Ne zaman ki zayıfları ezmeyen, katletmeyen, onları sömürerek beslenmeyen, kimsenin kimseden üstün olmadığı bir toplumsal düzen kurarız, Narin’ler de, biz de o zaman kurtuluruz.
Hukukta “suçun ve cezanın bireyselliği” diye bir ilke var. Türk ceza kanununun da 20. maddesinde yer alan bu ilkeye göre “Ceza sorumluluğu şahsidir. Kimse başkasının fiilinden dolayı sorumlu tutulamaz.”
Bu ilkenin, hukukun işleyişi açısından kuşkusuz bir mantığı bulunuyor. Ama hukukçu arkadaşlarımı kızdırmak pahasına bir şey söyleyerek başlamak istiyorum, bireysel suç diye bir şey yoktur. Bir suçun, işlendiği “an”da fail tek bir birey olabilir ama o ana gelinene dek faili, mağduru ve geri kalan herkesi kapsayan bir toplumsal süreç işlemiş; suçu o süreç doğurmuştur.
Ailesi aç olduğu için ekmek çalan Jean Valjean hukuk önünde bireysel bir hırsızlık suçu işlemiş ve bu yüzden kürek cezasına çarptırılmış olabilir; ama yaşanan, hiçbir biçimde bireysel değildir.
Bu, tüm suçlar için geçerlidir.
Türkiye günlerdir korkunç bir suçun nasıl işlendiğini, kim ya da kimlerin suçlu olduğunu konuşuyor. Bir yandan da tüm bu gürültüde, artık büyümeyecek olan Narin, öykülerdeki huzur bulamamış hayalet gibi, bize nasıl öldürüldüğünü anlatıyor. Eğer kendi infialimizle meşgul olmayı biraz kenara koyup onu dikkatle dinlersek, bize öğreteceği çok şey var.
Gelin, kulak kesilelim.
***
Ahmet Hakan bu ülkenin alçaklık pusulalarındandır. İstisnasız biçimde egemen olanın, güçlü olanın çıkarlarını savunur; kariyeri bunun üzerine kuruludur. Bu yüzden onun son günlerdeki performansına sakince bakmak akıl açıcı olacaktır.
Ahmet Hakan’ın son günlerde Narin’in ölümüne dair yazdıklarının özeti sırayla şöyle:
- “Katiller cezalandırılsın!”1
- “Kamuoyunu iyi yönetemiyorsunuz.”2
- “Hüdapar masum.”3
- “Nedeni muhtemelen çözülemeyecek.”4
- “Konu Türkiye de değil aile kurumu da; Norveç’te de, nikahsız yaşayan çiftlerin evinde de ‘benzer şeyler’ oluyor.”5
- “Konu ne aşiret, ne tarikat, ne de feodal ilişkiler. Olay münferit.”6
Ahmet Hakan, internet jargonuyla konuşursak “sis atıyor” ve derdi son kelimede. Herkesi inandırmaya çalıştığı şu: “Çok karanlık, karmaşık, tam olarak aydınlatılması mümkün olmayan ama kesinlikle münferit bir olay yaşandı.” Egemenlere tavsiyesi ise şu: “Şimdi bir ya da birkaç fert cezalandırılmalı ve kamuoyu vicdanı soğutulmalı; zira çok ısındı.”
Narin’i bir kişi öldürmedi, Türkiye’ye egemen olmuş gerici karanlık öldürdü. Ahmet Hakan o karanlığın parçasıdır. Yazılarına bakın, hangi kişi, kurum ve olguları temize çekmeye çalışıyorsa, Narin’in hayaleti mutlaka onların olduğu tarafa işaret ediyordur.
Buradan devam edelim…
***
Münferit ile fert aynı kelime köküne sahip: Tekil, bireysel.
Peki, vicdanımızı, insanlığımızı sorgulatan Narin cinayeti, gerçekten öyle mi? Mesela istatistikler ne diyor?
TÜİK’in derlediği “Güvenlik Birimine Gelen veya Getirilen Çocuk İstatistikleri” şunları diyor:
- 2023 yılında 3676 çocuk “öldürme” suçunun mağduru olmuş (2304 erkek, 1372 kız), bu sayı 2020’de 1009’muş (597 erkek 412 kız). Üç yılda artış oranı yüzde 264 (yani 3,5 katına çıkmış).
- 2023 yılında 25 bin 685 çocuk “cinsel suç” mağduru olmuş (3626 erkek, 22 bin 59 kız), bu sayı 2020’de 18 bin 450’ymiş (2681 erkek, 15 bin 769 kız). Üç yılda artış oranı yüzde 39.
