Lucio şimdi gökyüzünde

“Lucio in the sky”… 30 Kasım 2011 tarihli İl Manifesto gazetesi bu başlıkla çıktı. İl Manifesto’nun kurucularından, İtalyan Komünist Partisi’nin (PCI) militanı Lucio Magri, İsviçre’de bir klinikte yaşama, tıbbi destekli son verme yöntemiyle veda etti.

Bu hüzünlü ölümün ardından kimi dostu büyük bir aşkla sevdiği hayat arkadaşı Mara’nın ölümünden sonra yaşama sevincini yitirdiğini anlattı, kimi de yaşlılık dönemini hastalıklarla uğraşarak geçirmek istemediğinden dem vurdu. Yakın arkadaşı Valentino Parlato İl Manifesto’da, “Lucio yaşamına son vermek istediğinden sözediyordu bir süredir. Kendisiyle bu konuda uzun uzun konuştuk, tartıştık, onun zekasına ihtiyacımız olduğunu söyledik, ama başarılı olamadık.” diye yazdı.

Kararından geri dönmezdi
Lucio Mağrı kararını vermişti, artık yaşamak istemiyordu, çevresindeki dostları “Lucio bir karar aldığı zaman bir daha geri dönmezdi” diye yazdı. 80 yıllık yaşamını noktaladığı klinikte ölümüne birkaç saat kala kendisine eşlik eden bir dostuna, “İtalya’da solun geldiği duruma çok üzülüyorum” dediği dile getirildi.

Lucio Magri’nın bir tür ötenazi kabul edilen ölümü, ‘Yasama tıbbi destekli son verme’ diye geçti kayıtlara.

Yakın dostu Valentino Parlato şöyle andı Lucio Magri’yi, “Lucio mükemmelliyetçi ve isyankardı. Bu dünyayı temiz bir biçimde terketmek istiyordu. Ben karşı çıktım kararına, tartıştık. Ama seçimiyle sonuna kadar herşeyi yine kendisinin yönettiğini göstedi. Mara, Lucio’nun herşeyiydi. Mara’yı yitirdikten sonra Lucio da ölmeye başladı. Bize çok kez Mara’yla birlikte ölmek istediğini anlattı.

İtalyan solunun durumuna üzülüyordu
Mara hayatta iken , Lucio’nun İtalyan Komünist Partisi’nin tarihini konu alan ‘İl Sarto di Ulm’ adli kitabını ve bir süredir komünizm üzerine yazdığı denemeyi tamamlamasını istemişti.. Lucio Mara’nın isteklerini yerine getirdiğini ve artık gitme zamanı geldiğini anlattı. Temiz bir ölüm istiyordu. Anide ya da kötü koşullarda veda etmek istemiyordu hayata. Luigi Pintor, ölümünden kısa bir süre önce ‘Geleneksel İtalyan solu öldü’ diye yazmıştı. Lucio da böyle düşünüyordu ve solun İtalya’da geldiği nokta onu çok üzüyordu.

İsviçre’de Pfafficon’da ötenazinin uygulandığı kliniği ziyaret eden ve izlenimlerini 30 kasım 2011 tarihli La Repubblica’da yazan, Cinzia Sasso’nun notları şöyle, “Zürih’e 20 km mesafedeki Pfafficon’da İsviçre’nin Alman kantonundayız. Ölümün yaşam gibi dingin olması gerektiğini gözeten Dignitaş derneği, bireyin yaşamına son noktayı nerede ve nasıl son vereceği konusunda, kendi yaşamları üzerine söz sahibi olmak isteyenlere destek veriyor. 2011 yılı boyunca 140 kişi yaşama son kez bu kliniğin giriş katındaki odanın penceresinden baktı.

Yaşamla vedalaşmak isteyenlere önce 15 gram sodyum pentobarbital içeren bir iğne enjekte ediliyor. Ardından uyku, derin koma ve ölüm…Klinikte yaşam yolculuğunu Lucio Mağrı gibi noktalama kararı alanlarla vedalaşmak isteyen yakınları için ayrılan bir bölüm mevcut. Bu mekanda beyaz deriden bir kanape, altı sandalyenin dizildiği yuvarlak bir masa, şöminede yakılmak için bırakılan ödunlar, kaselere serpiştirilen çikolatalar, vazolarda orkideler dikkat çekiyor. Bu tabloyu bir tekerlekli sandalye, ölüm yolculuğuna çıkanların koluna bağlanan serum şişesi tamamlıyor. ‘Tıbbi destekli ötenazi’de karar kılan kişi, gerekli karışımı bir düğmeye basarak enjekte ediyor kendisine. “

İsviçre’deki kliniğin kapısını çoğunlukla yaşamla artık başedemeyeceklerini düşünen terminal dönem hastaları çalıyor. 2010 kayıtları 94 kişinin Lucio Magri’nin seçimi olan yöntemle hayatına son verdiğini yansıtıyor. Dignitas’ın kurucusu avukat Ludwig Minelli 8.500 avro karşılığında ölümün satın alındığı iddialarını yalanlıyor, “ Dignitas bize ölmek için başvuran 30-40 bin kişinin yaşama geri dönmesini sağladı. Biz 1.200 kişiye ölüm konusunda tıbbi destek verdik” diyor.

Biyolojik miras yine tartışılıyor
Dernek öncelikle artık yaşamak istemeyen kişilerden neden bu yönde bir karar aldıklarını öğreniyor. Özetle her başvuru yapanın yaşam öyküsü ve sağlık durumu dikkate alınıyor. Kişi terminal dönem hastası ise ve artık yaşama umudu yoksa doktor ölüm isteğine onay veriyor. Tıbbi destekli yaşama son verme kararında adlı hekim, Kanton savcısı ve polis de hazır bulunuyor. İsviçre’de gerekçeler değerlendirildikten sonra yasa, bu türden bir ötenaziye engel oluşturmuyor. Uygulamada kliniğe başvuran kişinin yaşamına son verdiği, ilaç enjeksiyonu için düğmeye kendisinin bastığı çekilen filmle de belgeleniyor.

Lucio Magri’nin bu sessiz ölümü İtalya’da etik açıdan bir tartışma başlattı. Bireyin kendi yaşamına son vermeye hakkı olduğunu savunanlar, “Kişi kendi yaşamı üzerinde söz sahibi ise ölümü konusunda da sözsahibi olabilmelidir” görüşünü savunuyor. Çoğunluğunu inançlıların oluşturduğu öteki kesim ise, kişinin yaşamına son vermeye hakkı olmadığını önesürüyor.

Çizme’de birkaç yıl önce uzun yıllardır komada olan hastalar nedeniyle gündeme gelen ‘biyolojik miras’ konusu Katoliklerin karşı çıkması nedeniyle yasalaşmadı. Biyolojik miras, kişinin hayatta ve sağlıklı iken artık hastalık, kaza vs nedenlerle kaliteli ve dingin bir yaşam sürmesinin mümkün olmadığı aşamada kendi isteğiyle hayatına nokta koyabilmesini olanak sağlayan yasal bir düzenlemeyi tanımlıyor. İl Manifesto gazetesinin kurucusu Lucio Mağrı’nın yaşamına kendi isteğiyle nokta koyması, bir süredir küllenen biyolojik miras tartışmalarını yeniden alevlendirmiş oldu

Bu yaşamdaki son izlenimi İsviçre’deki klinikte odasının penceresinden baktığı uçsuz bucaksız tarlalar olan Lucio Magri'yi, gazetesi İl Manifesto, “Lucio gökyüzünde” diye selamladı.

[email protected]