Madalyonun iki yüzü ASLI KAYABAL (İtalya)

Berlusconi hükümetinin işbaşı yapmasının ardından gündeme oturan yeni "güvenlik paketi" farklı açılardan tartışma yarattı. Paketin en kaygı veren önerisi, hükümetin suçla mücadele icin orduyu devreye sokma planı. Parlamentoda tartışılacak tasarı, kapkaç ve yankesicilik gibi suçlarla mücadele icin Milano, Roma. Napoli, Torino gibi kentlerde polise takviye olarak 2 bin 500 askerin görevlendirilmesini öngörüyor. Bu askerler arasında Kosova ve Afganistan'da görev almış olanlar da var.

Ülkede şu anda sol muhalefeti temsil eden Partito Democratico-Demokrat Parti, "Bu uygulama turizme zarar verebilir, burası Kolombiya degil" diye dile getirdi tepkisini. Tasarı, hayata geçirilecek olursa İtalya'da ordu, II. Dunya Savaşı'ndan sonra ikinci kez sokağa çıkmış olacak.

Tasarıya göre askerler sokakta hırsızlarla savaşmayacak ancak bazı büyük kentlerde geceleri polisle birlikte devriye görevine çıkacak. Çünkü hükümet, polis kadrolarının kentlerde güvenliği sağlayabilecek kapasiteye sahip olmadığı görüşünde.

Geçtiğimiz Nisan 2008 seçimlerinde İtalyan solunu tümüyle siyasi haritadan silen sağ muhalefetin birçok bölgede oyların çoğunu "güvenlik" konusunda verdikleri sözlerle aldıklarını hatırlamakta yarar var. Sağ seçmen de sol seçmen de yabancı uyruklu vatandaşlardan korkuyor. Araştırmalar toplumun yüzde 85'inin kendini güvende hissetmediğini ortaya koyuyor. Berlusconi hükümetinin sokaklarda güvenliği askerle sağlama planına halkın yüzde 75'i destek çıkıyor.

Gerçekten de Milano ve başkent Roma'daki hapishaneler patlama noktasında. Kapasitelerinin iki katı tutuklu barındıran bu hapishanelerde yabancı uyruklu tutuklular İtalyanların iki katı. Şimdi Berlusconi hükümetinin "yasadışı göçmenliği" suç kabul etmesi durumunda bu hapishanelerin ihtiyacı karşılayamayacağı ortada. Halkın korkusuna ilaç olalım derken dozu kaçıran uygulamalar bir yandan yabancı korkusunu tırmandırırken, öte yandan ırkçılık tehlikesini gündeme oturtuyor.

"Romanlar hırsız"
Geçtiğimiz Mayıs ayına dönecek olursak mevcut tablo İtalyanların aslında en çok Romanlardan nefret ettiğini göstermekte. Birçok İtalyan'in gözünde Romanlar, "hırsız". Yine Mayıs ayında Napoli'de Roman bir genç kızın Ponticelli'de bir bebeği kaçırma girişimin ardından mafyayı ardına alan gençlerin Ponticelli'deki Roman kamplarını ateşe verdiklerini, barakalarını çoluk çocuk terk etmek zorunda bırakan nice Roman'ı tartakladıklarını hatırlayalım.

Ardından ateş Roma'ya sıçradı. Farklı kültürlerden birçok yabancı uyruklu vatandaşın yaşadığı tarihi Pigneto mahallesinde dükkanları yakılan Hintli ve Bengalli vatandaşların durumunu nasıl yorumlamalı? Yine aynı mahallede yaşayan eşcinsel bir gencin "farklı" olduğu gerekçesiyle neonazi gençlerce dövülmesi...

Sağcilarin kalesi olarak bilinen Verona'da birkaç ay önce, neofaşist örgüt Forza Nuova'da eğitim alan ve sokağa çikan gençlerin, kentin merkezinde sadece saçi uzun ve küpeli olduğu için bir genci herkesin gözü önünde ölümüne neden olacak şekilde dövmesine ne demeli?

Milano'da metroda ya da başka toplu taşıma araçlarında gündüz vakti polislerin yaptıkları kontrollere birkaç kez tanık oldum. Amaç kaçak pozisyonunda olan, yani oturma izni olmayan yabancıları yakalamak. Istenen belgeyi gösteremeyenler hemen emniyet müdürlüğüne götürülüyor.

