‘Pasolini Testori’nin evinde’

“Pasolini a Casa Testori/Pasolini Testori’nin evinde”. İtalyan edebiyatının ünlü ismi yazar ve ressam Giovanni Testori’nin (1923-1993) müze-evinde düzenlenen serginin başlığı. Pier Paolo Pasolini’nin ölümünün üzerinden 35 yıl geçmesine karşın Milano’da bugüne kadar Pasolini’yi eksen alan retrospektif nitelikli bir sergi düzenlenmedi.

Şehrin banliyö semtlerinden Novate Milanese’de Testori’nin tren istasyonunun yanı başındaki evinde açılan bu sergi Pasolini’nin ressam kimliğini öne çıkaran, 1940-1960 yılları arasında yaptığı resimler, yakın dostlarının portreleri ve büyük bir tutkuyla bağlandığı Maria Callas portreleri ve Callas’la yazışmalarını içeren mektuplarla, Pier Paolo’nun yaratıcı ve çok yönlü dünyasında uzun bir yolculuğa çıkarıyor sergi ziyaretçisini.

Pier Paolo Pasolini’nin (1922-1975) doğumunun 90. yıl dönümünde düzenlenen “Pasolini Testori’nin Evinde” başlıklı sergi, birçoğu bugüne kadar hiçir yerde yayımlanmayan özgün belgeler ve Pasolini resimlerini topluca sergilemenin yanı sıra İtalya’daki tarihi arşivlerde yürütülen araştırmalarla ulaşılan belgeler ışığında Pasolini ve Testori’nin çıktıkları kültürel yolculuktaki ortak noktaları bugüne taşıyor.

Guido’nun portresi
Yazar ve ressam Giovanni Testori’nin iki katlı evinin mekanlarında düzenlenen sergi, giriş katında bir numaralı salonda Pasolini’nin 1940’lı yıllarda çizdiği resimlerle başlıyor. Figüratif ağırlıklı bu ilk yapıtlarda Pasolini’nin aile bireylerini resmettiğini gözlüyoruz. 1942 tarihli “Çarşafa örtünen genç”, Pier Paolo’yu çıkan bir kavgada kurtaran ama hastanelik olan erkek kardeşi Guido’yu kaygılı bir yüz ifadesiyle hastane odasında betimleyen bir portre. 1944 tarihli “Yataktaki kadın”, Pier Paolo’nun anneannesi olasılıkla. 1942-43 yıllarında dini temalar ve mitolojiden esin alan Pasolini, II. Dünya Savaşı’nda bombalanan Versuta kasabasında okulsuz kalan öğrencilerin eğitimlerine devam edebilmeleri için Pordenone’de bir okul açıyor. Burada sanat ve şiir derslerini Pasolini veriyor. “İl Piccolo Giotto/Küçük Giotto” adli portre bu dönemden gelen bir çalışma.

“Roma’nın Banliyöleri”ne adanan iki numaralı salon 1950 yılında annesiyle Roma’ya yerleşen Pasolini’nin izini sürüyor. Roma’nın kenar mahalleleri ve burada yaşayan kişilerle tanışıklığı, “Ragazzi di Vita e Una Vita” (1955) adli romanının temelini oluşturuyor. “Una Vita Violenta”(1959), “Ali Dağlı Occhi Azzurri” (1965), Gramsci’nin gömüldüğü mezarlık “Cimitero Acattolico”, Roma’nın periferik semtlerinde sıra dışı yaşamlar sürenlerin öykülerini anlattığı romanlardan bazıları. Aynı dönemde Giovanni Testori de yazar kimliğiyle banliyö semtlerinde geçen zamana bakıyor. 1950’de kaleme aldığı “İl Dio di Roserio” Testori’nin kenar mahallelerdeki yaşamı anlattığı bir roman olarak yer alıyor edebiyat tarihinde.

