Al sağını vur soluna

AKP rejiminin test alanı Suriye’ydi. Bakalım dinci Türkiye bölgede model haline gelebilecek, emperyalist-kapitalist sistem açısından söylendiği gibi işlevsel olabilecek miydi?

Bizimkiler konuya buradan yaklaşırlarken, Washington’un, zamanında Öcalan’ın popüler ettiği bir deyimle, kendine “mayın eşeği” aradığı anlaşıldı.

Ne modeli, ne işlevi! Amerikan pragmatizmi kriz konjonktüründe dizginlerinden boşanmış ve iş her topa gelişine vurulan bir “mahalle maçına” dönmüş. ABD dünyanın en güvenilmez gücü olmuş. Dost ateşi çoktandır adi vaka. Özür bile dilenmez. Zaten politik ihanetlerin yanında “ay pardon” denen kaza kurşunlarının lafı mı olur? “Ne modeli kardeşim, biz burada dünyayı kurtarıyoruz!”

İşlevse bunun işlevidir. Eskiden Sovyet dengesi altında emperyalist Batı müttefiklerine daha fazla değer verirdi. Hoş tutmazsan, maazallah sosyalist ülkelerle iş tutabilir, yardım isteyebilir, çıkarcı paslaşmalara girebilirlerdi. Dahası, yine yeterince hoş tutmazsan emekçi sınıfların ve itibarlı solun basıncı karşısında çözülebilirler, devrime bile sahne olabilirlerdi.

Sovyet sonrası dönemde büyük patronla pazarlık etmek kimsenin haddine olmadı bir süre. ABD’nin başarısızlıklarının ve krizin sonucunda denetim yeteneği bariz biçimde geriledi. Artık pazarlık mümkün. Ama bu, bağımlı ülkelerin sosyalizmsiz bir dünyada prim yapmasına yetmiyor. Meczupluk pazarlık gücünü arttırıyor ama durum değişmiyor. “Ne işlevi yahu, dediğimizi yap yeter!”

Suriye AKP için çok kritik bir kavşaktı. İslamcı rejimin uluslararası boyutu, onu içerde ve dışarda geri dönülmez, dokunulmaz hale getirecekti. ABD için Suriye bölge operasyonlarından biridir ve bu operasyonlarda dost, düşman, hedef, müttefik, doğru, yanlış durmaksızın yer değiştirmektedir. Amerikan pragmatizmi ve sahadaki kaos var bir yanda. Sahadaki kaos yönetiliyor. Bizimkilerse sabah akşam yalan sıkıyor, “biz de buna inanıyoruz” demenin ötesine geçemiyorlar. Geçenlerde gericinin önde gidenlerinden biri, ben de, demiş “şempanzelerin lanetlenmiş Yahudiler olduğuna inanıyorum.” İnanır mı inanır. Bir etkisi olur mu? Olmaz. AKP iktidarının dış politika argümantasyonu, kendince bir sistematiği, teorisi olan pragmatizmle, kriz veya kaos yönetimiyle ilgisizdir. Bizimkiler “inanıyor.” PYD’nin terör örgütü olduğuna, Rusya’nın katliam yaptığına, Esat’ın çok zayıf olduğuna… Dinci rejim düşünmeyi değil imanı vaaz ediyor ve ilk önce rejimin sahipleri bu çağrıya icabet ediyor.

Bu saçma pazarlıkta AKP’nin en ufak bir şansı bulunmuyor. Savaş çıkartmaktan başka! Yobaz kafalarıyla Amerikan tipi kriz veya kaos yönetimini provokasyon sanatından ibaret zannedenler geri dönülmez bir yanılgı içindeler. Geri dönemezler, buradan çıkamazlar.

Ancak AKP, kuruyan burjuva siyasetinin çöllerine sosyal demokratları ve solcuları da çekmiş bulunuyor. Baykal ve Kılıçdaroğlu, iki gerici olmanın yanında, ihya olmak için doldurmaları gereken boşluğu solda zanneden siyaset cahilleridir. Türkiye’ye bakıyor ve herhangi bir şey anlamıyorlar. Yoksa akıl hocalarına, kendilerine misyon yükleyen güçlere dönüp, yahu, derlerdi, “biz AKP’den daha sağcı olamayız ki, emin misiniz, yapmamız gereken işin hep daha fazla sağcılık olduğuna…” Hiç olmazsa bunu derlerdi.

İkinci Ankara katliamı Kürt sosyal-demokrasisinin kıratının bunlardan da düşük olduğunu kanıtladı. Bir kere bu bir kör terör eylemidir ve alçakçadır, gayrimeşrudur. “Bizimkiler yapmış olabilir.” Hakikaten yapmışlar da!

Şu anda Kürt “hareketi” örgütünü kontrol edemiyor oluşuyla övünen, bundan güç gösterisi türeten bir PKK, Türk devletiyle ve AKP’yle bir sorunu, düşmanlığı olmadığını ilan eden bir PYD, komisyonla hendek arasında gidip gelen, imzasını aldığı insanları ortada bırakan bir HDP, neden Erdoğan’la görüşmek istediğini ve neden yemin etmediğini kimsenin anlamadığı Zana gibi Barzani dengecileri, Erdoğan’ı ve Fidan’ı kurtarmış, İngiliz ve İsrail gizli servislerince muhatap alınmış olmayı iktidarının kanıtı olarak sunan bir Öcalan ve tüketilmiş bir kitle örgütleri mezarlığı gibi unsurların toplamıdır.

Liberal ve radikal Türk solu ise bu hengame içinde öğütülüp gidiyor. Yapacak bir şey yok, hak ettiler!

Çok mu sert oldu? Az bile!

AKP’nin ustaca ve bir o kadar alçakça politikalarla hayatını sürdürdüğü artık doğru olmaktan çıktı. Alçaklık baki, ama bütün dünyanın illallah dediği bir parti iktidarını “alternatifsizliğe” borçludur. AKP’nin alternatifinin olmadığı tezi iki sosyal-demokrasiye aittir.