Türkiye’de emekçiler, emekliler her geçen gün yoksullaşırken, şirketler kârlarını katlamaya devam ediyor. Türkiye Komünist Partisi emekçilerin sorunlarının kaynağına işaret ederek, gerçek çözümün büyük tekellerin mal varlıkları ve kârlarına el koymak olduğunu vurgulayan bir kampanya başlattı.
Geçtiğimiz günlerde Yıldız Holding, Rönesans Holding ve Koç Holding'in mercek altına alındığı açıklamalarla beraber TKP İstanbul İl Örgütü Yıldız Holding ve Koç Holding önünde, Ankara İl Örgütü de Rönesans Holding önünde eylem yaptı.
TKP'nin karşısına aldığı sıradaki büyük sermaye grubu tekstilden elektroniğe, beyaz eşyadan telekomünikasyona, enerjiden maden ve metalurji alanına kadar çok sayıda şirketi elinde bulunduran Zorlu Holding.
4 şirket milyonların refahına bedel
Holding’in sadece en büyük 500 sanayi kuruluşu listesinde yer alan 5 şirketinden 4'ünün 2023 yılı net kârı 19,9 milyar lira.
Sadece bu kâr ile halk için neler yapılabileceğini anlatan bir video TKP sosyal medya hesaplarından yayınlandı.
Zorlu ailesinin el koyduğu bu tutarla yapılabileceklerin bir kısmı şöyle:
- 2 milyon 73 bin ailenin bir yıl boyunca doğal gaz faturası ödenebilir
- Bir yıl boyunca 1 milyon 382 bin emeklinin günlük bir öğün yemeği bu rakamla karşılanabilir
- 306 bin hanenin ihtiyacı olan beyaz eşya alınabilir
- 4 bin adet park Zorlu Holding’in bu dört şirketinin yıllık kârı ile yapılabilir
Bunların devletleştirme sonucunda Zorlu Holding’in elinde tuttuğu zenginliklerin topluma olacak katkısının boyutlarını gösteren birkaç örnek olduğunu vurgulayan TKP, "Zorlu Holding halkımıza, ülkemize, topluma feda olsun" dedi.
Bir palazlanma hikayesi: Zorlu Holding, nereden nereye...
Zorlu'nun hikayesi özelleştirmelerin önünün alabildiğine açıldığı, ülkenin piyasanın insafına terk edildiği yıllardan günümüze uzanıyor.
Özallı, Demirelli, Çillerli, Mesut Yılmazlı yıllarda servetine servet katan Zorlu’nun asıl büyümesi, bir tekel haline gelmesi AKP iktidarında gerçekleşti.
AKP’nin ilk döneminde üç büyük satın almayla adını duyurdu.
Bunlarda ilki Zeytin Adası oldu. TMSF’nin Uzanlar’a dönük operasyonları sırasında el koyduğu Göcek’teki Zeytin Adası’nı, Ahmet Nazif Zorlu 2005 yılında 15 milyon 250 bin liraya satın aldı.
İkinci satın alma işlemi Deva Holding’in Levent’teki binası ve arsasıydı. Zorlu 80,5 milyon dolara Deva arsasının sahibi oldu.
Bu dönemdeki üçüncü ve en kritik satın alma işlemi ünlü Karayolları arazisiydi. 2007’de Karayolları Genel Müdürlüğü’ne ait Zincirlikuyu’daki kamu arazisini 800 milyon dolar rekor fiyat ile satın aldı ve üzerine Zorlu Center’ı kondurdu.
AKP'nin açtığı yolda kârını katladı
Zorluteks ve Korteks ile ağırlıklı olarak da ev tekstili alanında ciro ve kâr elde eden Zorlu grubu, 2000’li yıllarda beyaz eşya ve tüketici elektroniğinde Arçelik’le birlikte AB uyum sürecinde Türkiye’ye açılan alandan fazlasıyla yararlandı.
