Sudan'da son durum: Dışarıdan ekonomik baskı, içeride halk mücadelesi

Sudan’da darbeciler karşısında Batı’dan baskılar ve ülkede halk direnişi sürerken darbecilerin saikleri ve tutunma şansları konusunda kuşkular var.

Haber Merkezi

Sudan’da darbeciler karşısında Batı’dan baskılar ve ülkede halk direnişi sürerken darbecilerin saikleri ve tutunma şansları konusunda kuşkular var. Batı’nın mali baskısı etkili olacak gibi fakat darbecilere karşı esas halkın sokak, işyeri ve mahallelerde örgütlü mücadelesi siyasi olarak veri alınıyor.

Bu hafta başında gerçekleşen darbeden bir ay önce 21 Eylül’de beliren bir askeri müdahale girişimi, 2018’de Sudanlıların El Beşir rejiminden kurtulduğu “devrimin” önünün eski rejim artıkları tarafından kesileceği ihtimalini gündeme getirmişti. Bunun üzerine, El Beşir’in devrilmesinde önemli bir rol oynayan Meslekler Birliği askeri konseyle ortaklığın bitirilmesi ve tamamen sivil bir hükümet kurulması çağrısı yapmıştı. Devrimin ana siyasi güçlerinden biri olan Sudan Komünist Partisi ise başkent Hartum’da "Sivil bir devlet inşa etmek için yeniden devrim”, “asker-sivil ortaklığı son bulsun”, “özgürlük, barış ve adalet" talepleriyle eylemler düzenlemişti. Öte yandan El Beşir rejimine karşı muhalefet hareketi Özgürlük ve Değişim Güçleri’nden kopan bir grup, bu süreçte mevcut geçiş hükümetini istifaya çağıran oturma eylemlerine başlamıştı.

Darbecilerin tedirginliği 

Darbe sonrası göz altına alınan Başbakan Hamduk’un akıbeti öncelikli belirsizlik konularından biriydi. Dün evine döndüğü teyit edilene kadar darbeye karşı olan tüm taraflar meşru Başbakan Hamduk’un nerede olduğunu soruyorlardı. Bu sırada darbeyi gerekçelendirmekle meşgul olan El Burhan “askeri darbe yapmadık devrimin istikametini düzelttik” açıklamasında bulunarak ordunun iç savaşı önlemek için hükümeti devirdiğini söylüyordu. El Burhan’a göre Özgürlük ve Değişim Güçleri içerisinden bir grup ötekiler aleyhine öne çıkarak Başbakan’ı ve orduyu devre dışı bırakmak istemişti. El Burhan, yeni hükümetin “siyasi güçlere değil yetkinliklere” dayalı olacağını ileri sürüyordu.

Darbeden kısa süre önce El Burhan geçiş süreciyle siviller ile askerler arasındaki “krizi” ABD’nin Afrika Boynuzu Özel Temsilcisi Jeffrey Feltman ile paylaştığını açıklamıştı. El Burhan’ın Feltman’la görüşmesi sırasında ona bir darbe imasında bulunduğu ve ABD temsilcisinin böyle bir hamle olması halinde tüm yardımları kesmek dahil en sert şekilde yanıtlanacağını ifade ettiği söyleniyor. Nitekim darbeden sonra gerek ABD gerekse AB Sudan’a yönelik mali yardımları askıya aldıklarını açıkladılar.

Bu koşullar altında El Burhan ve ekibinin Sudan içinde nasıl bir arayışı temsil ettiği merak ediliyor. Washington Post’un yorumuna göre, geçtiğimiz yıl Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin El Beşir’i yargılama kararı ve geçiş hükümeti tarafından bu kararın onaylanması ordudaki kimi unsurları tedirgin etti. Ordu içerisinde El Burhan’ın yardımcısı Dagalo başta olmak üzere El Beşir rejiminin Darfur’da insanlığa karşı işlediği suçlara karışmış olan askerlerin görevlerini sürdürdüğü biliniyor.

El Burhan’ın görevden aldığı Başbakan Hamduk yerine Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü’nün eski genel direktörü Kamil El Tayip İdris’i düşündüğü basında yer aldı. İdris, devrilen İslamcı diktatör El Beşir döneminde dönemin rejim muhalifi ılımlı İslamcı Sıddık El Mehdi’nin ülkeye dönmesi için aracılıkta bulunmasıyla biliniyor. Böyle bir isim darbecilerin devri sabık yaratmamak yönündeki olası eğilimleriyle örtüşüyor.

Uluslararası baskılar ve çatlak sesler

Sudan, ABD’nin Aralık 2020’de “terörü destekleyen devletler” listesinden çıkarılarak mali yardımlara erişebilir hale gelmişti. El Beşir döneminden ciddi ekonomik sorunlar devalmış olan geçiş hükümetinin mali yardımlara bağımlılığı, darbe gerekçesiyle bu yardımların kesilmesi üzerine darbecilerin hangi kaynaklara yaslanabileceği sorusunu akla getiriyor. Wall Street Journal, tek seçeneğin BAE ve Suudi Arabistan olduğunu söylerken Biden yönetiminin darbecilere karşı yaptırımlar konusunda Körfez ülkelerini sıkıştırdığını belirtiyor.

