Okullar böyle açıldı: 'Malzeme alamadığı için çocuğunun kaydını sildiren veliler var'

Bir devlet okulu öğretmeni: Hiçbir aile okullar açılırken kara kara masrafları düşünmemeli. Çocuklarımız okula güle oynaya gitmeli, aileleri onları kaygılanmadan uğurlamalı.

Aslı İnanmışık

Yeni eğitim-öğretim yılı bugün başladı. Zorunlu eğitim kapsamında devlet okullarında örgün eğitim içerisinde 15 milyonun üzerinde öğrenci var. Ancak yolu okullara düşenler bu yıl her zamankinden daha kötü bir tabloyla karşı karşıya kalıyor.

Başta ekonomik kriz çocukların eğitim almasını, başarılı olmasını ve okullaşma oranını giderek daha fazla etkiliyor. Milyonlarca veli işsiz, 10 milyonun üzerinde kişiyse sosyal yardımlarla yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Bir de açlık sınırına yakın ücretlerle geçinmek zorunda kalan eğitim emekçileri var.

Bunun yanında Milli Eğitim Bakanlığı'na (MEB) ayrılan bütçe azlığı ile bakanlığın eğitime bakış açısı sorunları derinleştiriyor. Bölgeler arası eşitsizlik giderek yaygınlaşıyor. Hatta aynı kentin içerisindeki ilçeler, semtler arasında bile eşitsizlik artmaya başladı. 

Okulların temel ihtiyaçlarını veliler karşılıyor

Okulların temel ihtiyaçlarını veliler ve eğitim emekçileri karşılamaya çalışıyor. Temiz suya erişim çok az, temizlik ürünlerini veliler alıp çocuklarına temin etmeye çalışıyor. İlk ve ortaokulların sadece elektrik, su ve ısınma giderleri devlet tarafından karşılanıyor. Öğretmenlerse artık kantinlerdeki kuyrukların giderek azaldığını anlatıyor.

Öte yandan ücretsiz eğitim hakkının Anayasa'yla korunması gerekiyor. Anayasa'nın 42. maddesinde şöyle yazıyor:

"Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir. Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır."

Kaynaklar imam hatiplere

Bunların yanında MEB bazı okullara daha fazla kaynak aktarıyor. Bunların başında da tabii ki imam-hatipler geliyor. Buna rağmen imam-hatiplerin başarı oranı daha düşük. İmam hatip ortaokulu mezunu her 10 öğrenciden 4’ü lisede imam hatip tercih etmiyor. Tüm zorunlu yönlendirmelere rağmen bu yıl ilk üç tercihte imam hatip lisesi yazanların oranı yalnızca yüzde 27,5'te kaldı. Okul sayısı artsa da öğrenci sayısı azalıyor.

Eğitimin laik niteliği giderek zayıflatılıyor. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersleri "zorunlu seçmeli" hale getiriliyor. Mahkeme kararlarına rağmen öğrenciler derslerden muaf tutulmuyor.

Sınıflarda kız ve erkek öğrencilerin ayrı ayrı oturtulması yanında bazı okullardan da sınıfların ayrıldığı harem-selamlık uygulama örnekleri haberleri geliyor.

Okullaşma oranı düşüyor!

Daha acı olanı ise okullaşma oranının düşüyor olması. MEB’in 2021-2022 örgün eğitim istatistiklerine göre okullaşma oranı ilkokulda 93,23’ten 93,16’ya geriledi. Böylece ilkokulda 2012-2013’te 98,86 olan okullaşma oranı tam 5,7 puan düşmüş oldu. Ortaokuldaki okullaşma oranları ise yükselmesine rağmen 2019-2020’nin çok altında kaldı.

2019-2020’de 95,9 olan ortaokul okullaşma oranı 2021-2022’de 89,8’e geriledi. Aradaki fark tam 6,1 puan oldu. Ortaöğretimde ise okullaşma oranı 89,6 oldu. Zorunlu eğitim 12 yıla çıkmasına rağmen hem ortaokulda hem de lisede okullaşma oranının 90’ın altında kalması ise dikkat çekici.

Bu yıl masraflar katlandı 

Yoksullaşma giderek artarken enflasyon eğitim masraflarına da yansıyor.  İstanbul Planlama Ajansı'nın (İPA) verilerine göre, kentte yaşayan bir ilköğretim öğrencisinin kırtasiye masrafları yüzde 100 oranında arttı.

Okul öncesi eğitimde geçen sene kırtasiye masrafı 750 ile bin lira arasında değişirken, yüzde 100-150 oranında zamlanarak bin 500 ile 2 bin 500 lira arasına ulaştı. İlköğretim öğrencileri için de durum değişmedi. İlköğretim öğrencilerinin kırtasiye masrafı yüzde 100 oranında artarak 500 liradan bin liraya ulaştı.