- TÜİK ayrıca 2016 yılında kayıp çocuk istatistiğini yayınlamayı bırakmış. 2008-2016 yılları arasında toplam 104 bin 531 çocuk kaybolmuş. Aradan geçen sekiz yıl içinde kaç çocuğun kaybolduğunun yanı sıra bu kaybolmuş çocukların kaçının bulunup bulunmadığı da belirsiz.7
Verilerden artış oranı hesaplarken dahi insanın eli ayağı soğuyor, kanı çekiliyor. Ekranda topladığınız, böldüğünüz binlerin, on binlerin her biri bir Narin çünkü. Çocuklar öldürülüyor, taciz ediliyor, kayboluyor… Narin’in hayaleti bize, üzerine kiminin duvak, kiminin oyuncak ayı koyduğu mezarından tek başına fısıldamıyor; az ötedeki, içinde kimin yattığı belli olmayan isimsiz mezarlardan da benzer fısıltılar yükseliyor. TÜİK’in her nasılsa hala saklamadığı, yayından kaldırmadığı sayılar, yalnızca bildiklerimiz. Bir de bilmediklerimiz var. Bulunamayanlar, “merdivenden düşen”ler, çocuk yaşta “intihar eden”ler, “güvenlik birimine gelmeyen veya getirilmeyen”ler…
Ve tabii bunun yanında, cinayetten sayılmayan çocuk işçi ölümleri; “mesleki eğitim” sırasında, köhne bir inşaatta, fındık ya da karpuz toplamaya giderken devrilen bir traktörün kasasında…
İçinde yaşadığımız düzen, öykülerdeki canavar gibi çocuk yiyor. Ahmet Hakan gibiler ise her lokmada “münferit!” diye bağırıyor.
***
Kısaca da olsa değinmek gerekiyor, yaratılan sis bulutunun diğer tarafında “Narin Norveç’te doğsa güzel bir hayatı olabilirdi” diyen Zülfü Livaneli gibiler var.8 Livaneli bu tweet’i yazıyor, Ahmet Hakan mal bulmuş gibi üzerine atlıyor. Biri “coğrafya kaderdir” diye mızmızlanıyor ama o coğrafyanın nasıl kurtarılacağı konusunda hiçbir gerçek önerisi yok; diğeri ise “coğrafyamız hakkında doğru konuş, ya sev ya terk et” diye parmak sallıyor. Birlikte sis atıyor, birbirlerini tamamlıyorlar.
Çünkü “münferit”çi bakışın çarpıklığı sadece bireyle sınırlı değil. Türkiye’ye sanki dünyanın bir parçası değil de uzayda salınan münferit bir toprak parçasıymış gibi bakmak aynı derecede çarpık. Bu mantıkla, örneğin, İsrail’in Gazze’de yürüttüğü ve çocukları özel olarak hedef alan soykırımın da o ülkenin kuruluş ve arkasındaki emperyalist egemenliğin işleyiş mantığının sonucu değil; en fazla Netenyahu hükümetinin münferit gaddarlığı olduğu söylenebilir. Ya da ABD’de her yıl birkaç tane yaşanan okul katliamında ölen çocukların da salt o ülkedeki münferit silah sevici kültürün kurbanı oldukları; bu kültür ile, yaşadıkları ülkenin dünyanın emperyalist egemeni olması, bu egemenliği sürekli silah zoruyla kendisinden zayıf ülkelere dayatması ve bunun politikacılardan milyarder patronlara pek çok rol model tarafından her gün övünç ve böbürlenme konusu yapılması arasında hiçbir ilişki olmadığı savunulabilir.
İçinde yaşadığımız düzen, dünyanın her yerinde çocuk yiyor. Livaneli’nin yazdıkları, bir yanda bu ölçekte bir sistemik dehşet karşısında bireysel vicdanın da körlemesine batı hayranlığının da ne denli kifayetsiz olduğunu gösteriyor; ama öte yanda “dış güçler” diye sayıklayanlara malzeme sağlıyor.
***
Narin’in ölümü münferit bir olay değil. O zavallı kız, Türkiye’de ve dünyada her gün katledilen binlerce çocuktan biri.
İçinde yaşadığımız düzen, toplumsal değil bireysel mülkiyeti kutsamak ve büyütmek üzerine kurulu. Dolayısıyla onun anlatısında nasıl Narin’in katledilmesi münferit bir olaysa, yoksullar ve zenginler de yalnızca birer fert. Yoksulun yoksulluğu ile zenginin zenginliği arasında da bir bağ yok. Bir yoksul açlıktan hırsızlık yaptığında da, bir zengin çocukların seks kölesi olarak istismar edildiği karanlık ilişki ağlarına katıldığında da, münferit bir olay yaşanıyor.
