Cézanne’in dünyasına yolculuk

“İşte atölyem, Buraya herkes giremez. Ama siz arkadaşım olduğunuz için girebilirsiniz.” Milano’da Palazzo Reale’de açılan “Cézanne. Güney’in Atölyeleri” başlıklı sergi Usta’nın bu sözleri ile ziyaretçiyi Provence’in coğrafyasına sıkı sıkıya bağlı resimli bir yolculuğa çıkarıyor,

Rudy Chiappini ile Denis Coutagne’in küratörleri olduğu sergi, Cézanne’in gençlik yılları ve yaşamının son döneminde güney Fransa’da Provence’daki atölyelerinde yaptığı resimleri eksen alıyor. İtalyan mimar Corrado Anselmi’nin üstlendiği ve perspektifi temel alan iç düzenleme, ziyaretçiyi Cézanne’in tutkuyla bağlı kaldığı güneydeki atölyeler, karşısında saatler geçirdiği doğa manzaraları, bu bölgenin doğasında saklı köşeler ve kır evinin iç mekânlarında gezindiriyor.

Cézanne sergisi kapsamında 40 yapıt sunuluyor. Fransa’daki d’Orsay, Orangerie, Aix en-Provence Granet Müzesi ve Petit Palais’nin yanı sıra, Londra Tate Galeri, Hermitage, Washington Ulusal Galeri, Helsinki Ateneum Sanat Müzesi, Princeton Üniversitesi Sanat Müzesi, Norkolk Chrysler Sanat Müzesi koleksiyonlarından seçilen bu yapıtlar, ressamın gençlik yıllarında yoğunlaştığı figüratif çalışmalar, dostları ve ailesinden kişileri betimlediği portreler, ustalık döneminin işleri kabul edilen natürmortlar ve diyabet hastalığı nedeniyle gitgide içine kapandığı, yaşamının son yıllarda yaptığı doğa resimleriyle baş başa bırakıyor ziyaretçiyi.

Serginin akışına geri döndüğümüzde ilk mekanda d’Orsay Müzesi koleksiyonundan gelen siyah beyaz bir fotoğraf karesinde (Sanatçının Portresi- 1875) resim malzemelerini çantasında taşıyan genç bir Cézanne geliyor karşımıza... Geleceğe umutla bakan Cézanne, sergi ziyaretçisini resimli bir yolculuğa davet ediyor. Mekânlar arası geçişlerde Cézanne’in sanat uğraşısı konusunda dostlarına söylediği sözler kısa alıntılar şeklinde sunuluyor panolarda. “Boyamak gerçekte doğayı birebir kopya etmeyi ifade etmiyor, ama doğanın bizde uyandırdığı duyguları yansıtmayı tanımlıyor” diyor sanatçı.

Saint-Victoire dağı gibi sert bir karaktere sahipti
Dünyaya geldiği Provence’a tutkuyla bağlı olduğu bilinen Cézanne’in, karşısında saatler geçirdiği Saint-Victoire dağı gibi sert ve inatçı bir karaktere sahip olduğu anlatılıyor. Serginin ana izleği ressamın Provence’da geçiridiği yıllar olduğu için kuratörlerin Cézanne’in özellikle sevdiği doğa manzaralarını yansıtan yapıtlardan bir seçim yaptıkları dikkat çekiyor. Bu süreçte sanatçıya babasından miras kalan kır evi, güneyde Eşlaque, Gardanne, Bellevue, Chàteau Noir, Bibèmuş ressamın birçok yapıtına esin olan coğrafyalardan bazıları...

Milano’da Palazzo Reale’de yer verilen Cézanne sergisinde sanatçının 1860’larda yaptığı portreler de sunuluyor. Cézanne’in gençlik dönemi yapıtları olan bu portrelerde ailesi, arkadaşları, o dönemde Provence’da yaşayan sıradan vatandaşlar modellik ediyor. 1859-1865 yılları arasında ürettiği işler artık Rubens, Caravaggio, Courbet, Delacroix gibi ustaların yapıtlarıyla karşılaştırılıyor.

Kır evindeki atölyesinde Cézanne’in peyzaj resmine ağırlık verdiği biliniyor. 1865-1875 yılları arasındaki bu on yıllık dönemde Paris’ten her dönüşünde güneyin coğrafyasında manzara resimleri yapıyor. “Paysage” (1865-New York Lehman Loeb Sanat Merkezi), ”Le Viaduq a L’Estaque” (1883-Helsinki Ateneum Sanat Müzesi), “Le Rocher Rouge” (1895-Orangeri Müzesi). “Dans le parc du Chàteau Noir” (1898-1900 Orangerie Müzesi) Cézanne’in ormanlar ve kırlarda yaptığı uzun gezintilerde tualine yansıyan peyzaj resimlerinden yalnızca bazıları.

Portreleri gitgide stilize bir nitelik kazanıyor. Texas Mcnay Sanat Müzesi’nden gelen ve Cézanne’in çocukluk arkadaşı fırıncı Henry’i betimlediği “Portrait d’Henry” de Milano’daki sergide sunuluyor.

1890 yılında Cézanne’a diyabet teşhisi konuluyor. İnatçı bir karaktere sahip olan sanatçı yaşamına her zamanki gibi devam ediyor, doktorların önerilerine pek kulak vermiyor. Ancak kontrol edemediği diyabet, gelecekte başka hastalıkları tetiklediği için yaşamının son yıllarında Cézanne içine kapanıyor ve yalnız kalmayı tercih ediyor. Yaşlılık döneminde Provence’in renklerinin yansıdığı natürmortlar yapıyor, bu güç dönemde meyve sepetleri, çok sevdiği bilinen elma, soluk manzaralar yapıtlarında sıkça yer alıyor.

‘Elimde fırçayla öleceğime yemin ettim’
Cézanne’in ölümüne yakın “Kendi kendime yemin ettim. resim yaparken öleceğim” dediği söyleniyor, gerçekten de sanatçı 22 ekim 1906’da elinde tuttuğu resim fırçasıyla yasama veda ediyor. Provence’daki kır evinde.

Milano’daki serginin açılışı için gelen Cézanne’in torunlarından Philippe Cézanne’in aktardığı bir başka ayrıntı da, ustanın yaşlılık döneminde, “Siz biliyorsunuz, bir tek ressam var dünyada , o da benim” dediği.

“Cézanne Güneyin Atölyeleri” 22 şubat 2012 tarihine kadar ziyarete açık.

www.mostracezanne.it

[email protected]