Kırtasiyeciler de okullardan geçen sene verilen ve 400-500 lira tutan listelerin bu sene en az bin ile bin 500 lira arasında olduğunu söylüyor.

Özel okullarda da durum farklı değil. Anaokullarında ücret yüzde 57, ilkokullarda yüzde yüzde 51, ortaokullarda yüzde 55, liselerde ise yüzde 44 arttı.

Velilerin büyük bölümünün tüm bunların yanında bir de servis masrafları var. Servis ücretleri de akaryakıt fiyatlarındaki artış nedeniyle başta büyük kentlerde olmak üzere pek çok yerde en az yüzde 20 zamlandı.

'Devlet okullarına daha fazla destek verilmeli'

Türkiye İstatistik Kurumu'na (TÜİK) göre okul öncesi eğitim düzeyindeki bir çocuğun maliyeti yaklaşık 3 bin, ilkokulda 4 bin 900, ortaokulda 5 bin 200, lisede ise 5 bin 400 olarak belirlendi. Ancak velilerin anlattıkları, yıl boyu yapılan harcama bu tablodan farklı görünüyor.

İzmir'de yaşayan iki çocuk annesi bir veliye kulak verelim:

"İki çocuğum var 4. sınıf-devlet okulu ve kreş-özel. İkisinin okulu yakın değil. İkisini alıp götürecek biri olmadığı ve tam gün devlet anaokulu bulunmadığından küçük çocuğum özel kreşe gidecek. En büyük sorunumuz okul başladığında onların gidiş gelişlerini organize etmek ve artan kreş parası oldu. 4. sınıf için kırtasiye masrafları 500 + 400 okul kitap seti tuttu ama onun dışında okul kıyafeti ve döneme uygun ayakkabı çanta çok pahalı, asıl büyük masraf bunlar. Kreş can yakıcı okul 2 bin TL kırtasiye parası ayrıca istedi. Ortalama bir kreş aslında ama yıl boyu kullandıkları peçete ıslak mendil gibi şeyleri de veliler karşılıyor maalesef. Eğitim sistemi çok değişiyor devletin okul kitapları yetersiz. Öğretmenimiz ek kitap seti almamızı istiyor. Ayrıca yıl boyu set şeklinde hikaye kitabı alıyoruz. 

Taleplerimiz çok basit aslında. Küçük yaşta çok fazla bilgi veriliyor ama hep yetersizlik hissi var. Çünkü devlet okullarının hep özel okullarla ulaşmayacakları bir yarış söz konusu. Sınıfımız çok kalabalık, okulda yeterince temizlik personeli yok bu yüzden hep endişeliyiz. Devlet okullarına daha fazla destek verilmeli. Servisler çok pahalı bunca gider arasında ona bütçe ayıramıyoruz ya yaşlı anne babalarımıza yük oluyoruz ya da işyerlerimizde problem yaşıyoruz. Servis ücretsiz olmalı.

Tam gün okul çok az ve tam denen okullar 15'te bitiyor çalışanlar için imkansız bir düzen. Okul sonrası etüt merkezine göndermek ya da çocuğumuzu saatlerce evde yalnız bırakmak zorunda kalıyoruz. Okul saatleri düzenlenmeli. Yemek ayrıca devlet okulları için büyük sorun. Beslenme koymak gerekiyor. Her gün ve çocuklar için ayrıştırıp. Veliler için çok yorucu. Kantinler sağlıksız ve çok pahalı. Kreşler ücretsiz olmalı."

Eğitim emekçilerinin durumu da farklı değil: 'Çok kaygılıyız'

Öğretmenler de yeni eğitim öğretim yılına kaygılı başladı. Yeteri kadar öğretmen ataması yine yapılmadı. Öğretmenlik Meslek Kanunu ile eğitim öğretim yılına hazırlanması gereken öğretmenler sınavlara hazırlık yapmaya başladı. Eğitim emekçilerine 19 Kasım'da sınav yapılması planlanıyor. Öğretmenlerin tepkileriyse sürüyor.

Devlet okulunda çalışan bir ortaokul öğretmeni taleplerini, pahalılığın onları nasıl etkilediğini ve neler yapılması gerektiğini şöyle anlattı:

"Öğretmenler odası ücretli, sözleşmeli, kadrolu olmak üzere maaş ve özlük haklar noktasında ayrıştırılmışken üstüne bir de 'kariyer' adı altında 'uzman ve başöğretmen' unvanlarıyla bu ayrışma derinleştirilmek isteniyor. Sosyal medyada ve çeşitli platformlarda zor olacağı ya da yine soruların birilerine verileceğine dair endişelerle sınavın iptali isteniyor. Ancak öğretmenlerin çalışma barışını yok edecek, özlük haklarımıza saldırı niteliğindeki Öğretmenlik Meslek Kanunu'na toptan karşı çıkmak gerekiyor. 