Ama bu anlatı saçmalık. Bir yanda maddi eşitsizlik benzersiz boyutlara vardıkça, diğer yanda toplum, kendisini sadece kendisinden mesul zanneden yalnız bireylere parçalanıp örgütsüzleştikçe, özel mülkiyet düzeninin tüm uygarlık yaldızları dökülüyor. Altından çirkin yüzünü gösteren gerçek dünyada tek güç maddi zenginlik ve güçlüler zayıfları yiyerek yaşıyor, semiriyor. Yazılı ve yazılı olmayan tüm kanun ve kurallar, bu orman kanununu ortadan kaldırmaya değil, kamufle etmeye ya da meşrulaştırmaya yarıyor.
Ve tabii ki bu gücü gücü yetene dünyasında, önce en zayıf ve en savunmasızlar yem oluyor. Çocuklar, kadınlar, yoksul ve yalnız işçiler.
Hep beraber, sınırsız özel mülkiyetin ve onu savunan liberalizmin mantıki sonucu olan cehennemdeyiz.
***
Gelelim işin zor kısmına.
Bu korkunç gerçek karşısında, şair Nihat Behram’ın sorduğu gibi, “Bir insan nedir ki?” Ama Narin’in hayaleti kılığına girmiş vicdanımız mantık dinlemiyor ve hepimize ısrarla soruyor: “Bunun yaşanmaması için, üzerine düşeni gerçekten yaptın mı?”
Peki ne yapacağız? “Sonuçta ben de bir ferdim, elimden bir şey gelmez” deyip, vicdanımızın yüzüne sesi soluğu kesilene kadar soğuk bir mantık yastığı mı bastıracağız?
Ahmet Hakan kesin öyle yapmıştır. Hiçbir insan böyle karanlık ve kişiliksiz doğmaz. “Bu dünya böyle” diye diye, kabullene kabullene, sonra kabullendiklerinin gereğini yapa yapa insanlıktan sıdkını sıyırır.
Ama konumuz o değil, her gece binlerce münferit Narin’in hayaletinin gelip göğsüne oturduğunu, ona aynı anda münferit hikayelerini anlatıp huzurlu uyutmadıklarını umalım ve geçelim.
Konu şu: Biz ne yapacağız?
Bir şey kesin; yalnız başımıza hiç ama hiçbir şey yapamayız.
Narinleri içinde yaşadığımız düzen öldürüyor ve bu düzen, örgütlü olduğu için güçlü. Onu ancak daha örgütlü olursak yıkabiliriz. Ahmet Hakan’ın temize çekmeye çalıştığı tarikatlardan, aşiretlerden, zenginlerin devletinden, hepsinden önemlisi sermayenin kendisinden daha örgütlü, daha inançlı, daha mücadeleci olmalıyız. Devrimin olabileceğine, gericiliğin ve mala mülke dayalı gücün insanlık üzerindeki diktatörlüğünün yıkılıp, insanlığın tek ve mutlak iktidarının kurulabileceğine inanmalıyız.
Bunu yapmadığımız müddetçe, en şiddetli duygu patlamasını da yaşasak, çaresizliğimizden “idam!” diye de haykırsak, o köyün yakılıp yıkılmasını da dilesek faydası yok. “Nasıl susarlar?” diye ilendiğimiz insanların önemli bir kısmı, bilhassa da anneler, ses çıkartırlarsa sonları, dahası çocuklarının sonu Narin gibi olur diye susuyor. Çünkü gericiliğin devleti ele geçirdiği bu düzende, gericiliğin suçlarının cezasız kalması veya mağdurların suçluya dönüşmesi de münferit değil.
Bu yüzden, kolayı yok. Norveç’e de gitseniz, insan kaldığınız müddetçe Narin’lerin çığlıkları geceleri uykunuzu kaçıracak. Kurtuluş yolu ise zor, ama belli: Ne zaman ki zayıfları ezmeyen, katletmeyen, onları sömürerek beslenmeyen, kimsenin kimseden üstün olmadığı bir toplumsal düzen kurarız, Narin’ler de, biz de o zaman kurtuluruz.
Ancak öyle bir aydınlık düzende, böyle bir olay, yaşansa da, münferit olur.
Ve öyle bir düzende yaşıyor olsak, böyle münferit bir suçun cezası, tarihe geçecek kadar korkunç olur.
- 1. 9 Eylül. https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ahmet-hakan/yansin-bu-dunya-425251….
- 2. 10 Eylül. https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ahmet-hakan/narin-sorusturmasinda-….
- 3. 12 Eylül. https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ahmet-hakan/hudapara-sordum-amca-s….
- 4. 14 Eylül. https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ahmet-hakan/faili-mechul-degil-ama….
- 5. 15 Eylül. https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ahmet-hakan/narin-norvecte-dogsayd….
- 6. 16 Eylül. https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ahmet-hakan/bellemisler-uc-kelime-….
- 7. https://haber.sol.org.tr/haber/kayip-cocuklar-ulkesi-kayip-cocuklarin-v….
- 8. https://x.com/LivaneliZulfu/status/1832749877572382830.