Bunuel’in rafta kalan felaket senaryosu

İspanya’nın gözden ırak, kaderine terk edilmiş bir otel odasında iki adam 1978 yazında üç hafta geçirdi. Hiçbir zaman çekimi gerçekleşemeyecek bir felaket senaryosu üzerine çalışan bu adamlardan biri, “Belle de jour”un -1967-/(Gündüz Güzeli) yönetmeni Luis Bunuel, öteki yönetmenin yirmi yıl senaryo yazarlığını yapan Jean-Claude Carrière’dı.

O yıllarda düşülen bir notta saklı kaldığı üzere Bunuel ve Carrière’in 4-27 ağustos 1978’de üzerinde yirmi üç gün çalıştıkları “Agòn e Agonia”, 2001’de İkiz Kuleleri hedef alan terör saldırısını yıllar önce Fransa’da kurgulayan gerçeküstü bir film projesiydi.

Yunancada ‘yarış’ anlamına gelen Ağòn ile Latincede ‘mücadele’ye karşılık gelen Agonia’yı çekeceği son filminin başlığı seçen Bunuel’in hiçbir zaman hayata geçmeyen, rafta kalan filminin öyküsünü senaryo yazarı Jean-Claude Carrière, İspanya’da yayımlanan bir kitapta anlattı. Cahièrs du Cinema dergisinin bir bölümü yayımladığı ve bugün 80 yasını süren Carrière’in o dönemde bu gerçeküstü terör saldırısını temel alan senaryo için çizdiği desenlere de yer verilen yazıda, Bunuèl’in bu felaket senaryosunu gerçekleştirmek için tutkuyla çalıştığı anımsatılıyor.

İspanyol yönetmenin çektiği birçok filmin senaryosunu yazan Carrière, günümüzün küreselleşen terör saldırıları, dünyayı tehdit eden nükleer tehlike ve gitgide tırmanan hoşgörüsüzlük dikkate alındığında yıllar önce bir felaket senaryosunu beyazperdeye getirmek için kolları sıvayan Bunuèl’in rafta kalan “Agòn e Agonia” sinin çağdaş tehlikelere vurgu yapabilecek nitleikte bir film olabileceğini anlatıyor.

Bunuel ‘Agòn e Agonia’yı çekebilseydi film Fransa’da “Une cérémonie somptueuse” adıyla gösterime girecekti. Carrière’in kaleme aldığı senaryoya göre, bir grup terörist Dünya’yı tehdit ederek Paris’te Seine nehrine Louvre’a yakın bir mesafede içi patlayıcı madde dolu bir tekne indiriyor. Beyazperdeye hiçbir zaman gelmeyen bu bomba-tekne, dünyanın en ünlü kültür hazinelerinden Louvre müzesini yerle bir ediyor. Kültürü yoketmeyi odaklayan bu gerçeküstü terör saldırısı, Louvre’dan hareketle tüm Dünya’yı hedef alıyor.

Seine nehri üzerindeki kul bulutunun ardında beliren İsa portresini Agòn e Agonia’nın en gerçeküstü seçimi diye yorumlayan Carriére, Bunuèl’in bu filmin senaryosunu paradokslar üzerine kurduğunu anlatıyor.

Bunuel’in İkiz Kuleler’e düzenlenen saldırıdan yıllar önce çekmeyi tasarladığı felaket senaryosu, gerçekçi, siyasi ve dinsel çizgide bir fantezi olarak değerlendiriliyor. Bunuel’in yakın dostu Carrière, İspanyol yönetmenin çok genç yaşta ülkesinde katledilen bir rahibin öldürülmesine tanıklık ettikten sonra terör konusuna saplantılı bir biçimde ilgi duymaya başladığını anlatıyor.

Luis Bunuel ve Jean-Claude Carrière, sinemada yirmi yılı aşan işbirliğinde manastırda inzivaya çekilmeyi örnek alan bir çalışma yöntemi benimsemişti. Söz yine geçtiğimiz 17 eylülde 80. yasını kutlayan Carrière’de: “Her yeni senaryo, bizi manastır yaşamını model alan, metodik ve kendimizi dış dünyadan soyutladığımız bir çalışma düzenine çekiyordu. Meksika ve İspanya’da kış mevsiminde buz gibi otellerde çalıştığımızı anımsıyorum, Senaryo metni üzerine en az iki ay yoğunlaşıyorduk ve bu ikili bir çalışmaydı. İspanya’da çok kez gittiğimiz otelin yakınında bir manastır vardı. Haftada bir gün rahipler bizi yemeğe davet ediyordu ve sessiz bir ortamda yiyorduk. Yalnız kaldığımızda senaryodaki kadın ve erkek karakterlerin diyaloglarını oyuncuların rolüne soyunarak tekrarlıyorduk. İlk aşama sona erince iki ay sonra tekrar kolları sıvamak üzere ayrılıyorduk.

Beş altı kez sil baştan yaparak yeniden yazdığımız senaryolar oldu . Bünel’le çalışmak, Bunuel’le yaşamak demekti. Böylesi bir ortamda aileye yer yoktu. André Gide’in 'Her zaman gerçeği arayanların peşinden gitmek, bulanlardan kaçmak gerekir' sözünü ilke edindim. Bunuel’den çok şey öğrendiğimi düşünüyorum.”

[email protected]