokakta oruçlunun gözü önünde yemekten, sigaradan uzak dururlardı. Oruç masum bir toplumsal ritüel olmaktan çıkıp, icabında yeterince dindar olmayanlara karşı terör halini alınca saygı yerini ürküp geri çekilmeye bıraktı. 1970'lerden, iftar saatinde Kadıköy'ün terk edilmiş western kasabasına döndüğü bazı '90'lı yıllara değişen bu oldu.

Bugün dinci meydan okumanın ulaştığı aşama bellidir. Buna karşılık memlekette bazı laik gettolar gelişmektedir.

Bir nedeni laik kesimlerin dinci basınçla inatlaşmaları olabilir. “Madem öyle biz de ısmarlarız biramızı, iftarı bile beklemeden”... Bu tür bir tepkiyi gözlemleyebiliyoruz. Sadece Kadıköy ve Kızılay, Şişli, Bostancı gibi benzeri yerlerde de değil.

Bir kere çok sayıda öbek ramazan dolayısıyla bulundukları yerlerde bayrak gösteriyor. Hayli dindar bilinen bir semtin deniz kenarına dikiliyor o bayrak örneğin, ya da bir “getto” çevresine doğru yayılma, yan sokağa, caddenin öte tarafına sıçrama eğilimine giriyor. Dahası diğer tarafın kalesi sayılan ve otuz küsur yıl önce bile tedirgin olunan yerlerden geçerken iş galiba inatlaşmaya dönüşüyor. Bakıyorsunuz müslüman esnafın bakışlarını takmadan sigaralar yakılıvermiş yolda yürürken...

Bu sigara meselesinde kapalı mekan yasağının bir payı olabilir kuşkusuz ama kapalı mekanda içmemenin alternatifi dinci semtin çarşısına dumanı üflemek değil herhalde.

Bu gözlemlerim aşağı yukarı doğruysa, karşımızda bir iyi bir de kötü işaret var demektir. İyi olan, kentli, modern, laik anlamlarıyla ilerici kesimlerin kafayı dik tutmalarıdır.

Burada henüz ayrışmamış ve ayrıştırılması ancak politik girdilerle mümkün olabilecek iki alt kesimden söz edilebilir. Pendik sahilinde veya Üsküdar çarşısında oruçsuzluğunu belli ederek kafayı dik tutanlar vardır.

Bir de Bağdat Caddesi veya Nişantaşında, “yüksek sosyete” memleketten büsbütün kopmuş keyif sürmektedir. Camiydi, oruçtu, türbandı, kuran kursuydu... bunlar onlar için değil, halk içindir zaten. Tabi, bu sonuncudan çıkacak herhangi bir işaret bizi ilgilendirmiyor.

Kadıköy çarşısı veya Taksim, Kızılay meydanları bu iki kategorinin karşılaştığı ortak alanlardır ve herşey iyiye yorulmamalıdır.

Kötü işaret geleneksel laiklerin, kemalist modernizmin içine girebileceği bir eğilime denk düşer. Kemalist merkezin AKP karşısında uzlaşma yoluna meylettiği ve bir dizi üniversitede okumuş yazmış imamların rektör seçilmesini sineye çektiği belli. Bu durumda kaçınılmaz biçimde bir bölüm de radikal tepkilere kayar. Radikal tepki dinsizlik propagandası, dini alaya almak vb biçimlere bürünür. Buradan da ilericilik namına hiçbir şey çıkmaz... Bu tür radikalizm Bağdat Caddesi-Nişantaşı kaygısızlığına denk düşer, oralara özenir.

Laikler kendi aralarında diğerlerini çekiştirirken, öte yanda AKP cephesi çok geniş kesimleri adım adım ikna etmeye devam eder ve din düşmanlığı örnekleri işlerini kolaylaştırır.

Kötü işaret burjuva modernizminin bir küçük burjuva radikal uç vermesidir. Bu uç mutlak bir sorumsuzlukla ilericiliğin kalesine gol atıp durur.

Yenilgi koşullarında burjuva modernizminin çatlaması kaçınılmazdır ve marksist rehberlikli bir radikal aydınlanmacılığın ağırlık koyması, ortalığı çocuksu pratiklere bırakmaması gerekir.

Özetle oruç tutmadığı için dövülenlere, öldürülenlere çok rastladığımız bu ülkede 2009 Ramazan'ını ucuz atlattık, inadına sigaramızı yaktık, gettomuzda biramızı yudumladık diye düşünmek yerine, daha bir hafta önce tehdit ve hakarete uğrayan sel mağduru yoksulların AKP kapısında bayramlaşma kuyruğuna girmeleri nasıl önlenir sorusuna yanıt aranmalıdır.

Sözü edilen küçük burjuva radikalizminin sel bölgesinde sözü yoktur. Bizim ise sorumluluğumuz vardır.