Polonya-Belarus sınırındaki insani kriz: Türkiye bağı ve firari askerin beyanları

Belarus’un AB sınırında insanlık krizi devam ederken firari askerin beyanları ve Türkiye’deki insan kaçakçısı ağı daha ağır bir tabloya işaret ediyor.

Kaya Emre Uzmay

3 bine yakın insanın Belarus-Polonya sınırında mahsur kalmasıyla birlikte başlayan süreç ABD ve müttefikleri tarafından Minsk’in AB’ye karşı yürüttüğü bir “hibrit savaş” olarak resmediliyor. ABD ve AB, sınırda kalan insanların hayati durumlarını görmezden gelirken bu süreci Rusya ve Belarus’a karşı süregelen gerginliği arttırmak için bir fırsat olarak da değerlendirdi.

Uluslararası sularda ölen insanların haberlerinin AB kamuoyunu eskisi kadar “rahatsız etmemesi” ve birlik içerisinde göçmen karşıtlığının yükselmesi sınırı geçmeye çalışan insanlara yönelik baskının AB tarafından meşru görülmesine ön ayak oldu.

Sınırda bekleyen insan sayısıysa Polonya tarafından gelen uzun süreli şiddet eylemleri ve ağır soğuk sonucu azalmaya başladı. Görüştüğümüz bir insan hakları örgütü sınırda bekleyişlerini sürdüren kişi sayısının 3 binden 700’e düştüğü bilgisini verdi. İnsanların çoğu geçtiğimiz haftalarda Irak tarafından ayarlanan uçuşlarla geri dönmüştü.

Konuyla ilgili görüş veren insan hakları örgütü Sistemik Hak Savunma Merkezi (Центр “Системная правозащита”) yöneticisi Dmitri Belyakov, bölgede bekleyen insanların temel isteklerinin [Polonya’da kalmak da değil] Almanya’ya geçmek olduğunu söylerken, Belarus içerisinde kalmanın tercih edilmediğini söyledi.

Bu yıl baş gösteren sınır krizini takiben Polonya 10 binin üzerinde askeri personeli Belarus sınırına sevk etmiş durumda. Buna ek olarak sayıca bu kadar fazla olmasa da İngiltere gibi NATO müttefikleri de Doğu Avrupa ülkesine sınırda konuşlanmak üzere asker yolladı. Bunun gerekçesi olarak kamuoyuna “Belarus yönünden gelecek tehditler” sunulurken temel sebepse sınırda toplanan insanların Almanya’ya geçmesini engellemekti.

Neden Belarus sınırı ve Türkiye’nin buradaki rolü ne?

Belyakov’a göre Polonya merkezli insan kaçakçılarının sınırdaki ilk büyük kriz öncesinde insanları AB sınırlarına sokma faaliyetleri bunun ateşlenmesinde rol oynadı. Belyakov, Polonya tarafına önceki geçişler hakkında çeşitli vakaları belgelediklerini de belirtti.

Polonya emniyetinin açıklamalarına göre yurt içinde son dönemde 314 insan kaçakçısı gözaltına alındı.

Belarus’a ulaşan Irak ve Suriye kökenli insanların yol haritasında Türkiye’nin bulunuyor olmasıysa önemli bir detay. Daha önce AB ve NATO üyesi devletlerin yetkilileri de insanların Belarus’a Türkiye üzerinden gittiği ihtimali üzerinde yoğunlaşmış ve Suriye ve Belarus menşeli havayolu firmalarının yanı sıra Türk Hava Yolları’na (THY) yönelik de yaptırım getirilebileceği yönünde iddialar gündeme gelmişti. Alman basınında İstanbul ve Antalya üzerinden mültecilerin bölgeye geldiği hakkında haberlerin çıkmasından kısa bir süre sonra THY iddiaları yalanlayan bir açıklama yapmıştı.

12 Kasım günüyse THY Irak, Suriye ve Yemen vatandaşlarını Minsk’e gidecek uçuşlara sokmayacağı yönünde bir beyan vermişti.

Ancak bu sürece kadar eldeki veriler AB’ye geçmeye çalışan insanların tamamı olmasa da azımsanamayacak bir kısmının Türkiye üzerinden hava yoluyla Belarus’a ulaştığını doğrular nitelikte.

5 bin avro karşılığında 'yasal' insan kaçakçılığı

Belyakov’sa göçmenlerin bölgeye gelişinde Türkiye’de faaliyet gösteren “turizm firmalarının” büyük pay sahibi olduğunu belirtti. Belarus’a turist vizesi almanın “çok da zor olmadığını” söyleyen  Belyakov, göçmenlerin sadece vize alabilmek için Türkiye’deki aracı firmalara 3 ila 5 bin avro  verdiklerini belirtti.

Hâlâ sınırdaki göçmenler arasında insani yardım çalışmalarının sürdüğünü belirten Belyakov, sınıra gelen insanların anlattığı üzere vize başvurusu için aracı olan firmaların ‘iş bitince ortadan kaybolan’ naylon şirketler olduğunu ifade etti.

Polonya tarafında yaşanan ihlâller ve sansür

Öte yandan Polonya askeri kuvvetlerinin soğuk havada sığınmacıların üstüne kimyasal karıştırılmış tazyikli su ve biber gazı sıktığına dair görüntüler gerek bölgede faaliyet gösteren insan hakları örgütleri ve Belarus resmi kurumları gerek de basın tarafından belgelendi.

