İstanbul'un Arnavutköy ilçesinde, belediye ekipleri tarafından imar mevzuatına aykırı yapıların yıkımına Mayıs ayında başlanmıştı. AKP'li ilçe belediyesi, son birkaç ay içerisinde inşa edilen ve şu anda ikamet edilmeyen 151 kaçak yapının yıkılacağını duyurmuştu. Bunlardan 80’i İmrahor Mahallesi’nde bulunuyor. Yıkıma karşı çıkan 104 mahalleli darp edilip gözaltına alınmıştı.
“Yıkım olmayacak” vaadinde bulunan belediyenin 31 Mart yerel seçimlerinden önce mahalleliden yapı kayıt belgesi için başvuruları aldığı daha önce gündeme gelmişti. Ancak sonuç böyle olmadı, imar planlandı ve yıkım kararı çıktı.
soL'da Yalçın Cuğ imzasıyla 31 Mayıs'ta yayımlanan "Depreme karşı direnç mi, oy mu: AKP seçim öncesi göz yumduğu ruhsatsız yapıları yıkmaya başladı" başlıklı haberde mahalleliler durumu şöyle anlatmıştı:
"İmrahor Mahallesi'ne geçen senenin sonunda imar izni verildi. Ancak yapı izni sadece site bazında verildi. Kısacası 'site bazlı yapılar yapılabilir, siz apartman veya müstakil yapı yapamazsınız' deniyor."
İstanbul Havalimanı’nın açılmasıyla bölgede arsa fiyatlarının yükseldiği biliniyor.
Mahallelinin sorunu hâlâ çözülmüş değil. Yıkımlar devam ediyor, zararları giderek büyüyor. İki çocuk babası inşaat işçisi bir yurttaş oğluna 500 bin lira borçlanarak burada ev yaptıklarını anlatıyor.
“Amaç buradaki tüm insanları kaldırmak. Başka bir dertleri yok. 2-3 defa geldiler, biz ‘en azından kendimiz sökelim, malzememiz çöpe gitmesin’ dedik ama hiç dinlemediler, direkt yıktılar.”
Ancak evin yıkılması sonucu, hem evsiz kalmışlar hem de ödenmesi gereken borçla. Mahalle halkı belediyeyi İsrail’e benzetiyor. “Güçleri bize yetiyor, gelip yıkıyorlar. Yukarıdaki villa sitelere bakın bir de. Onlar zengin yerleşimciler” diyerek anlatıyorlar hallerini. Hepsinin aklındaki de dilindeki de aynı: evlerinin ucuza alınıp zenginlere satılacağını düşünüyorlar.
“Bu kadar zarar niye veriyorsun? Ahırı yıkıyorsun, evi yıkıyorsun. Niye kepçe vurup dünyanın zararını veriyorsunuz? Buraya villa dikecek. Gariban, çiftçi umrumda değil ki. Günah ise bu günahın hesabını nasıl verecekler?”
Yıkılan evlerini gösterirken, “Deprem bile böyle yapamaz. Bu kadar vicdansız olunur mu?” sorusunu soruyor içlerinden biri. Zararları yalnızca yıkılan evlerinde de değil. Bazısı hayvancılık yapıyor, yıkılan ahırlar yüzündense hayvanlarını satmak zorunda kaldıklarını anlatıyor.
“Hiç dinlemiyorlar. Vurup geçiyorlar. 400 bin liraya yakın zararımız var. 50’ye yakın hayvanı mecburen sattık. Değerinde de satamadık, tutacak yer kalmamıştı. Her açıdan zarar verdiler bize.”
Pazar günü halk toplantısı yapacaklar. Hukuki yollardan vazgeçmeyeceklerini vurguluyorlar.
“Dilekçe ve mahkeme sürecimiz var. Bize ‘Bu süreçten bir şey çıkmaz, boşuna orayla uğraşmayın. Gelin arsanızı bana satın’ diyorlar. Piyasa değeri 13 bin liraysa gelen teklif 500 lira. Biz sonuna kadar hukuki sürecin peşinden gideceğiz. Yarın koordinasyon toplantısı olacak. Pazar günü büyük halk toplantısı planlıyoruz.”