Jeff Bezos tüm servetini harcasa belirli bir ülkenin tüm emekçilerini kaç yıl sadece kendisi için çalıştırır? Bu sorunun yıl olarak cevabı bize bir Jeff Bezos’un söz konusu ülke cinsinden değerini verecektir. Örneğin 2018 yılı verilerine göre bir Jeff Bezos kaç Nijer etmektedir? Hiç düşündünüz mü?

Bir Jeff Bezos kaç Pezos? – Bir eşitsizlik vodvili

Ne deyim ki dünya senin halına

Gayrı bakılacak yüzün kalmamış

Bölüşmüşler servetini malını

Bir yara saracak bezin kalmamış

Muhlis Akarsu

Adlarını bilmezdik önceleri, önemsemezdik de. Önemsemezdik çünkü sermaye sermayedarın da efendisiydi, dolayısıyla sermayedarın kim olduğunun zerre kadar önemi yoktu. İyiliksever olmasının, kötücül olmasının, bilgili olmasının ya da zırcahil olmasının hiç ama hiçbir kıymeti yoktu. Bir de sermaye ilişkisinin mülkiyet boyutu giderek toplumsallaşır ve büyük sayılara açılırken gerçekten zenginin malı züğürdün çenesini yorar diyerek adlarını akılda tutmanın bile gereksiz olduğunu düşünürdük. Öyle ya, holdingleşme ve azmanlaşma sürecinde hissedar kapitalizmine açılan sermayenin mülkiyeti giderek birey olarak zenginlerin ve ailelerinin elinden çıkmakta ve zenginler, ensesi kalınlar cemiyetinin kolektif olarak temellük ettiği bir şeye dönüşmekteydi. Sürü gibiydiler, hangi birinin adını aklınızda tutacaktınız ki. Gerçi kaçınmak isteseniz de aklınıza isimleri zorla kazınanları vardı elbette; örneğin nasıl unutabilirdik ki Faşist Evren’e nerede bir komünist buluna, orada tez vakit icabına bakıla türünden bir mektup yazan Vehbi Koç’u? Ya da yıllarca yılışık medyanın görsel koridorlarından sürekli evlerimize sızan, geniş geniş sırıtan ve ağzını her açtığında lügatindeki yegane kavramlar olan işçi verimliliğinden ve işçi randımanından bahseden Sakıp Sabancı’yı bilmekten ve görmekten kaçınmanın bir yolu var mıydı?  Bir de tarihten bilirdik, Rockefeller’ı bilirdik mesela, Rothschild’leri bilirdik, J.P. Morgan’ı, Ford’u ve diğerlerini bilirdik ama bilmekle başımız göğe ermezdi pek. Bilmemiz de gerekmezdi zaten, bir toplumsal ilişki olarak sermaye düzenine karşı olmak sermayedarı bireysel olarak önemsememeyi de teşvik ederdi. Saydığımız birkaç isim dışında çok da önemli değildiler.

Ancak son 20-30 yıldır hem Türkiye’de hem de kapitalist dünyanın geri kalanında bu durum kökten bir şekilde değişti. Adına yeni liberalizm diyorlar, aslen kapitalizmin rotasını özüne döndüren karşı-devrimci bir program. Kapitalizm özüne dönünce toplumun nazarından ve dikkatinden uzakta, bir nevi gizil bir utanma duygusuyla yaşamaya alışmış sermayedar zengin birden yeniden ortaya çıktı. Üstelik geçmişin intikamını alırcasına zenginliğini ve gücünü gizlemeden, şaşalı, gösterişli ve müsrif bir yaşam yaşamaya başladı. Ayrıca daha pervasızdı artık. Örneğin Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu’nun faşist cuntanın hemen ertesinde başkanı olan Halit Narin işçiler için geçmişte onlar güldü, artık biz güleceğiz derken tam da bahsi geçen pervasızlığı sergilemekteydi. Ancak o dönemlerde bile henüz mütevazı ve mümkün olduğunca gözlerden ıraktılar. Son 20 yıl içindeyse bir garip oldular, şımardılar, yüzsüzleştiler. Hayatın her alanına hakim oldukça daha çok konuşmaya ve daha çok görünmeye başladılar. Eskiden laf olmasın diye siyasete yeltenmezlerdi, onların ufuklarını temsil eden politikacılar kafi derecede iş görürdü zaten. Fakat son zamanlarda sadece siyasete girmeyi bırakın, onun en önlerinde, vitrininde olmaya başladılar. Böylece kapitalist toplumların ezelinden beri var olan ancak bir süredir örtük olan iktisadi güç ile siyasi güç arasındaki parazitik ilişkiyi de gözler önüne serdiler. Dahası kapitalizmin sıradan insanı tavlamak için ezelden beri kullandığı ekonomik eşitlik olmayıversin siyasal eşitlik var ya masalını da kendi elleriyle derdest edip çöpe attılar, ve bundan zerre kadar hicap duymadılar. Kapitalizmin ekonomik eşitsizliği her boyutta yeniden ve yeniden ürettiğini yetkin bir şekilde kanıtladılar. ABD’de başkan oldular, İtalya’da başbakan. Yüzsüzleştikçe fazlasını istediler. İşyerinde sömürdüklerini ve yönettiklerini işyerinin dışında da yönetme arzularını artık hiç gizlemiyorlar, çekinecekleri bir şey yok. Anladık ki sosyalizm kapitalizmin mezarını kazmaz imiş sadece, onu gemler, yola getirirmiş aynı zamanda. Şimdi dizginlerini tutan yok. Peki ama ne kadar azmanlaştılar?

