12 Temmuz Cuma günü İzmir'in Konak ilçesinde yağmur yağışı sırasında iki yurttaş elektrik akımına kapılarak hayatını kaybetti.
İzmir'in en yoğun insan trafiğine sahip bölgelerinden olan Enver Dündar Başar Sokak'ta yaşandı elektrik kaçağı. Kaçağa yıllardır müdahale edilmemiş. Bölgedeki elektrik şebekesinin ilgili altyapı kuruluşu İZSU'nun bağlı olduğu CHP'li İzmir Büyükşehir Belediyesi ve özelleştirilen elektrik dağıtım şirketi GDZ Elektrik sorumluluğu birbirine attı.
CHP'li Bornova Belediye Başkanı Ömer Eşki de sorumlu olarak "enerji dağıtımını özelleştiren sermaye yandaşı siyasiler"i işaret ediyor. Ancak CHP parti programı enerji alanında hem kamu hem özel sektörün var olduğu bir politika benimsiyor. 2022 yılbaşında gelen zamlar sonrasında fatura eylemleri düzenlenmiş, halk yükselen fiyatlara karşı ses yükseltmişti. O dönemde Türkiye Komünist Partisi "devletleştireceğiz" kampanyası düzenleyerek sokağa çıkmış, "TKP bir gün bile sabretmeyecek bu halk düşmanlarına. Anında devletleştireceğiz ve tek kuruş ödemeyeceğiz" demişti.
O dönemde CHP kamulaştırmaya ilişkin politikadan tıpkı programlarında da olduğu gibi uzaktı. Kılıçdaroğlu’nun elektriği 21 Nisan 2022’de faturasını ödemediği için kesilmişti. Eyleminde enerji kalemlerine yapılan zamların geri çekilmesinin gündeme gelmesi, 3,5 milyon yurttaşın elektrik faturasını ödeyemediği için elektriğinin kesilmesine dikkat çekme ve enerjide KDV’lerin kaldırılması gibi taleplere ses vermeyi amaçlıyordu.
Dönemin genel başkanı, yalnızca yandaş şirketlere (5’li çete olarak adlandırılan şirketler) tepki göstererek zehir zemberek açıklamalar yaparken özelleştirmelere yönelik tepki koymamıştı. Hatta “kamulaştıracak mısınız?” sorusuna verdiği yanıtta “Ya adam gibi görevlerini yaparlar ya da kimse kusura bakmasın o işleri onların elinden alırız. Bu kamuya ait bir hizmettir. Elektrik, su, internet artık 21. Yüzyılda insan hakkıdır” diyerek, “adam gibi” görevlerine yaparlarsa şirket olarak kalmalarında bir beis olmadığını dile getirmişti.
Özetle Eşki'nin sözleri CHP'nin enerji politikasıyla ters düşüyor. Ancak Eşki'nin söyledikleri kamulaştırmanın neden önemli olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.
Bornova Belediye Başkanı net: Sorumlu enerji dağıtımını özelleştiren sermaye yandaşı siyasilerdir
İşte bu noktada da elektrik şirketlerinin neden devletleştirilmesi gerektiği bir kez daha karşımıza çıkıyor. Bornova Belediye Başkanı Ömer Eşki de farklı düşünmüyor.
Yıllardır İzmir’i yöneten CHP’nin belediye başkanlarından biri olan Eşki “Alsancak’ta yaşanan elim olayın gerçek sorumlusu, milletin parasını zenginlere aktarmak için en kamusal görevlerden biri olan enerji dağıtımını özelleştiren sermaye yandaşı siyasilerdir” diyerek tüm gerçekliği gözler önüne seriyor.
Eşki’nin yüksek lisans bitirme projesi elektrik dağıtım şirketlerinin kamulaştırılıp yenilenebilir enerji üzerine yatırım yapmalarının zorunlu hale getirilmesi üzerine.
“Türkiye’nin dış açıklarından sanayi ve tarım alanındaki birçok gelişmeye kadar önemli köşe taşlarının başlangıç noktası, enerji dağıtım şirketlerinin kamusallaştırılması zorunluluğudur.”
Sözlerine devam ederken Eşki pek çok önemli noktaya işaret ederek, Alsancak’ta yaşanan durumun bir sistem sorunu olduğunu ortaya koyuyor. Yaşanan olayın Bismarck öncesi Almanya’ya ve Meiji Restorasyonu öncesi Japonya’daki samuray baskı dönemine benzetmiş ve şöyle devam ediyor:
“Temel ihtiyaç olan enerji dağıtımı kamusal hizmet olmalıdır. Bu hizmetin özelleştirilmesi, kamusal hizmetten kar etmek isteyen kurumların gerekli güvenlik önlemlerini almasını kimi zaman engellemektedir. İnsan hayatının hiçe sayıldığı böylesi durumların oluşması yanı sıra, enerji piyasasını de facto biçimde kontrol altında tutan bu şirketler, kimi zaman devlete meydan okurcasına yüzbinlerce insanın yaşadığı koca şehirlerin elektriklerini kesebilme hakkını kendilerinde görebilmektedirler.”
