Osmanlı basınından karikatürler: II. Abdülhamit'i nasıl bilirdiniz?

II. Abdülhamit'in 10 Şubat'taki ölüm yıldönümü nedeniyle yapılan anma etkinliklerine soL olarak katkıda bulunmak amacıyla Osmanlı basınında çıkan kimi Abdülhamit karikatürlerini paylaşıyoruz.

Aytek Soner Alpan

II. Abdülhamit'in 10 Şubat'taki ölüm yıldönümü bir dizi vesileyle gündeme geldi. İlkin Nilhan Osmanoğlu’nun telefonla katıldığı televizyon programıyla… Pazarlamacı Nilhan Osmanoğlu, II. Abdülhamit’i kastederek “bugün dedemin ölüm yıldönümü” demek suretiyle söze giriyor ancak bu şov, sunucunun istemsizce sorduğu “kaçıncı” sorusu karşısında gevelemesi ve ardından “90 sanırım” diyerek yalnız tarihten değil matematikten de haberdar olmadığının açığa çıkması ile son buluyordu. Bunu din bezirganı kimi gazetelerde Abdülhamit’in ölümü bahane edilerek Avro karşılığı “Kudüs turu” reklamları takip etti. Son olarak da bir imam hatip okulunda “Ulu Hakan II. Abdülhamid” anması yapıldığı bildirildi. 

Biz de soL olarak Osmanlı basınındaki Abdülhamit karikatürlerini hatırlatarak bu anmalara katkıda bulunmak istedik.

Ama öncelikle kısa bir not…

II. ABDÜLHAMİT VE GÖRSELLİK

II. Abdülhamit’in görsel sanatlarla karmaşık bir ilişkisi vardı.

Sultan, fotoğrafa ve görsel propagandaya çok önem veriyordu. Bu silahlar kendi elinde bulunduğu ve kendi istediği şekilde kullanıldığı müddetçe görsellikte herhangi bir sakınca görmediği gibi bu araçları destekliyordu da. Tartışmasız şekilde, egemenliğinin görsel teyidini en çok önemseyen padişahtı II. Abdülhamit. Bu nedenledir ki, Abdülhamit’e yakıştırılan sıfatlardan biri "Fotografi-i Hazret-i Padişahi" olmuştur ve Abdülhamit'ten geriye meşhur Yıldız Albümleri gibi son derece geniş bir fotoğraf arşivi kalmıştır. Osmanlı’yı egzotik bir doğu toplumu olarak resmetmeyi tercih eden Batılı fotoğrafçılara karşı, imparatorluğun batılı yüzünü vurgulamak için Abdülhamit fotoğrafı etkili şekilde kullanmaya çalışmıştır.

Öte yandan, sultan, kendisinin resmedilmesinden ya da fotoğrafının çekilmesinden ise hiç hoşlanmaz. Bunun en önemli nedeninin kendisini fiziksel olarak hiç beğenmemesi olduğu söylenmektedir. Bu nedenledir ki, dönemin sıkı sansürüne sultanın fiziksel özelliklerinin tasviri de dahil olmuştur. Abdülhamit’in en belirgin fiziksel özelliği ise “haşmetli” burnudur. Bu nedenle dönemin basınında “burun” sözcüğünün kullanımı fiilen yasaklanmıştır. 

Halit Ziya Uşaklıgil, o dönem coğrafya kitaplarında burun yerine “çıkıntı” sözcüğünün kullanılmaya başlandığını yazmaktadır. Hüseyin Cahit Yalçın, Pier Loti’nin İzlanda Balıkçısı’nı çevirirken coğrafi bir terim olarak burun sözcüğü yerine “karaların denizlere ilerlemiş bölümleri” ifadesini kullanmak zorunda kaldığını not eder. Abdülhamit dönemi sansürü üzerine çalışmalarıyla bilinen Cevdet Kudret, 1901’de burnuyla meşhur Cyrano de Bergerac’ın hayat hikayesinden esinlenilen aynı adlı oyunun karakterin burnunun büyüklüğü nedeniyle yasaklandığını belirtmektedir. 

