İnsanın insana ihaneti

Televizyonlar ve gazeteler, Soma’daki maden faciasının ilk gününden başlayarak artan ölü sayısını sanki kafamıza vura vura açıklarken halkımızı daha çok tasalandırmak, üzüntüye boğmak istiyor gibiydi. Üzülecektik tabii, yanacaktık. Sonuçta tam 301 insanımız ölmüştü, yanmaz mı yüreğimiz? Orası öyle de, olayı başka yönden kullanmak isteyenler de vardı:

“Kim karışabilir Allah’ın işine? Ölüme itiraz olur mu? Ölüm Allahın takdiri! Zırlamayı kes artık, otur da dua et ölenin ardından! Kendine gel, hadi! Cenaze kaldırıyoruz, yürü gel!”

* * *

“İnsanın insana ihaneti”, tarihte çok yaşanmıştır. Tarih, bu tür ihanetin sorumlusu alçaklarla doludur. Soma’da yaşanan facianın sorumlusu ise yeraltındaki maden ocaklarında iş güvenliğini ve iş sağlığını umursamayan, çıkarına gelmediği için umursamayan büyük-küçük hainlerdir.

Peki, haysiyetli insanı, dürüst insanı, kul hakkı yemeyen ve doğru yolda canla başla çalışacak insanı nereden bulup getireceğiz?

Açık söyleyeyim, ben bu gibi konularda muhalefet partilerine güvenemiyorum. Onların milletvekilleri, demokrasinin biçimsel göstergelerinden biri olan Meclis’te, iktidarın ekmeğine yağ sürmek için figüran rolünü oynayıp duruyor benim gözümde.

“İşçi örgütleri” dediğimiz sendikalardan ise bu gibi konularda hayır geleceğini düşünen bir insana rastlamadım. Soma’da can veren işçilerin kıvranıp duran ailelerine yardım etmek isteyenler içinde, sendikaların banka hesap numarasını soran duydunuz mu? Bizde sendikacılık, demokrasinin göstermelik öğelerinden biri olmaktan ileri gitmez.

“Sivil toplum örgütleri” dendiği anda, bütün aydınlarımızın birleştiği bir değerlendirme olarak ben de yalnızca meslek odalarına ve meslek derneklerine güveniyorum. Onların şimdiye kadar yanlış yolda adım attığını, ya da çekimser davrandığını görmedik: Halkın özlemlerini karşılayacak olumlu tasarılar ürettikleri kadar, olumsuz girişimler karşısında da birlikte hareket edebiliyorlar. Bunun birçok örneğini yaşadık. Meslek odaları ve belirli meslekleri temsil eden dernekler, yurt çapında güven uyandırmayı sürdürüyor. Soma’da yetim hakkını yedirmemek ve yeni “Soma faciaları”yla karşılaşmamak için, bu tür meslek örgütleri çok yönlü olarak harekete geçmeyi görev bilmeli, bu konuda tek başına “Soma” sözcüğü, bir başlangıç olmalıdır.

Eğer bu ülkede “insanın insana ihaneti”ne son vermek için görev almaktan kaçınmayacaklarsa...