AKP'nin acz mekanizması

Türkiye bir kriz ülkesi deriz sık sık... Bu yapısal bir özellik. Tabii bu belirlemeyi krizin sürekliliğine vardırmamak, siyasal gelişmelerdeki kırılmaları, değişimleri önemsiz saymamak kaydıyla. AKP Türkiye'si akşamdan sabaha krize saplanabilecek bir ülkedir. Bu durum akşamdan sabaha yaşanabilen değişimlerin nedenlerini, tam tersine daha da önemli hale getiriyor. Önemliler, çünkü ya bizim doğrudan müdahale konumuz, ya da başka mücadele başlıklarında da sağlıklı politikalar geliştirmek için doğru kavranması zorunlu başlıklar bunlar.

Daha önce de yazmış olabilirim; bakmayın AKP'nin bu yıl iki seçim kazanmış olmasına; ve hatta bir büyük kırılma yaşanmaması halinde önümüzdeki seçimlere de alternatifsiz girme olasılığının çok yüksek olduğuna... AKP rejimi zayıf mı zayıf.

Türkiye ekonomisi şu an batmadığı gibi dış kaynak girişiyle beslenmeye devam ediyor. Ama ekonominin son derece kırılgan olduğunu biliyoruz. AKP'nin istikrarı kırılganlıkla aynı şeydir.

“Çözüm süreci” kontrolsüzlüklere gebe ve bir siyasi kriz patlamasının olası kaynaklarından biri.  AKP'nin barış programı, öteki yüzü savaş olan bir madalyondur. Programsa bir Batı senaryosu.

İkinci Cumhuriyet rejimi bir dehşet dengesidir ve iç savaş eksenleri üstüne kuruludur. Sadece Türk-Kürt değil, mezhep gerilimi de yüksektir, laik-dinci gerilimi de...

Ortadoğu artık bir dış politika konusu olmaktan çıkmış, içsel olgu haline gelmiştir. Türkiye ile Lübnan, Pakistan gibi süreklileşmiş çatışma ve kaos örnekleri arasındaki mesafe çok kısaldı.

AKP iktidarında, bir politik ve diplomatik taraf olarak Ankara'nın itibarı dibe vurmuş bulunuyor. Türkiye'nin ciddi bir tarihselliğe ve objektiviteye dayanan “stratejik önemi” hiç olmadığı ölçülerde yerlerde sürünmektedir.

Liste uzatılabilir. Bu listede sol yok mu? Var; ama Haziran Direnişinde çarpıcı biçimde kendini dışavuran aydınlanmacı, kamucu, yurtsever birikimin içine yerleştiği ölçüde. Şimdilik ne sol tam olarak buraya yerleşmiş, ne de direnişin yakın gelecekte hangi biçimler altında ve ne dozda canlanacağı biliniyor.

Daha fazla uzatmayıp sadede geleyim. Aşağı yukarı bütün sorunlu başlıklarda inisiyatif ABD'de. Kuklaya dönen AKP iktidarının ana yolu değiştirmeye gücü yetmez. Ama AKP'nin bu aşırı belirlenme halini sineye çekmesi de imkansızdır.

Ne yapsın; AKP eski açılımları diriltemez. Yeni-Osmanlı düşü karaya oturdu; yani Suriye'ye, Haziran'a, Antakya halkına. Bütün kritik güç odakları bunu bir fantezi olarak mahkum ediyor. Yetmiyor, dirilmemesi için Erdoğan-Davutoğlu ekibinin savaş suçları Amerikan basınının her daim sıcak bir dosyası ve hem ABD hem AB sözcülerinin dipnotu olarak tutuluyor.

Öyleyse Davos şovuna yer yoktur ve Türkiye'den İsrail'le arasındaki demagojik gerginlikleri azaltması beklenir. Lakin bu bir nevi burun sürtme demek ve öyle yağdan kıl çeker gibi yapılamaz. Herşey bir yana padişah ve avanesinin delikanlılığına halel gelir!

IŞİD konusu da benzer. AKP'nin Sünni cihatçılığı kendi enstrümanı olarak yapılandırdığı dönem kapandı. İşin patenti ABD'de çünkü! AKP bölgenin bir numaralı taşeronu olmayı bırakacak. Bir küme daha düşecek! Buna ayak direrse, ki halen bunu yapıyor, boyunun ölçüsünü alacak.

Erdoğan ekibi iktidarı korumak için emperyalizm karşısında iktidarsızlığın dibini görmek durumunda. Kim hükümetin gücünü inkar edebilir? Haziran Direnişini söndürüp Cemaati kırmışa, ekonomiyi yönetmeyi becerip bölgesel denge oyununu tutturmuşa benziyor AKP. Ama bu görüntü icazetle elde edilmiştir. Başarı öykülerini anlatmayı sürdürebilmek için daha, daha, hep daha fazla bağımlılık...

Bu gidişat gidişat değil. Bu bir acze düşme mekanizmasıdır ve hükümeti de, belli başlı figürleri de, her geçen gün daha kırılgan hale getirir.

Erdoğan çıkış yolu aramak zorunda. Emperyalist bağımlılık, bir nevi solunum cihazına bağlanma biçimini alırken Türkiye ölçeğinde bir ülkede siyasi iktidar başka pencerelerden hava girmesini sağlamaya çalışır. Risk almak pahasına bunu yapmak zorundadır. Bölgesel güç olabilmek için icabında haddini aşıp Amerikan patentli tasarımları zorlamak gerekir.

Ama o zaman da emperyalistler dönüp diğer siyasal aktörleri sınava alıverirler: Hanginiz daha güvenilir yardakçısınız, gösterin bakalım!

Burjuva siyasetinin emperyalizme bağımlılık dozajı önümüzdeki dönem artacak. Türkiye toplumu için aynı şey olmayacak. Burjuva siyasetinin toplumu kapsama yeteneği azalacak ve aydınlanmacı, yurtsever, kamucu bir solun bir kez daha önünde geniş bir alan açılacak.