Abdülhamit’in bu kompleksi, sansür konusunda sık sık Abdülhamit ve bürokrasisinin hışmına uğrayan muhalif basın için adeta bir fırsattır. 

En güçlü olduğu zamanlarda dahi Abdülhamit’in ve politikalarının muhalif basında hicvedilmesi oldukça yaygındı. Muhalif basının elindeki en önemli silahların başında karikatür ve mizah geliyordu. İki nedenle:

Birincisi, okuma yazmanın yaygın olmadığı bir dönemde verilecek politik mesajın vurucu bir görsel şeklinde sunulması propagandanın etkisini artırmakta, yayılmasını kolaylaştırmaktaydı.

İkincisi, “iktidarından sual olunmaz” olarak görülen bir şahsın olmadık şekillerde çizilmesi, onun bir mizah objesi haline gelmesi ve onunla dalga geçilmesi Abdülhamit’in dokunulmazlığını ortadan kaldırmaktaydı. 

Ancak bu yine de tehlikeliydi. 1911’de Nevsal-i Milli’de yazan dönemin meşhur karikatüristi Sedad Nuri (İleri) Bey, kendi fotoğrafının altına el yazısı ile şu notu düşüyordu: “Resme, karikatüre, mizaha ehemmiyet vermeyen milletlerde incelik aranmamalıdır.” Bu fotoğrafı takip eden yazısında kendisinin nasıl karikatür çizmeye başladığını anlatırken ise şunları yazmaktadır: 

İlk krokilerimi görenler istikbalimin pek karanlık olacağını söylediler. Düşününüz, Sultan Hamid zamanında karikatür yapmak! Ne feci bir intihar!

Abdülhamit’in zulmü ve sansür memurlarının hışmı karikatüristleri durdurmaz. II. Meşrutiyet’in ilanından, özellikle de Abdülhamit’in 1909’da tahttan indirilmesinden sonra Abdülhamit karikatür dergilerinin neredeyse vazgeçilmezi haline gelir.

BAZI ÖRNEKLER 

Dönemin mizah, karikatür ve görsel ağırlıklı yayıncılık yapan dergileri arasında en önemlileri Kalem, Tokmak, Musavver Muhit, Cem, Davul, Geveze, Laklak, Beberuhi, Karagöz, El Üfürük, Hayal-i Cedid’dir. Bu dergilerin tamamında Abdülhamit karikatürlerine rastlamak mümkündür.

Bunlar içinde belki de en bilineni Davul dergisinin 14 Mayıs 1325/27 Mayıs 1909 tarihli 24. sayısının kapağında kasap çengeline asılmış devasa burun karikatürüdür. 

Karikatürün altında şu açıklama yer alır: 

İstanbul’un muahharan gaib ettiği en büyük burun

Tafsilat-ı lazime: Milyarderlerden biri bu burnu altı milyon liraya satın almak istemiş ise de maatteessüf elde edememiştir. Bu burun mukaddema Beşiktaş’a doğru uzamış iken bir hadise-i fevkalade neticesi olarak bu kere tebdil-i mekan etmiştir.

Karagöz dergisinin 19 Temmuz 1909 tarihli 102. sayısında Abdülhamit’in düzenlettiğine kesin gözüyle bakılan 31 Mart isyanı ve Abdülhamit’in paragözlüğü hicvedilmektedir. 

Mehmed Baha imzalı karikatürde Abdülhamit, Karagöz ve Hacivat ile masada kağıt oynamaktadır. Karikatürün altına yazılan diyalog şöyledir. 

Karagöz — Hacivad yine en hilelisi otuz birdir (bir iskambil oyunu - ASA)… Fakat bakalım oynar mı!.. 

Hacivad —Para için her şeyi yapar… Hey, bana bak.. Otuz bir oynar mısın?.. 