“Mühendisin Yeğenleri” başlıklı üçüncü mekan, 1960’lar gençliğinin en sevdiği İtalyan yazarlardan biri olan Carlo Emilio Gadda’nın dünyasına ışık tutuyor. ”Sevgiler Mekanı” adı verilen dördüncü salonda 1964 yılında Pasolini’nin yaşamında resmin yeniden önemli bir rol üstlendiğine tanık oluyoruz. Ayrıntılı bir arşiv çalışması gerçekleştirildiği gözlenen bu salonda Pasolini’yi hem özel hem de sanatsal yaşamında derinden etkilediği bilinen müzisyen ve sanatçı Laura Betti ile kenar mahalle genci Ninetto Davoli’nin portreleri sunuluyor.

Maria Callas’dan Pier Paolo’ya
Pasolini’nin büyük bir tutkuyla sevdiği Maria Callas, Callas’ın ismiyle anılan beş numaralı mekanda Pasolini ile Callas arasında platonik ve gerçek duygular arasında gidip gelen dostluğun izlerini sürüyor. Pasolini ile Callas, Pasolini’nin 1969’da Maria Callas’a yazdığı bir mektupta “Medea” filminde rol teklifiyle başlıyor. İlk kez 19 Ekim 1968’de tanışan ikili arasında yoğun bir elektriklenme patlak veriyor.

Pasolini 1969-70 yılları arasında onlarca Callas portresi çiziyor. Gerçekte iki şeriden meydana gelen bu portrelerde deneysel bir teknik dikkat çekiyor. Testori’nin evinde çoğalan nitelikteki Callas portrelerini Pasolini’nin Yunanistan’da Skorpions adasında çizdiğini, bu portrelerde kara kalem, gül yaprakları ve kola kullandığını görüyoruz. Callas Pasolini’nin dünyasına Pier Paolo’nun büyük dostu Ninetto’dan ayrıldığı dönemde giriyor ve bir anlamda Pasolini’nin kırılgan dünyasında büyük bir boşluğu dolduruyor. Pier Paolo Pasolini ile Maria Callas arasındaki özel yazışmaların belgesi mektuplar da, bu salonda sergileniyor.

Pasolini’nin çağdaşı Testori de lirik müziğe tutkun aynı dönemde. Ama Pier Paolo’nun tersine Testori’nin ilgisi o yıllarda Maria Callas’tan çok Renata Tibaldi ile İsveçli soprano Birget Nilsson’a yöneliyor.

“Corriere della Sera” başlıklı altıncı salon, ziyaretçiye Pasolini’nin 16 Ocak 1973’de Milano’da basılan gazete ile başlayan işbirliğini, Pasolini’nin Corriere della Sera’da yayımlanan “Uzun saçlara karşı” başlıklı ilk yazısını tanıtıyor. Bu mekanı izleyen yedi numaralı salonda Pasolini’nin 1940-41 yılları arasında Bologna’da hocalığını yapan Roberto Longhi’nin izini, Pasolini’nin çizimlerindeki Longhi portreleriyle sürüyoruz.

Pasolini’nin 1975 yılı kasım ayında Roma’nın sahil kasabası Ostia’da karanlık bir cinayete kurban gitmesiyle noktalanan çokyönlü ve verimli yaşamı, bu trajik ölümün ardında sakladığı sır, Testori’nin evinde yedi numaralı salonda “Son” başlıklı bölümde “Yaşam beni artık istemiyor/ ve bilmiyor” notu düşülen gizemli ve anıtsal nitelikli bir yapıtla son buluyor.

Pasolini’nin çağdaşı Giovanni Testori, Pier Paolo’nun yitip gitmesinin ardından Espresso dergisinde “Yaşamın Riskleri” adını vereceği bir yazı kaleme almıştı. Ostia kumsalında sonlanan yaşamın dehlizlerinde Pasolini’yi bu karanlık dünya ve kişilere çekenin ne olduğuna yanıt aramıştı Testori.

***

Pasolini a Casa Testori/ 1 Temmuz 2012’ye kadar ziyarete açık/ Bilgi için: ı[email protected]
www.casatestori.it

[email protected]