Salı günü New York’ta toplanan BM Güvenlik Konseyi’nin kapanış oturumunda Sudan gündeme geldi. BM Genel Sekreteri Guterres “dünyada bir darbeler epidemisi” yaşandığını söyleyerek Sudan’da yaşananları eleştirirken Arap Ligi ve Afrika Birliği gibi Sudan’ın bölgesel ortakları da darbeye karşı net bir tavır aldı. Öte yandan Güvenlik Konseyi toplantısı öncesi Rusya’nın BM Daimi Temsilci Yardımcısı Dmitri Polyanski farklı tonda açıklamalarda bulundu. Polyanski, “Sudan’da gerçekleşene askeri bir darbe dememiz zor, dünyanın başka yerlerinde benzer durumlar yaşandığında kimi zaman rejim değişikliği deniyor. BM Güvenlik Konseyi’nin görevi bunun adını koymak değildir. Önemli olan şiddete karşı olmaktır ve Sudan’da barışçıl olmayan protesto eylemleri de yaşanıyor. Tüm taraflara şiddeti durdurma çağrısı yapmalıyız” ifadelerini kullandı.

Darbenin ardından ülkelerden gelen tepkiler arasında Türkiye Dışişleri’nin açıklaması da benzer şekilde düşük profilli olmasıyla dikkat çekiyordu. Kategorik olarak “darbe” karşıtlığıyla bilinen ve Sudan’la yakın ilişkileri olan AKP’nin Dışişleri adına “Haberleri endişeyle karşılıyoruz, tüm taraflarca Anayasal Bildiri kapsamındaki taahhütlere bağlı kalınması yönündeki güçlü beklentimizi vurguluyoruz” şeklinde bir tepki gösterilmişti.

İlk tepkileri genel eğilime aykırı görülen bir diğer ülke ise Mısır’dı. Mısır’da sosyal medya sayfaları, ana akım yayınlar ve Mısır istihbaratıyla bağlantısı bilinen bir kaynak, El Burhan ile ağız birliği içerisinde müdahalenin Sudan’ın siyasi gidişatında bir “düzeltme” olduğunu söylüyordu. Bazı yorumlarda, bunun Sudan’ın Mısır’la ihtilaflı olan Etiyopya’ya yakınlığı ile gerekçelendirdiği görülmekteydi. Genel olarak asker-sivil karşıtlığı açısından Mısır’da darbeyle gelmiş olan Sisi iktidarının Sudan’daki El Beşir’le aynı çizgideki Müslüman Kardeşlerle hesaplaşmasına rağmen kategorik olarak sivil özgürlüklerden taraf bir tutum almaması şaşırtıcı bulunmuyor.

Halk direnişi önemli

Sudan’da eski hükümet üyeleri ve kimi etkili bürokrat çevrelerden darbeye karşı sesler yükselirken sokaktaki halkın referans alındığı görülüyor. Görevden alınan hükümetin Dışişleri Bakanı Meryem Sadık El Mehdi, darbeye karşı olan halkın askerlere darbeye uymama çağrısı yaptıklarını, ordunun görevini ülke sınırları korumak ve ötesine geçmemek iken “gençliğin ve halkın devrimi korumakla görevli” olduğunu vurguluyor.

Öte yandan Sudan’ın Batı ülkelerinde ve Çin, Güney Afrika, Türkiye gibi ülkelerde bulunan 12 elçisinin “darbeye karşı halk direnişinin yanında olduklarını” ifade eden bir açıklamayı imzaladıkları basına yansıdı.

Darbe sonrası başkent Hartum’da paramiliter Hızlı Destek Güçleri ve askerler Genelkurmay Başkanlığı önüne gelmek isteyen kitleleri engelliyor. 2018’de başlayan devrim sürecinde askeriyenin inisiyatif alması üzerine halkın 2019’da Genelkurmay önündeki yaptığı ve ancak kanla bastırılabilen oturma eylemini tekrar etmesinden korktuğu anlaşılıyor. Kimilerine göre direnişçiler bu amaca ulaşamaz ise darbeyi durdurmaları zor.

Başkent Hartum’da çok sayıda ana ve tali yolun ateşe verilmiş lastiklerle kapatıldığı haberleri geliyor. Mahallelerde camilerden grev ve sivil itaatsizliğe destek çağrıları yapıldığı bildiriliyor. Darbeciler muhalif liderlere yönelik tutuklamalara devam ederken günlük ekonomik yaşamın normale dönmesini sağlamaya çalışıyorlar. Ancak sivil itaatsizlik çağrılarına özel ve kamu çalışanlarının uyması nedeniyle ekonomideki kilitlenme hali sürüyor.

