Evrensel insanlık kültürü yurdumuzdan nasıl kovulur?

2013’ün Haziran ayında günümüz iktidarı, sanat alanında akla hiç gelmeyecek kapkaranlık bir yasa taslağı hazırlamıştı. “Gezi” olaylarının o günlerdeki heyecanıyla çoğu sanatçımız, sanatseverlerimiz ve aydınlarımız, söz konusu yasa girişiminden haberdar olamamış, olsa bile, konuya gereğince eğilememişti. Bu yasa taslağı, günümüzde yeniden gündeme geldi. İktidar çevrelerinden gelen haberlere göre gazeteler, “Türkiye Sanat Kurumu ve Sanatın Desteklenmesi Hakkında Yasa” başlıklı, kısaca TÜSAK denen kurumla ilgili yasa taslağının en yakın zamanda Meclis’e getirileceğini belirtiyor. Sözü uzatmaya gerek yok: TÜSAK Yasası’nın iktidar oylarıyla Meclis’ten geçmesi durumunda şu sanat kurumlarımız yok edilecektir:

Devlet Tiyatroları’nın 22 kentimizde görev yapan birimleri, Devlet Opera ve Balesi’nin 6 kentimizdeki sahneleri ve yine 6 kentimizde konserler veren Devlet Senfoni orkestraları kapatılacaktır!

Kapatılacak da onların yerine başka bir yapılanma ve kuruluş yöntemiyle yenileri mi açılacaktır? Hayır. Onların yerine hiçbir sanat kurumu getirilmeyecek, söz konusu evrensel kültürün kurumları, yurdumuzdan kovulmuş olacaktır.

“TÜSAK” adlı bu yasa, Türkiye’de müzik ve sahne sanatlarının kıyımı anlamına gelir. Üstelik, devlet sanat kurumlarımızın yasal güvencesi bulunmasına karşın kıyım, şu şekilde yaşama geçirilmek istenmektedir: 5441 Sayılı Devlet Tiyatroları Yasası, 1309 sayılı Devlet Opera ve Balesi Yasası, 6940 sayılı Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Yasası kapsamında açılmış bulunan bütün devlet senfoni orkestraları, TÜSAK Yasası’nda öngörüldüğü şekilde lâğvedilecek (yani hükümsüz kılınacak), bunun ardından çeşitli illerimizdeki sanatçı toplulukları tarafından sanat üreten sahne sanatlarının bütün birimler yok edilecektir. Böylece, devlet tiyatrolarının, devlet opera/bale kurumlarının ve devlet senfoni orkestralarının etkinlikleri noktalanmış olacaktır. Devamı da var: Bu kurumların kadrolarını besleyen konservatuarların da varlık nedeni kalmayacak, böyle bir kıyımla müzik ve sahne sanatları alanında tam anlamıyla cumhuriyet öncesinin koşullarına dönülmüş olacaktır.

Değerli okurlarım, arkadaşlar karşılaştığımız bu sorun, tiyatro, opera/bale ve çoksesli müzik gibi sanatların yurdumuzdan kovulması değildir yalnızca, iş bu kadarla kalmıyor: Temel sorun, söz konusu sanat dallarının, aslında birer eğitim kurumu, aydınlanma kurumu olmasındadır. Şöyle de denebilir: Aydınlanmayı önlemek için, bu ışık yuvaları karartılacaktır. Öngörülen şudur: Cumhuriyetimizin kuruluş döneminden başlayarak olağanüstü çabalarla yaratılan eğitim ve aydınlanma kurumlarının işlevini sürdürmesini önlemek, aydınlanmaya karşı kör karanlığı yeğlemek amaçlanmıştır.

Bu amacın, “Yeni bir yasa getirdik, okulları kaldırıyoruz!” demekten pek farkı yoktur. Şimdi biz, okulların ve sanat kurumlarımızın “Çağdaş uygarlık düzeyi”ni belirleyen sanat yuvaları olduğunu istediğimiz kadar söyleyip duralım, hatta söylemekle kalmayıp bağıralım çağıralım, atı alan Üsküdar’ı geçmek üzere arkadaşlar…