Sağcı hükümetin yabancıları dışlayan politikasının ucu, yeni eğitim döneminde okullara da dokunacak. Özellikle kuzey İtalya'daki şehirlerde ilk ve orta öğrenim düzeyinde yabancı uyruklu öğrencilerin oranı yüzde 50'leri aşıyor. Ama İtalyan aileler bu gelişmeden bir hayli kaygılı. Yabancı öğrencilerin çoğunlukta olduğu okullara çocuklarını göndermek istemiyor.

Getto okullar
Bu durumda bazı okullar gerçekten de "getto"ya dönüşme tehlikesi ile karşı karşıya. Berlusconi hükümeti bu soruna da kendince bir çözüm getirdi. Hükümet ortağı Lega'nın dahi önerisi sınıflara kota getirerek yabancı öğrencileri yüzde 20 ile sınırlamak. Elbette homojen sınıflar yaratmak eğitimin niteliği açısından önemli ama, eğitimin herkes için eşit olması koşuluyla.Kimi semtlerde sadece İtalyan öğrencilerin ağırlıkta olduğu "elit" okullar yaratarak değil. Ayrıca birçok okulda eğitimciler, sınırlı olanaklarla da olsa "çok kültürlü" eğitimi başarıyla yürütüyor. Bu zorlu yolda öğretmenler ve öğrenciler bir arada farklı kültürler ve deneyimleri paylaşarak ilerlemekten mutlu, kaygı taşıyanlar ne yazık ki İtalyan anne-babalar.

Bu hastalık boyutundaki kaygıya dair küçük bir ayrıntı aktarmak istiyorum. Trotter, Milano'nun köklü bir geçmişe sahip bir ilköğretim okulu. Bu okulda öğrencilerin yüzde 40'dan fazlası yabancı uyruklu. Bolivya'dan Arnavutluk'a, Ekvator'dan Çin'e Fas'tan Mısır'a kadar hemen her Ülkeden öğrenci mevcut.Elbette İtalyanlar da.

Okulun eğitimci kadrosu "çok kültürlü" eğitime yanıt verecek donanımda eğitimli ve bunu hedef alan bir programı başarıyla uygulamakta. Gelin görün ki, bu yıl sona eren 5. sınıfta İtalyan velilerin yüzde 80'i çocuklarını aynı okulun orta okuluna yazdırmak konusunda kaygı gösterdi. Çünkü çok fazla yabancı öğrenci var, Trotter'in ortaokuluna yanlız yabancı uyruklular kayıt yaptırdı. İtalyan öğrenciler yüzde 20'de azınlıkta kaldı. Yani Trotter , "getto" okul olma tehlikesi ile karşı karşıya. Biraz ileride ağırlıklı İtalyanların tercih ettiği ve müdürünün yabancı öğrencileri yüzde 10'la sınırladığı bir başka okul ise "kurtarılmış vaha" oldu.

İtalya'da hükümet sağlıklı bir göçmen politikası geliştiremediği için şimdi bunun faturasını ödüyor.
Çoğu Lega'ya oy veren İtalyan işçiler, Romanya'dan gelen "ucuz işgücü" işçilere düşman, Çünkü İtalyan işverenin onlara iş verdiğini kendilerini dışladığını öne sürüyor, onları bir tür "rakip" görüyor. Bütün umutları yabancı işgücünü dışlamalarını bekledikleri Lega'da.

Nice aile, çocuklarının gideceği okulu seçme noktasına gelince "İtalyanların" çoğunlukta olduğu okullara yöneliyor. Sorun tek başına "yabancı korkusu" ile sınırlı değil, ne yazık ki İtalya'da üzeri baskılanan gizli bir ırkçılık sessiz sessiz tırmanıyor. Bu ırkçılığın kurbanları Romanlar, yabancı uyruklu öğrenciler, göçmenler, eşcinseller, kuzeyde bizzat İtalyanların güneyden gelen hemşerileri, onların ayrımcı söylemiyle "terroni".

Bakalım bu sihirli "güvenlik paketi" sorunlara derman olabilecek mi' Hükümet umutlu, halkın çoğu şikayetçi görünmüyor. Bu durumda en azından "yabancıdan korkuyoruz" yerine "yabancıları istemiyoruz" demeleri beklenir. Ama işlerine gelmiyor. "Irkçı" olmayı kim ister ki!..

Aslı Kayabal Zavaglia/ İtalya