'Aç kalan öğrencilerimiz derslerinde de başarısız olmaya başlıyor'

Zamlar, yüksek ücretler ve artan kira fiyatlarıysa eğitim emekçilerini de ülkedeki diğer emekçiler kadar etkiledi. Sınıfımızda yapacağımız etkinlikleri, okulumuzda gerçekleştireceğimiz projeleri değil, faturalarımızı nasıl ödeyeceğimizi, çocuğumuzu okula nasıl göndereceğimizi, kiramızın ne kadar artacağını düşünüyoruz ve çok kaygılıyız. Yaşadığımız zorluklar çok isteyerek seçtiğimiz mesleğimizi yapmamızı zorlaştırıyor hatta bir bıkkınlık hali yaratıyor. Bir yandan pahalılık nedeniyle öğrencilerimizin, onların velilerinin yaşadıkları sıkıntılara bire bir şahit olmak da çok yıpratıcı. Kırtasiye malzemesi alamadığı için çocuğunu anaokuluna göndermekten vazgeçen, kaydını sildiren velilerimiz var. Kantin fiyatlarındaki artış nedeniyle okulda aç kalan öğrencilerimiz haliyle derslerinde de başarısız olmaya başladılar. 

'Çocuklarımız okula güle oynaya gidebilmeli'

Yaz tatilinin ardından okullar açıldı fakat ilk zil için ne öğretmenler ne veliler ne de öğrenciler heyecanlı. Her birimizin farklı kaygıları var. Öğretmenlerin maaşlarında acilen iyileştirme yapılmalı ve insanca yaşayabileceğimiz bir hale getirilmeli, Öğretmenlik  Meslek Kanunu iptal edilmelidir. Öğrenciler için yemek ve kırtasiye malzemeleri için destek sağlanmalıdır. Hiçbir aile okullar açılırken kara kara masrafları düşünmemeli. Çocuklarımız okula güle oynaya gitmeli, aileleri onları kaygılanmadan uğurlamalı."

Dayanışma yaşatır!

Tüm bu tablonun yanında bir de bu eşitsiz, gerici eğitim sistemiyle mücadele edenler var. İzmir Bayraklı Semt Evi de bu yerlerden biri. 

Kırtasiye dayanışması başlatan semt evi, "İyi bir eğitim almak her çocuğun hakkı" diyor. Bu dayanışmadan yararlanan üç çocuk annesi bir veli şunları söylüyor:

"Büyük oğlum lisede, kızım ortaokulda, en küçük çocuğum da anasınıfında. Ben anasınıfına yaptığım masrafı diğer çocuklarıma yapmış değilim. Birçok şeyimi Kadın Dayanışma Komitesi sayesinde sağlayabildim. Çalışamıyorum, böyle olmasaydı giderleri karşılamam mümkün değildi. 'Devlet kitap veriyor' diyorlar bize ama bu çocukların kaynak kitabı var, ayakkabısı var, beslenmesi var, yol parası var. Anasınıfında benden 12'li tuvalet kağıdına kadar istiyorlar. Evlerimize almakta bile zorlanıyoruz. Hâlâ bizden kayıt parası istiyorlar."

'Yemiyoruz çocuklara almaya çalışıyoruz'

Yine üç çocuk annesi başka bir veli de şöyle konuştu:

"Ben cebimden para harcamadım bu dayanışma sayesinde yoksa 5-6 bin lira harcamam gerekirdi. İkizlerim var 1. sınıfa başladı, her şeylerini en baştan temin etmek durumundaydık. Büyük oğlum da aynı okuldan mezun. Onun kıyafetlerini atmamıştım. Ya da komşular birbirimize yardım etmeye çalıştık. Her çocuk için bir top A4 kağıdı istiyorlar. Biz yemiyoruz çocuklara almaya çalışıyoruz. 35 liraya aldığım tişörte 150 lira istiyorlar. Okullara yardım yapılıyor diyorlar. Bağış toplanıyor. Bunlar yapılıyorsa bize yansımıyor, nereye gittiği belli değil. Öğretmenler beslenme için 'sağlıksız şeyler göndermeyin' diyor.

Kırtasiye dayanışması sonrası benim 6 buçuk yaşındaki çocuğum 'İyi ki etrafımızda böyle insanlar var anne yoksa biz okula gidemezdik' dedi. Bu düzen bu yaştaki çocuklara bunları söyletiyor malesef.