Sudan Meslekler Birliği, tüm yolların barikatlarla tutulması, can kaybına yol açmamak için darbecilerle çatışmaktan kaçınılması çağrısında bulundu. Çağrıda, direniş komitelerinin mahallelerde yürüyüşler düzenlemeleri ve çalışanların greve çıkmaları istenirken temel tüketim ihtiyaçları ve sağlık hizmetleriyle ilgili mahalle dayanışması tesis edilmesi gerektiği vurgulandı. Hartum’daki mahalle komitelerinin Cumartesi günü milyonluk bir yürüyüşle tamamlanacak şekilde eylemleri tırmandırmayı planladığı bildirildi.

Hekimler Birliği daha önce “bir darbe olması halinde grev yapacakları” yönünde kamuoyunda vermiş oldukları söze istinaden iş bırakacaklarını açıkladılar. Darbeye karşı yapılan eylemlere destek veren meslek grupları arasında demiryolcular, elektronik bankacılık, mühendisler, öğretmenler var. 2B Opco petrol ve doğalgaz şirketi çalışanları ile Sudan Ulusal Petrol Şirketi Sudapet İşçileri Sendikası’nın tepkileri de haberlere yansıdı. Öte yandan geçen ay Doğu Sudan’da Port Sudan yolunu kapatan Beja kabilesinin eylemi darbe sonrasında sürüyor. Kabile liderleri hükümetin bölgeyle ilgili planı iptal olmadığı müddetçe eylemlerini sürdüreceklerini açıklayarak “Hartum’da ne olduğu bizi ilgilendirmiyor” mesajı verdiler.

Darbeye karşı direnişe ve Sudan Komünist Partisi’ne destek

Ağustos ayında Sudan Komünist Partisi'nden bir heyet şu anda devrilmiş olan Sudan Başbakanı Abdullah Hamduk ile bir görüşme gerçekleştirmişti. Sudan Komünist Partisi’nin 2020 yılından beri askeri yönetimle sağlanan ortaklık nedeniyle geçiş hükümeti ile görüşmeyi boykot ettiği biliniyordu. Söz konusu görüşme, Başbakan Hamduk'un ülkedeki siyasi, ekonomik ve idari koşulları tartışmak üzere parti liderliğine yaptığı bir davet üzerine gerçekleşmişti. Hamduk, bu görüşmeden iki ay önce “Sudanlıların yeniden birleşmesi, devrim güçleri arasındaki bölünmenin sona ermesi, güvenlik gerilimlerinin ortadan kaldırılması ve İslamcı rejimin tasfiye edilmesi’ için çağrıda bulunmuştu.

Darbe sonrası Sudan Komünist Partisi, ülkede sivil yönetimden yana olan tüm güçlere siyasi grev ilan etme ve darbeyi yeninceye kadar sivil itaatsizlik çağrısında bulundu. SKP, Sudan’ın “bir varlık yokluk mücadelesi” verdiğini ifade ettiği açıklamalarında halka gerçek mermilerle ateş açan ve tutarsız açıklamalar yapan darbe yönetiminin “iyi düşünülmemiş ve yenilgiye mahkum olduğu” yorumunu yapıyordu. Sudan’da komünist hareketin köklü bir geleneğe sahip olması, kazanımları geri almaya çalışan darbe sürecinde de Suda Komünist Partisi’nin rolünü önemli kılıyor.

Bu rolüyle dünyada ilerici güçlerin dayanışma mesajları gönderdiği Sudan Komünist Partisi’ne Türkiye Komünist Partisi adına da bir mesaj gönderildi. Mesajda, “2018'de halk devrimi ile yıkılan İslamcı El Beşir rejiminin askeri kalıntıları ve mirasçılarının girişimleri tamamen gayri meşrudur. Ayrıca İsrail ile ve ABD emperyalizminin bölgesel çıkarları ile normalleşmeye razı olan siyasi güçlerin, Sudan'ın geleceğinin belirlenmesinde hiçbir meşruluğu yoktur. ‘Ulusal birlik’ ve ‘diyalog’ adına karşı-devrimcilere taviz verme fikri, başta Sudanlı komünistler olmak üzere Sudan'ın bütün ilerici güçleri tarafından çoktan mahkum etmiştir” denildi. Türkiyeli komünistler olarak gericiliğe ve emperyalist güçlere karşı mücadele eden Sudan Komünist Partisi'yle ve darbeye karşı direnen Sudan halkıyla dayanışma duyguları paylaşıldı.

Dünya Komünist ve İşçi Partileri adına da TKP’nin aralarında bulunduğu onlarca partinin imzaladığı ortak bir dayanışma açıklaması yayınlandı. Açıklamada, Sudan’ın doğal kaynaklarını yağmalamak isteyen ve Sudan’ı bölgesel egemenliklerinde bir araç olarak kullanma derdinde olan emperyalistlere ve sömürücülere karşı Sudan halkının özgürlük ve toplumsal ilerleme için süregiden kavgası selamlandı. 2018’de ülkenin diktatörlükten kurtulmasında kahramanca mücadele eden Sudan Komünist Partisi’nin bugün siyasi ve sendikal özgürlüklerin yeniden tesisi için verdiği mücadele hatırlatıldı. Bu kazanımların geri alınmasına karşı darbecilere karşı şimdi kitlesel eylemler düzenleyen Sudan Komünist Partisi’yle dayanışmanın altı çizildi.