Konuşmasında bir yandan da şirketlerin en büyük düşmanının yenilebilir enerji sektörü olduğunu dile getiriyor. yenilenebilir enerjinin önündeki en büyük engelin enerji dağıtım şirketleri olduğunu söyleyen Eşki şunları söylüyor:
“Çatımıza koyduğumuz her güneş paneli yahut kanatlarının dönüşünü büyük bir huzur ile izlediğimiz her rüzgar türbini, bu şirketlerin kar paylarını düşürmektedir. Yenilenebilir enerji alanında yatırım yapmak isteyen vatandaşlarımızın ve şirketlerin önüne kanun olarak sunulan her bariyerin asıl sebebi, bu şirketlerin uyguladığı lobicilik faaliyetleridir. İşte bu yüzden tüm dağıtım şirketleri kamusallaştırılmalı ve elde edilen bütçe ile sadece yenilenebilir enerji üzerine yatırım yapılmalıdır. Türkiye’nin varsıllaşabilmesinin en kolay ve doğa ile en uyumlu; insanı merkeze koyan en akıllıca yöntem budur.”
Normalde 60-80 cm olması gereken kablo derinliği 15 cm’ye düşmüş
Soruşturmada bilirkişi ön raporu ortaya çıktı. Olayla ilgili hazırlanan bilirkişi ön raporunda bir besleme devresine ait kablonun yağmur tahliye mazgalı altına sıkıştığı ve yalıtımının zedelendiği, ölümlere bu bölümdeki faz toprak arızasının neden olduğu belirtildi. Raporda hem dağıtım şirketi Gdz Elektrik’in hem de İZSU'nun ihmallerinin faciaya yol açtığı ifade edildi.
Besleme devrelerine ait kabloların zeminden 36 ila 45 santimetre derinlikte olduğu, temasın olduğu noktada ise bu derinliğin 15 santimetreye kadar gerilediği neredeyse mazgalın kalınlığıyla aynı seviyeye geldiğinin vurgulandığı raporda, ilgili yönetmeliğe göre ise bu derinliğin normalde 60 ila 80 santimetre olması gerektiğine dikkat çekildi.
5 yıl önceki haber uyarmış
Elektrik kaçağı nedeniyle taşların sürekli sıcak olduğu belirtilen haberde bir sokak köpeğinin öldüğü söyleniyordu. İzmirli yerel gazete Ege Telgraf'ın 19 Ocak 2019 tarihli haberinde de "Çözüm için illa biri mi ölmeli" başlığı atılmıştı. Zira 5 yıl önce yapılan haberde tıpkı görgü tanıkları gibi orada elektrik kaçağı olduğu söyleniyordu.
Akıma kapılan iki kişiye ilk müdahaleyi yapan mahallelilerden Nurullah Özel daha önce bölgede elektrik kaçağı olduğuna işaret ederek, mazgalın içinden duman çıktığını, elektrik şirketi yetkililerin gelip, kontrol ettiğini ancak bir problem olmadığını söylediklerini DHA’ya anlatmıştı.
Şirket kaytarıyor: Onlarla ilgili değilmiş, zaten şikayet de yokmuş
GDZ Elektrik Dağıtım Şirketi, konunun mazgallarla ilgili olduğunu, şirketin bir sorumluluğunun olmadığını öne süren açıklamalarına bir de “son 6 ayda bir şikayet kaydı olmadığı” gerekçesiyle de sıyrılma peşinde.
Oysa, elektrik dağıtım hatlarının plan, tasarım, uygulama ve en önemlisi muhakkak ilişkili olması gereken diğer altyapı faaliyeti yürüten kurumlarla koordinasyonu açısından ciddi problemler olduğu apaçık ortada. Ölüme sebebiyet veren elektrik hattı olması gerekenden daha sığ bir derinlikten geçirilmiş.
Elektrik hattının geçtiği yerde İZSU'nun yağmur suyu tahliye mazgalının hat geçirildikten hemen sonra yerleştirildiği, hatta mazgalın olduğu yerde elektrik hattının lokal olarak bir bölümünün yüzeye çıkmış olduğu ve izolasyonu üzerinde de hasar olduğu ortada.
Ancak görünen o ki, Gediz Elektrik Dağıtım A.Ş. kaçak akım güvenlik tertibatının yeterliliği ya da çalışma hali sorunlu. Öte yandan şikayete bakmaksızın hatların denetimini ve bakımını yapmak zaten şirketin asli görevi olmalı ancak kâr hırsı burada zorunlulukların önüne geçiyor.
