Altı kaval, üstü emperyalist

Memleketin yarısı Erdoğan’ın kamuflaj giysilerine gülmekten kendini alamadı. Biraz da sinirden güldük tabii. 

Diğer yarı ise huşu içinde görünüyor. Az daha, yalın kılıç düşman ordularına dalacak bir cengâver imparator! Milletin etkilenmiş görüntüsünün altında ne var, tam bilemiyoruz. Karışık duygular olduğu kesin. Sanatçıların milletin bağrından çıktığını dinliyoruz mesela. Lakin bunlar pek de tarikat erbabı olmayan, en fazla Adnan hoca taifesine yakışır tipler. Kimisi yeni Türkiye’nin yeni milletinin lanetleyeceği türden iflah olmaz Batı taklitçisi. Bir diğerinin sağlam uyuşturucu geçmişi var; mahkemeden tescilli. Sonradan tövbekâr olmuş, dendiğine göre. Öteki desen, beşinci sınıf kadın programlarında yarı çıplak rating yapmış… 

Önceleri çok bakan, başbakan askeri birlik şovuna çıktığında, tatbikat izlemeye falan gittiğinde sırtına asker parkası geçirmiştir. Ama kamuflaj üniforması başkadır. Bu da Erdoğan’ın veya danışmanlarının keşfi değil, bir Bush taklidi olsa gerektir. 

 

Amerikan başkanları bile bunu moda haline getirmediler anladığım kadarıyla. Zaten İngiliz ve Fransızlar için düşünülemezdi. Britanya’da hanedan üniforma dahil olmadık kılıklara bürünebilir ve bu, aristokratik başka özellikleri için olduğu gibi tanrı vergisi sayılır. Bu zırzopluk aristokrata vergidir. 

Fransa’da topa koyarlar öyle militarist saçmalığı. Burjuva politikacısı militarist olacaktır elbette. Ama asker kökenli eski politikacı kuşaklarıyla birlikte bu konuda görüntü-öz birliği de bitmiştir.

Almanların elini yakar üniforma. Hitler’in görüntüsünün zihinlerde flulaşması gerekiyor önce. Bu mümkün olsa Merkel’e yakışırdı doğrusu.

Bizim tarafı karıştırmazdım, ama aklınıza gelmiş olabilir. Castro kardeşler başta olmak üzere sosyalist ülkelerin veya anti-emperyalist rejimlerin liderleri üniformalarıyla halk içine çıktıklarında, çağrışım direniş olmuştur. Yani konumuzla alakası yok.

 

Amerikan başkanlarının uçak merdivenlerinde el sallarken çekilmiş çok resmi olur. Muzip gazeteciler başkanın insansız bir tarafa el salladığını birçok kez afişe etti. Sanırsın ki, millet başkanı uzaktan gelen bir akraba veya dost sıcaklığıyla karşılayıp uğurluyor. “Ne de çok seviliyor!” Amerikalılar öyle sanıyordur…

Peki Erdoğan’ın merdivende falan değil uçağın içinden poz vermesi nedir?

Aşağıda mutluluktan coşanların o eli ayırt etmek için kullandıkları dürbün ne markadır? Bu uçan aracı havada asılı tutan bir teknoloji mi kullanılmıştır? İşin tuhaf tarafı, gidilen yer bir sınır karakoludur. Oğulpınar’da bir medya şovu yapıldığı anlaşılmaktadır... Hey, kim var aşağıda!

Bir de, resme dikkatli bakıldığında aşağıda bir pankart ayırt edilmektedir. Cumhurbaşkanı kendi suretine mi el sallamaktadır?

Amerikalıların, dünya halklarının, başkanı bağırlarına bastığına inanması mümkündür. Peki bizim malum memleket yarısı?

İşin esası, Erdoğan memleketin yarısını Türkiye’nin emperyalist bir ülke olduğuna inandırma çabasındadır. Vasat altı bir akıl, tamamen yitirilmiş bir vicdan, -Hülya hanıma plaj ihalesiyse- bana ne düşer çıkarcılığı gibi özelliklere iki ideoloji eşlik etmelidir. Birincisi dinsel taassup, diğeri saldırgan şovenizm. 

Bu insanlar inanırlar veya inanmış gibi yaparlar. En iyi bildikleri budur. Körü körüne inanacak kadar aydınlanma öncesine aittirler. Onları inandırmaya çalışanın, inanmış görünmelerinden tatmin duyacağını hissederler. İşleri birbirlerini aldatmaktır.

Yalnızca el sallarken, milli sanatçı pohpohlarken değil, işsizlik veya milli gelir verilerini açıklarken, milli uçak, silah veya otomobilden söz ederken de aslolan, birbirini aldatmak, aldatılmış görünmektir. 

Bush’un veya Hitler’in durumu bu değildi. Bunların ve aynı ligde oynayan başkalarının sahip olduğu iktidar mutlaktı. Tayyip bey güçsüz değildir tabii ki. Ama gücünün çok büyük kısmı ittire kaktıra yan yana getirilmiş, bin bir dengeye tutturulmuş ve üstü şişirilmiştir.

Emperyalistliğin altyapısı sağlam, üstyapısı buna uyumlu olmalıdır. 21. yüzyıl Türk emperyalizminin altı kaval üstü şişhanedir. Sanatkârlar grubu böyle de olur diyecektir, el etek öperken. Milletin yarısı başını sallayacak, içlerinden küçük bir kısmı yeni moda zikir dansına koşacaktır. 

Reis bizim diğer yarıyla başa çıkamayacağını anlamış, kovmakta karar kılmıştır. 

Bütün bu pespayeliğe ve bizi kovmaya kalkanlara güleriz. Ama gülüp geçemeyiz. Dünyamız işte bu pespayeliği yaşamakta ve alem buysa AKP Türkiyesi emperyalist olmaya doğru ilerlemektedir. 

Gülüp geçemeyiz. Korkup kaçmayız. Bu pespayeliği silip atmanın yolunu ararız. 

Buluruz.