Polonya tarafına geçmeyi başaran göçmenlerin zor kullanılarak sınırdan geri gönderildiği yönünde vakalar bu süreçte sıklıkla gündeme gelirken bölgedeki Belyakov Polonya’da yasal yollarla bulunan göçmenlerin de bu süreçte yasa dışı bir şekilde Belarus tarafına sürüldüğünü belgelediklerini ifade etti.

Ancak Polonya bölgeye basını ve bağımsız gözlemcileri sokmayarak ağır bir sansür politikası uygulamakta. Uluslararası Gazeteciler Federasyonu’nun Avrupa branşının da belirttiği üzere bölgeye daha önce girmek isteyen gazeteciler gayri meşru bir şekilde Polonyalı makamlarca gözaltına alınmıştı. Polonya’nın mevcut tutumu kolluk kuvvetlerinin herhangi bir kovuşturmayla yüzleşmeden insan hakları ihlâllerini yürütebilmelerine olanak tanıyor.

Polonyalı firari asker vakası ve katliam iddiaları

Polonya Ordusu’nda sınırda görevliyken Belarus tarafına kaçan asker Emil Czeczko’nun iddialarıysa şu ana kadar gözlemlenenin dışında daha ağır bir facia olabileceğine işaret ediyor. Belarus’a siyasi iltica başvurusunda bulunan asker, Belarus tarafını geçmeyi başaran mültecilerin Polonyalı askerlerce kurşuna dizildiğini iddia ediyor.

Mültecilere yönelik yapıldığı öne sürülen katliamlarda kendisinin de görev aldığını belirten Czeczko, orman içerisinde iki yüzün üzerinde kişinin öldürüldüğünü iddia ediyor. Askerin Polonya’ya yönelik suçlamaları kanıtlanmış değil, ancak Varşova’nın bölgede fiili OHAL uygulaması, gazetecilerin, bağımsız kurumların ve insan hakları örgütlerinin sınır bölgesine girmesini engellemesi iddiaları çürütmeyi ya da doğrulamayı imkânsız hale getiriyor.

Czeczko’nun iltica başvurusu işlemlerini de yürüten Sistemik Hak Savunma Merkezi, firari askerin beyanlarının Lahey’deki uluslararası mahkemeye taşıması için başvuru sürecine başladıklarını belirtti. Kurumun yöneticisi Belyakov ayrıca bu konuda BM’de kürsü isteyeceklerini söyledi.

Askerin firar etmesinin hemen ardından Polonya egemen medyası ilk başta Czeczko diye birinin aslında olmadığı ya da onun bir Belarus gizli servis ajanı olduğu yönünde iddialar ortaya atmıştı. Ancak Czeczko’nun geçmişte 6 ay hüküm giymiş olması ve alkolizm tedavisi görmüş olmasının ortaya çıkmasıyla  firari askerin beyanlarını ‘geçersiz kılmak’ için bu iki olay Polonya makamlarınca sıklıkla dillendirilmeye başlandı.

Zaharova: Kesinlikle kapsamlı bir uluslararası soruşturma gerektiriyor

Konuya ilişkin Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova dün düzenlediği brifingde, Belarus'a kaçan Emil Czeczko’nun beyanatlarının uluslararası soruşturma gerektirdiğini söyledi.

Zaharova, Czeczko hakkında Polonya’nın bir ‘itibarsızlaştırma çalışması’ yürüterek dikkatleri dağıtmaya çalıştığını ifade ederken, “Polonyalı askerin, Polonya ordusunun mültecilerin öldürülmesine karışmasıyla ilgili açıklamaları çok ciddi, kesinlikle kapsamlı bir uluslararası soruşturma gerektiriyor. Başka ne gibi seçenekler olabilir?" dedi.

Öte yandan Polonya-Belarus sınırında bu yıl 20'den fazla göçmenin yaşamını yitirdiği belgelenmiş durumda. Buna ek olarak Polonya silahlı kuvvetlerinin açıklamasına göre en az bir Polonya askeri “kaza kurşunuyla” yaşamını yitirdi.

Polonya’nın alanda “kuş uçurtmama” politikası AB tarafından fiili olarak desteklenmeye devam ediyor. Bu durum bölgedeki krizin gerçek bir faturasının çıkartılmasını daha da zorlaştırıyor. Krizi Rusya ve Belarus'u sıkıştırmak için kullanan ABD'yse Polonya'nın mevcut tutumundan şikâyetçi görünmüyor. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken Kasım ayında düzenlediği Polonya ziyaretinde müttefiklerine "tam destekleri" olduğunu ifade etmiş ve tüm insani krizi "Rusya'nın Ukrayna sınırındaki faaliyetlerinden dikkatleri uzaklaşmak” için bir çaba olarak nitelendirmişti.

Almanya'ya geçebilme umuduyla yola çıkan insanlarsa Türkiye'deki insan kaçakçılarına 5 bin avro verdikten ve aylarca soğukta askerlerin saldırısına maruz kaldıktan sonra ya geri dönüyor ya da beklemeye devam ediyor.