İktidarın, kemer sıkma programını güncellemesine günler kala Uluslararası Para Fonu (IMF) Türkiye'ye ilişkin "değerlendirmelerini" açıkladı.
Bugün yayımlanan basın açıklamasında IMF heyetinin, 29 Mayıs-11 Haziran tarihleri arasında Türkiye'yi ziyaret ettiği, temaslarını Ağustos'ta da sürdürdüğü aktarıldı.
Ziyaret, IMF Ana Sözleşmesi gereği üye ülkelere belirli aralıklarla yapılan konsültasyonlar çerçevesinde düzenlendi. Ancak olağan sayılabilecek bu görüşmenin ilan edilmesindeki zamanlama dikkat çekti.
IMF, 2019 yılında da benzer bir ziyarette bulunmuş, bu ziyaretten bir hafta sonra dönemin Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, 2020-2022 Yeni Ekonomi Programı’nı açıklamıştı.
Bu defa ekonomi yönetiminin Eylül'ün ilk haftasında yeni Orta Vadeli Programı duyurması bekleniyor. Burada enflasyondan büyümeye birçok temel gösterge güncellenecek.
IMF heyetinin, yeni programı yayımlanmadan önce gözden geçirdiği tahmin ediliyor. Nitekim, IMF ekibinin notunda AKP’nin yeni ekonomik programına olumlu beklentilerle değiniliyor.
IMF Başkan Yardımcısı Gita Gopinath, Nisan ayında Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile görüşmüştü. Görüşmenin ardından Türkiye'de yeni bir IMF programına ihtiyaç olup olmadığı sorulan Kammer, "Öncelikle yürürlükteki reform programını destekliyoruz. Biz de Türkiye'ye oradaki ekonomi ekibinin izlediği programı tavsiye ederdik" demişti.
'Kemeri daha fazla sıkın'
Bugün yayımladığı raporda para politikasındaki rota değişikliğinden övgüyle bahseden IMF, maliye politikasının "daha sıkı" olması gerektiğini vurguladı. Buna karşın küçük ve orta ölçekli işletmelerden alınan verginin azaltılması talep edildi.
Hem sıkı maliye politikası hem şirketlere vergi indirimi, sıkılaşmanın emekçilere yüklenmesi anlamına geliyor.
Raporun ilerleyen satırlarında "daha büyük bir mali konsolidasyona ihtiyaç duyulduğu" vurgulanıyor. Mali konsolidasyon, kamu harcamalarının azaltılması, gerekirse vergi artışına gidilmesi gibi uygulamaları kapsıyor.
Esnek üretim, derin sömürü
Raporda yinelenen iki unsur emeğe doğrudan saldırı niteliğinde.
Ekonomi yönetimi uzun süredir ücretlerin bu yılın gerçekleşen enflasyonu üzerinden değil, gelecek yılın "hedeflenen enflasyonu" baz alınarak zamlanacağını söylüyor. Sermaye örgütleri ve bankaların da savunduğu bu uygulamaya IMF de destek çıktı. Ücret artışlarının beklenen enflasyon (bu yıl için yüzde 25 civarı) doğrultusunda zamlanması önerildi:
"Fiyatları, ücretleri ve diğer sözleşmeleri (kiralar gibi) yıllık olarak ve ileriye dönük enflasyona göre belirlemek, beklentileri sıfırlamak ve rekabet gücünü korumak için önemlidir. Göreli fiyatlar ayarlandıktan sonra, geriye dönük herhangi bir endeksleme ortadan kaldırılmalı ve kamu sektörü tarafından yönetilen fiyatlar üretim ve bakım maliyetleriyle uyumlu hale getirilmelidir.”
Önceki programda yer verilen "esnek çalışma modelini yaygınlaştırma hedefi"nin bu programda da korunması bekleniyor. IMF bu konuda da iktidara desteğini iletti:
"Öncelikler arasında kayıtdışılığı azaltma, işgücü piyasası esnekliğini artırma ve kadın işgücü katılımını artırma reformları yer almaktadır."
"Esnek çalışma" son olarak, geçtiğimiz günlerde iktidara yakın medya tarafından gündeme getirilmişti. Amaçlananın iş yasası değişikliğiyle ucuz, güvencesiz emeği artırmak ve patronları kıdem tazminatı gibi yüklerden kurtarmak olduğu görülmüştü. Buna göre işçilerin mevcut haklarının temelinde yer alan belirsiz süreli iş sözleşmesi yerine, belirli süreli (geçici) sözleşme getirilmek isteniyor.
'Kriz riski azaldı, büyüme yavaşlayacak'
Ayrıca rapor, "Şimşek Programı"nın, kriz risklerini keskin bir şekilde azalttığını vurguluyor.
Bir yılı aşkın süredir uygulanan "Şimşek Programı", öngörüldüğü gibi iç talebi sınırlamaya başladı. Asgari ücrete tek zamla geçen 2024'te emekçiler daha az tüketebilir hale getirildi.
İç talepteki gerilemenin etkilerini sürdüreceğini kaydeden IMF, bu durumun 2024 büyümesini yüzde 3,4 civarına
çekmesini bekliyor. Enflasyonun da yıl sonunda yüzde 43 civarında olacağı öngörülüyor.
2025 yılında ise mali politikanın daraltıcı hale gelmesi ve reel politika faizi oranlarının pozitif kalmasıyla büyümenin yüzde 2,7'ye gerilemesi, enflasyonun yüzde 24 seviyesine düşmesi bekleniyor. Orta vadede büyümenin tekrar yüzde 3,5-4’e yükseleceği vurgulanıyor.
Yıl sonunda cari açığın milli gelirin yaklaşık yüzde 2,2'sine düşeceği tahmin ediliyor. İlerleyen dönemde ise ihracat artışının cari açığı yüzde 2 civarında tutması ve uluslararası rezervlerin IMF'nin rezerv yeterlilik ölçütünün üzerinde kalması bekleniyor.