Tüm sermayedarları takip etmenin bir yolu yok, ancak en çok azmanlaşan ve semirenleri takip edebileceğiniz bilgi kaynakları var. Örneğin Forbes dergisi her yıl küresel kapitalizmin dolar milyarderlerinin sıralamasını servetlerinin büyüklüğüyle vermektedir. Böylece dolar milyarderlerinin tabiyetlerini, çalıştıkları sektörleri ve enselerinin ne kadar kalın olduğunu öğrenebiliyorsunuz. Basitçe şöyle bir deney yapalım, bu küresel süper burjuvalar listesinin en tepesindeki birkaç ismi seçelim ve onların servetlerinin büyüklüğünü kapitalist ülkelerin bir yıllık üretimleriyle karşılaştıralım. Böylece belki bedenleri küçük ancak servetleri büyük söz konusu zevatın dünya emekçilerinin bir yılda ürettikleri zenginlik türünden değerlerini ölçmüş oluruz.

2018 yılı verilerine göre Forbes’un dolar milyarderleri listesine ilk onda bulunan dört ismi seçtik. Pek tabi ki önce listenin en tepesindeki isimi, Jeff Bezos’u özel olarak tercih ettik. 2018 yılı sonu toplam serveti 112 milyar dolarmış (2020 başında ise 140 milyar dolar civarında), kendisi pek meşhur küresel dijital çerçi Amazon’un kurucusu ve en büyük hissedarı (en büyük dediysek toplam hisselerin toplam % 12 civarına sahip). Sıfırdan başlamış gibi görünmektedir, en azından biyografisini verenler öyle diyor. 1994’de Seattle’da bir garajda kurmuş Amazon’u, sonra ilahlardan biri yürü ya kulum demiş. Birkaç yıl önce karısından boşanmış ve eski zevcesine Amazon hisselerinin %4,5’ini vermiş ama 4,5 küçük gibi görünmesin; son yıllarda sürekli büyüyen şirketin bu kadarlık hissesi bile eski Bayan Bezos’u 40 küsür milyar dolarlık bir servete ulaştırmış ve onu dünyanın en zengin kadınlarından biri yapmış. Şimdi Corona pandemisiyle birlikte paraya para demeyen, ona sermaye diyen şirket evlere teslimat ile günden güne daha da büyümekte, daha da semirmektedir. Ancak bunu yaparken hiçe saydığı işçi haklarından dolayı Af Örgütü ve Uluslararası çalışma Örgütü’nün sürekli şikayetlerine maruz kalmakta, fakat bunları zerre kadar takmamaktadır. İkinci sırada son 20 yılımızda evimizde, işyerimizde ve nerdeyse her yerde bir şekilde önümüze çıkan hayırsever, her konuda konuşan bilge Bill Gates var. Kendisi bilgisayar yazılım dünyasının egemeni Microsoft’un kurucusu, eski CEO’su ve en büyük hissedarı. Onun nefesi Bezos’unkinden biraz kısa düşmüş, toplam serveti 90 milyar dolar civarında, sebat etsin öyleyse. Listenin 5. Sırasında Mark Zuckerberg var, ne türden bir haz verdiğini hala çözemediğim Facebook ile hayatımızı kurtaran aziz, aslında çok genç, ama bu genç yaşında 71 milyar dolara sahip. 10. Sırada bulunan Larry Ellison ise başka bir yazılım devi, Oracle’ın kurucusu ve hissedarı, o 58,3 milyar dolarda kalmış. Aşağıdaki küçük tablo bu cebi şişkin (gerçi bu kadar para cebe de girmez ama) zevatın her birinin 2018 sonundaki servetinin kaç kapitalist ülkenin 2018 yılı üretiminden fazla olduğunu göstermektedir.

