AKP için bir model var mı?

Akp ne istiyor? Nasıl bir modeli var? Kıbrıs için çözümü ne? Alevi açılımı peki? Ya Kürt çözümü nasıl acaba?

Bu soruların ilki belli bir çerçevede yanıtlanabilir. Zira bu soru açıkça adı geçen siyasi partinin öznel istekleriyle ilgilidir. Bu açıdan AKP’nin halkı sigara ve içki içmeyen, bütün çocukları Kuran kursuna gönderilen, ona buna itiraz etmeyen, ikide bir tartışma çıkartmayan bir ülke istediği bellidir. Ancak iş bu isteği bir modele yani kalıba dökmeye geldiğinde Tayyip Erdoğan ve arkadaşları en fazla oturup kendi ütopyalarını kuracaklar veya öylesine geyik yapacaklardır.

Bu durum ilgili kadronun birikimiyle, zekasıyla, formasyonuyla ilgili bir konu değildir. Model, kalıp, çözüm formülü gibi düzeyler burjuva siyasetinde ilke konusu değillerdir. Önemli olan çizili bir rotada geminin yoluna devam etmesidir. Somutluklar bu rota çerçevesinde tekrar tekrar oluşturulabilir. Aslında doğası gereği “reel” olan politikada böyle bir olumsallık zaten vardır. Ancak sosyalist politikada, “reel” ilkesel olanın baskısı altında biçimlenirken, burjuva politikasının reelliği büsbütün özgürdür.

Türkiye emperyalist-kapitalist sistemin uyumlu, tam boy eklemlenmiş ve baş emperyalistin hoşgörüsü ve desteğine mazhar olmuş bir ülke olsun… rota budur. Bu rotanın tutturulabilmesi için Türkiye’de İslamcı, totaliter ve faşizan bir rejime gerek duyulduğu da bağlanmış olduğuna göre sorun kalmamaktadır.

Yolun gereğine en uygunu hangisiyse burjuva siyasetinin reel politikası da o olur. Yeter ki rota güvence altında olsun Kıbrıs birleşmiş mi yoksa birkaç parçaya daha mı bölünmüş ne gam! Anayasanın başlangıcından hangi maddelere ne olacakmış bu sorunun yanıtı kendinde bir modelde gizli değil. Erdoğan bugün Kürt sorunu yok diyebilir, yarın açılım ilan edebilir. Bir gün teröristle görüşen şerefsizdir, ertesi gün görüşmek devlet olmanın şanındandır… AKP için realitenin bu somut düzeyinde tutarlılık aranamaz. Aransa da bulunamaz.

Nasıl ABD’nin “Irak modeli” diye bir sabiti yoksa ve önemli olan bölge egemenliğinin önündeki pürüzlerin temizlenmesi idiyse, Türkiye’de de AKP örneğin Kürt modeli diye bir yük sırtlanmamaktadır ve sırtlanmayacaktır.

Şimdi bu tartışmaya neden girdik, bu nokta o kadar da önemli mi, diye aklından geçirenler için bir açıklama gerekebilir.

Evet, bu nokta önemli. AKP’nin somut modelini keşfetme yoluna düşenler genel duran, somut olmayan konularda zaman kaybetmek yerine, üstünde anlaşılabilecek mevzulara odaklanmaya eğilim göstereceklerdir. Formüller yan yana getirilmeye, benzeştirilmeye, birinin şurası diğerinin burası törpülenmeye bakılacaktır. Bütün bu uğraş, somut angajmanı olmayan bir muhatap karşısında beyhudedir. Lakin beyhude olduğunun anlaşılması için işin işten geçmesi gerekecektir.

Öyle ki tam ada birleşecek galiba deyip model üstünden uğraşmaya girişmişken 70’lerden kalma bir gemi salınıverir denizlere. Zira muhatabınız zaten barış formüllerini bağımsız bir değişken saymamakta, en üst satıra bölgede borusu daha kuvvetli öten bir güç haline gelme hedefini, bu amaçla donanmasını hareketlendirmeyi yazmaktadır. Bu tercihin arkasında da emperyalizmin bölge ihalesinin üstlenilmiş olması vardır. İşin özeti veya en somutu, AKP sol gösterip sağ vurma yeteneğine sahiptir.

İsteyen böyle bir partnerle birlikte anayasa yapmaya kalkabilir, şu veya bu soruna ortak çözüm arayabilir. Aslında kendi ayrı rotasına veya stratejisine sahip olmayanların bundan başka yapacakları bir deneme de yoktur…

Sosyalizm ise her şeyden önce ayrı bir stratejidir. Dolayısıyla AKP tuzaklarından kurtulma ehliyeti yalnızca sosyalistlerde var olabilir.