(İsim belirtilmemiş) — Ben otuz birde bir kere oynayayım dedim yandım… Bir daha ismini bile istemem… 

(Karagöz) — Ha.. Ha.. 31 Mart… Değil mi?

Daha erken tarihli örnekler de mevcuttur elbette. Cenevre’de sürgündeki muhalifler tarafından yayımlanmakta olan Beberuhi dergisinin 2. sayısından (1 Mart 1898) şu iki karikatürü örnek gösterebiliriz. 

Birinci karikatürde Abdülhamit’in burnunu testere ile kesmeye çalışan iki kişi görünmekte ve altında “Şekil 1”  yazmaktadır. “Şekil 2”de ise burnu kesilip yere düşen Abdülhamit’in bir eşekten farkı kalmaz. Karikatürün üzerinde kısa bir fıkra vardır. Fıkraya göre Abdülhamit korkusundan Ramazan öncesinde ıslahat yapmaya karar verir. Huzuruna “Cön Türklük”le tanınan bazı kişileri çağırır ve nereden ıslahat yapılmaya başlanmasını istediklerini sorar. Aldığı yanıt burun olur. Sonrasındaki olaylar da şekildekiler gibi gelişir. 

Diğer karikatür ise Girit sorunu ile ilgilidir. Osmanlı’nın elinden fiilen çıkmak üzere olan ve Abdülhamit’in sorunlu diplomasisi nedeniyle büyük devletlerin borusunun öttüğü Girit adası bir araba olarak resmedilmiştir. Adanın üzerine bir elinde “zeytin dalı” diğer elinde Yunan bayrağı olan “Prens Yorgi” oturtulmuş, arabayı “Düvel-i Muazzama” (Büyük Devletler) çekmekte, onların arkasından yürüyen Sultan Abdülhamid’e ise “Düvel-i Muazzama” yazan pankart taşıttırılmaktadır. Bu esnada arabanın tekerleği altında kalmış ve inleyen bir kişi vardır. Onun da altında “Girid Müslümanları” yazmaktadır.

Adından da anlaşılacağı gibi yaygın şekilde görsel malzemenin kullanıldığı Musavver Muhit isimli derginin 23. sayısında (sf. 52) "Abdülhamid'in Akıbeti" başlıklı bir yazı yayımlanır. II. Abdülhamit'in tahttan indirilişini ilginç satırlarla duyurmakta ve adeta tüm vatandaşları ve Müslümanları bayram yapmaya çağırmaktadır.

Bugün yapılmaya çalışılan II. Abdülhamit'i anma faaliyetleri, zamanında kendisinin nasıl anıldığını hatırlatmak için bir vesile olsun diyerek sözü Musavver Muhit'e bırakalım: 

Artık kurtulduk.. Artık şimdi kurtulduk. Namusumuz, hayatımız, haysiyetimiz, şimdi, şimdi kurtuldu. Şimdi milliyetimizle tamamen iftihar edeceğiz, şimdi Osmanlılığımızla, bütün bütün alnımızı yukarı kaldıracağız. Sevin! Sevin! Ey otuz beş milyon Osmanlılar. Sevin! Sevin! Ey kainatın en saf vicdan ve en pak nihad kavm-i masumu! Sevin! Sevin! Ey yüzlerce milyonluk İslamiyet! 


NOT: Ülkemizde karikatür tarihine ilişkin çok az eser bulunuyor. Bunlar arasında Turgut Çeviker'in üç ciltlik Gelişim Sürecinde Türk Karikatürü ve hazırladığı antolojiler önde gelen kaynaklar arasında. Çeviker'in hazırladığı antolojiler arasında Burun başlıklı Abdülhamit karikatürleri antolojisi de mevcut. Fotogaleri'deki pek çok karikatürü Çeviker'in antolojisinden aldık. Yalnız belirtmek gerekir ki bu önemli kaynaklar ne yazık ki Osmanlı Türkçesi, Yunanca ve Ermenice pek çok okuma hatası içermekte.