Toplam Servet (Milyar Dolar) Serveti kaç ülkenin 2018 yılı gelirinden büyük
Jeff Bezos 112 136
Bill Gates 90 131
Mark Zuckerberg 71 124
Larry Ellison 58 116

Yıllık milli gelir verileri Dünya Bankası veri tabanından. 2018 yılı için 194 ülkenin milli gelir verisi vardı. Tabloya göre 2018 yılı sonunda Jeff Bezos’un dünyalığı 136 ülkenin emekçilerinin o yıl ürettiği değerden fazladır. Keza Bil Gates’inki 131, genç Mark Zurckerberg’inki 124 ve Larry Ellsion’unki ise 116 ülkenin emekçilerinin bir yıllık üretiminden fazladır. Daha başka bir rakam verelim hadi; Jeff  Bezos’un toplam servetinin değeri 2018 yılında en fukara 47 ülkenin emekçilerinin tamamının üretimlerinin toplam değerinden büyüktür. Yani 47 ülkenin emekçileri bir yıl boyunca çalışıp, didinip ter akıtarak üretmişler ancak ürettikleri bir Jeff Bezos etmemiştir. Ondan sonra da dünyanın sağcıları hala sermayenin düzenin insanlığın başına gelmiş en güzel şey olduğunu söyleyip dursunlar…

Kapitalizm üretimin olduğu kadar değişimin de dünyasıdır. Hatta kapitalizmin ideologları en çok değişimi severler, çünkü alıcıyla satıcı arasında görünüşte eşitlik varmış gibi görünür. Değişim dünyası eşit olamayanlara (örneğin işçi ile patrona) bile sahte bir eşitlik hissi verir. Dolayısıyla değişim değerleri bu sahte özgürlük dünyasının olmazsa olmaz göstergeleridir. Peki bir Jeff Bezos kaç ülkeye bedeldir (kırk kaplan gücünde olduğunu zekasıyla kanıtlamıştır gerçi)? Şöyle hesaplayalım; Jeff Bezos tüm servetini harcasa belirli bir ülkenin tüm emekçilerini kaç yıl sadece kendisi için çalıştırır? Bu sorunun yıl olarak cevabı bize bir Jeff Bezos’un söz konusu ülke cinsinden değerini verecektir. Örneğin 2018 yılı verilerine göre bir Jeff Bezos kaç Nijer etmektedir? Hiç düşündünüz mü? Çok ilginç bir soru değil mi? Nijer dünyanın en fukara ülkelerindendir.  2018 yılı verilerine göre Nijer’in milli geliri 9,3 milyar dolardır. Bizim hesaba göre, şartlar sürekli 2018’deki gibi olmaya devam ederlerse, Jeff Bezos tüm servetini harcayarak Nijer halkını yaklaşık 12 yıl boyunca sadece kendisi için çalıştırabilmektedir. Yani bir Jeff Bezos 22 milyon insanın yaşadığı Nijer’den 12 tane etmektedir. Keza yine bu hesapla bir Jeff  Bezos aynı zamanda 1,83 tane Hırvatistan, 2,78 tane Bolivya, 14,89 tane Tacikistan ve nerdeyse 50 tane Orta Afrika Cumhuriyeti etmektedir. CEO’luğu bıraktıktan sonra Rahibe Teresa’yı bile kıskandıracak kadar hayırsever olan, her konuda ileri geri konuşan Bill Gates’i üzmeyelim, onun da değerini bulalım dedik. Bir Bill Gates de yaklaşık olarak 11 adet Kırgızistan, 20 adet Somali, 30 adet Burundi ve 55 adet Gambiya etmektedir.

Ancak bu noktada yaptığımız hesaplamalara yönelik özellikle meslekten iktisatçılardan bir itiraz gelebilir. Denilebilir ki, servet stok bir değerdir, yani birikmiş gelirlerden oluşur. Bu birikmiş geliri sadece bir yılın geliriyle karşılaştırmak doğru olmayabilir. Yani Jeff Bezos’un bütün hayatı boyunca uğraşıp, didinip ter dökerek biriktirdiği serveti Nijer’in bir yıllık üretimiyle karşılaştırmak doğru olmayabilir diye bir itirazla karşılaşabiliriz. Öncelikle Jeff Bezos didinmedi ya da ter dökmedi. Aslında artık nerdeyse hiçbir şey yapmıyor. Varlıklarını takip eden geniş bir muhasebeci, yatırım danışmanı ve analist ordusu onun yerine hisse senetlerini ve varlıklarını kontrol ediyorlar ve onun serveti günden güne büyüyor. Ter dökmek de neymiş efendim, o amele kısmının işidir. Neyse şimdi bu itirazı gidermek için şöyle bir hesaplama yapalım. Malum Jeff Bezos artık yan gelip yatan ve hisse senetleri değerlendikçe zenginleşen nezih bir zat, diyelim ki onun bir yıllık geliri sahip olduğu hisse senetlerinin 2018 yılında kazandığı toplam değer olsun (2018’de Amazon hisseleri % 3,5 değerlenmiş). 2018 yılında kaba hesapla Jeff Bezos yaklaşık 4 milyar dolar kazanmıştır. Sıradan ortalama bir Meksikalı emekçi de yine 2018 yılında yıllık 140 bin pezo ya da 7400 dolar kazanmıştır. Bu hesapla Jeff Bezos’un yıllık geliri Meksikalı sıradan emekçinin 540 bin katıdır. Diğer bir ifadeyle bir Jeff Bezos yaklaşık 540 bin Meksikalı emekçiye eşittir. Peki bu derece eşitsizliği haklı çıkaracak bir neden var mıdır? Neyse, yine zenginin malı biz züğürtlerin çenesini yordu bir hayli. Bize ne canım.