Elektrikte özelleştirme soygunu
AKP iktidarının "elektrikte özelleştirme" tercihinin doğrultusunda 2004 yılında, “Elektrik Enerjisi Sektörü Reformu ve Özelleştirme Stratejisi Belgesi” hazırlandı. IMF ile 2005 yılında, “19’uncu Stand-By anlaşması” imzalayan iktidar, elektrik üretim ve dağıtım şirketinin özelleştirilmesi çalışmalarını hızlandırdı. Anlaşma kapsamında 2008-2013 döneminde enerjide üretim ve dağıtım özelleşti.
Elektrik dağıtıma yönelik 2013 yılında alınan özelleştirme kararının ardından faaliyete geçen şirketlere Ocak-Haziran 2023 döneminde sokak ve caddelerin aydınlatılması karşılığında 8 milyar 961 milyon 250 bin TL para aktarıldı. Bakanlığın, “Genel Aydınlatma Gideri” kaleminden yapılan ödemenin 2023 yılının sonunda 24 milyar 419 milyon 15 bin TL’ye ulaşacağı öngörüldü. 2023’ün yalnızca ilk yarısında TEDAŞ’tan toplam 8,9 milyar TL alan elektrik dağıtım şirketlerinin, TEİAŞ’a olan borçlarını zamanında ödemedikleri tespit edildi.
Özelleştirme fatura tutarlarını gerçekten azalttı mı?
2010 yılının son üç ayında, dağıtım firmalarının ana tedarikçisi olan TEDAŞ toptan fiyatlarını yüzde 20,35 oranında azaltmıştı. Fakat bu düşüş tüketicilerin elektrik faturalarına yansımadı. Ancak TEDAŞ, 2010 ve 2011'in 3. çeyreğinde toptan satış fiyatlarını yüzde 2,29 ve yüzde 11,77 oranında artırdığında dağıtım şirketleri elektrik dağıtım fiyatlarını artırdı. Sadece bu bir yıllık dönemde EMO’nun verileri, kaba bir hesaplamada, dağıtım şirketlerine yaklaşık 550 milyon lira finansal kaynak transferinden bahsetmenin mümkün olduğunu göstermekte.
Yenilenmeyen elektrik hatları can alıyor
Faturalardaki payın yüksekliğine rağmen elektriğin dağıtımında özellikle doğu illerinde yaşanan problemler, hatların yenilenmemesi, elektrik direkleri ve telleriyle ilgili alınması gereken önlemlerin alınmaması geçtiğimiz günlerde can almıştı.
20 Haziran Perşembe günü, Diyarbakır’ın Çınar, Mardin’in Mazıdağı ilçesi arasındaki bölgede çıkan yangın nedeniyle 15 yurttaş hayatını kaybetti, 80’e yakın kişi yaralandı.
Başta anız yangını denilen yangının DEDAŞ'a ait elektrik hatlarından kaynaklandığı anlaşıldı. Elektrik Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubesi ise bir açıklama yaparak yangın bölgesinde anız olmadığını ve hatların geçtiği güzergahlarda yangına karşı bir önlem alınmadığını tespit ettiklerini duyurdu.
EMO Diyarbakır Şubesi tarafından yapılan tespitler arasında ekili tarım alanlarında kullanılması uygun olmayan ağaç direklerin bulunduğu, direk diplerinde süs beton olmadığı ve direklerin etrafında yangına karşı önlem alınmadığı da belirtildi.
Hayatımız firmalara teslim edilmiş durumda
Tüm üretim, sağlık sistemi, modern yaşam ve ulaşım gibi temel ihtiyaçlar elektriğe entegre olduğundan, buna bir bireyin ya da ülkenin erişimini kısıtlamak bir afet oluşturur. Türkiye 31 Mart 2015'te dünyanın en büyük elektrik kesintilerinden biriyle karşı karşıya geldi. Elektriksiz on saatin maliyeti, hastanelerin çalışmaması, iletişimin ortadan kalkması, ülkede üretimin ve yaşamın durmasıyla sonuçlandı.
Elektrik gibi temel bir ihtiyaç özel firmalara verildiğinde, üretim ve dağıtım maliyetlerinin hızla artmasıyla her yurttaşın hayatta kalma “maliyeti” de arttı. Kamu mülkiyeti ve merkezi planlama ile elektrik dağıtımının verimsizliği, tüketiciler için daha düşük maliyetler oluşturarak kolayca çözülebilir.
soL'un belgeselinde ele alınmıştı
soL, bu sömürü çarkını tüm ayrıntılarıyla "Kesinti" belgeselinde ele aldı.
Belgesel, yıllardır suya erişimi kısıtlanmış olan Muş’un Bozbulut köyünün öyküsünden hareketle elektriğe, özelleştirmelere, AKP’ye, Sabancılara, beşli çeteye, Kazım Türker ve Cumhur Ersümer’e uzanıyor.