Otomotiv ve elektrikli teçhizatta Gümrük Birliği Anlaşması ile Türkiye’nin yatırım malları ve ara malı ithal edip orta ve alt segment ürünleri ucuz emek gücü maliyetlerinin yardımıyla Avrupa pazarı için düşük fiyatla ürettiği, kendi pazarını da aynı sektörlerde daha yüksek fiyatlı ürünlere açtığı bir model benimsendi.
Vestel de 2000’li yıllarda düşük kurla büyük oranda ithalata dayalı üreterek, hem ihracat hem de borçlanma olanaklarıyla hızlı bir gelişim gösteren iç pazardan faydalandı. Nitekim 2000’li yılların başında 5 milyon adet civarında olan beyaz eşya üretimi, bugün 15 milyonu aşarak ilk 5'e girdi.
Aynı dönem Zorlu, tekstilde de üretim kapasitesini artırmaktan ziyade ev tekstili mağazacılığıyla perakendeciliğe yöneldi, tekstilde 2000’lerin başındaki cirosunun korunduğu, üretimden satmak yerine daha fazla ithalat ya da fason üretimle ticaret yapmayı tercih etti.
İşçi kıyımı, siyaset yasağı, iş cinayeti...
Bu süreçte Vestel işçileri mesai saatleri dışında zorla Erdoğan’ın mitingine götürüldü, AKP’den “süper teşvik” alan Vestel patronu işçilere siyaseti resmen yasakladı. Vestel’de çalışanlara “dindar mısınız modern mi” şeklinde hayat tarzı sorgulaması bile yapıldı. İşçiler böylelikle fişlenmeye çalışıldı.
Sendikanın girmesine asla izin verilmeyen Vestel'de genellikle işçiler bir yıldan kısa sürelerde, yani kıdem tazminatını hak etmeden işten çıkarıldı. Türkiye sermayesinin "kıdem tazminatını hak etmeden işçi çıkarma" taktiğinin en önemli uygulayıcılarından biri oldu Vestel.
Sömürdükçe büyüyen Vestel, siparişler iptal edilince yüzlerce işçiyi işten attı. Ayrıca iş cinayetleri devam etti.
Enerjide özelleştirme Zorlu'ya yaradı
AKP döneminde alanın özel sektöre açılması, kamu alım garantileri, özel finansman destekleriyle büyütülen enerji sektörü de Zorlu grubunun Vestel’den sonra en fazla gelir elde ettiği faaliyet alanlarından biri oldu. Doğalgaz, termik, jeotermal, hidroelektrik, güneş, neredeyse tüm segmentlerde elektrik üretimi yapan grup aynı zamanda elektrik ve doğalgaz dağıtım bölgelerine de sahip. Enerji özelleştirmelerinin ve sektörde serbestleşmeden en çok nemalanan grupların başında geliyor.
2000’li yıllar Zorlu’nun finans sektöründe de altın vuruş yaptığı yıllar oldu. 1997 yılında özelleştirmeden 70 milyon dolara alınan Denizcilik Bankası’nın Denizbank’a çevrilmesi, 2002 yılında yine TMSF’den Tariş Bank’ı alarak iki kamu bankasının denizcilik ve tarım alanındaki özgün birikimleri devralındı. Öyle ki 2002 yılında tarımdaki büyük dönüşüm sonrasında çiftçilerin finans tekellerinin eline terk edilmesinden en çok faydalanan, tarıma, çiftçilere “özel” ürünlerle bu alandan en fazla kar eden banka da Denizbank oldu.
Zorlu, birkaç yüz milyon dolara mal olan Denizbank’ı aradaki özel dönemdeki büyüme ve elde ettiği karlar bir yana, 2006 yılında Belçikalı Dexia’ya 2,4 milyar dolara satıldı.
Zorlu, son dönemde de AKP iktidarının “teknolojik dönüşüm” söyleminin taşıyıcısı sermaye gruplarından biri olma rolüne soyundu.
“Yerli otomobil” konsorsiyumunda yer alan Zorlu, aynı zamanda elektrikli araçlar için yakıt pili üretimine yönelik projesiyle de “süper teşvik” aldı.