Açılımın içi neden boş?

Geçenlerde bir yetkili konuşuyordu. Adını vermeyeceğim. Çünkü kendimi tutmayıp hakaret etmek istiyorum!

O yetkili Kürtçenin özgür bırakılmasını şöyle açıklıyordu: Nasıl insanlar İngilizce, Almanca öğreniyorlar, tabii ki Kürtçe de öğrenecekler...

Bu sözleri ancak bir karacahil ve salak söyleyebilir. Bu sözleri dinlediklerinde demokrasi meltemi soluyanlar da daha bilgili ve akıllı değillerdir.

Adamın ağzından çıkan dil isimleri elmayla armut gibi. Bir tarafta bizim ülkemiz ve halkımız için yabancı diller duruyor. Kürtçe ise bizim dillerimizden biridir.

Batılı dillerden birini anadili olarak öğrenen kişiler Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde istisna oluşturur. Kürtçe ise halkımızın önemli bir kısmının anadilidir.

Yabancı dil sonradan öğrenilir. Anadil doğar doğmaz başlar.

Türkçe ve Kürtçe bizim en önemli iki dilimizdir. Anadili Türkçe olmayan etnik Türkler ve anadili Kürtçe olmayan etnik Kürtler var olabilir elbette. Doğaldır ki, ikincilerin oranı ilk kategoridekilerden daha fazladır. Ama Kürtlerin “zaten” Türkçe bildiklerini hatırlatan bir yaklaşım meseleye herhangi bir yanıt içermeyecektir.

Herkesin sadece Türkçe bilmesini dileyenler de çıkabilir. Böylelerine yalnızca geçmiş olsun denebilir.

Türk milliyetçi ve ırkçılarının Kürtlerin asimilasyonu hakkındaki hayalleri tutmadı. Bitti o iş. Kürt halkının kendisini Kürt olarak hissetmesi ve bunun dilindeki, kültüründeki, kimliğindeki karşılığını talep etmesi durumu geri çevrilemez artık.

Dolayısıyla adı geçmeyen yetkilinin, şimdi geleceğim diğer sözleri de aptalca ve boştur. Bu adam kaç kişinin hangi dili öğrenmek isteyeceğine arz-talep yasasının karar vereceğini söyleyerek sürdürdü lafını. Demek istiyordu ki, makbul bir dil olmayan Kürtçeyi nasılsa fazla kimse öğrenmez... Bir kere, ekonomide ne işe yaradığı pek tartışmalı şu arz-talep yasasının insanların konuşma, iletişim ve düşünme aracını nasıl belirleyeceğini anlamak imkansızdır. Bu kafasız ırkçı, dil kursunun kapısında durup cebindeki sınırlı parayı hangisine yatıracağını düşünüp duran bir piyasa aktörünü varsaymaktadır. Kafasız yetkili okuduğu iktisat dersinde kandırılmıştır. Yoktur öyle bir mekanizma!

İkinci olarak da, zaten mevzu anadildir, yabancı dillerden biri değil.

Neyse boş laf jeneratörü AKP'li büyüğümüzü unutalım şimdilik. Soru şudur: Bu AKP'lilerin hepsi adını anamadığım cahil ve aptal adam gibi midirler, onu mu örnek almaktadırlar? Yoksa bu zırvalıkların varlığını başka bir yolla mı açıklamak daha yerinde olur?

Siyasetin o cenahında kafasının içi boş kalmış çok kişi olsa da, benim yanıtım ikincisidir. Kürt açılımının içi doğal olarak boştur ve herhangi bir anlamlı reform falan da içermemektedir.

Açılım, Türkiye'nin ABD'ye açılmasıdır. Bunların meselesi memleketin, bölgemizdeki Amerikancı dönüşümün nasıl parçası kılınacağındadır. Burada kalıcı bir Kürt modeli yoktur. Burada halkımızın berbat bir yola sokulması için memleketin de bir Kürt tüneline sokulmasından söz edilebilir yalnızca.

Bu bir korku tünelidir. Türkler ve Kürtler bölünme, düşmanlık ve hatta iç savaşın nefesini hissedecekler ve bu hisleri derinleştikçe emperyalizme daha da biat edecekler. Daha fazla ve sonra daha da fazla biat edilmesi için, Kürtlerin haklarını ve özgürlüklerini düzenleyen ileri yasal düzenlemelere değil, bölünmenin gerçek bir tehdit haline gelmesine ihtiyaç vardır.

Dolayısıyla söz konusu olan aptallık değil, basbayağı emperyalizm yanlısı bir stratejidir. Bazı stratejilerin bazı türden kişilere denk düşmesi ise rastlantı sayılmamalıdır.