Faiz altıncı ayda da sabit kaldı: Yurttaş faize çalıştı

Merkez Bankası art arda altıncı defa politika faizini değiştirmeyerek yüzde 50'de tuttu. Nedeninin enflasyon beklentileri olduğu vurgulandı.

Haber Merkezi

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, beklentilere paralel hareket ederek Eylül ayında politika faizini yüzde 50'de bıraktı. Böylece üst üste 6 ay faiz sabit tutulmuş oldu.

Geçen yıl gerçekleşen genel seçimlerin ardından Haziran ayından beri "parasal sıkılaştırma" sonucu olarak politika faizi sonuncusu Mart ayında olmak üzere 4 bin 150 baz puan yükseltildi.

Faizde düşüş beklentisine kapı kapatıldı

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu'nun açıklamasında bir ifade değişikliği dikkat çekti.

Söz konusu değişiklik "Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda ise para politikası araçları etkili şekilde kullanılacaktır" ifadesinde oldu. Önceki metinde "Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda ise para politikası duruşu sıkılaştırılacaktır" ifadesi yer almıştı.

Bu değişiklik Merkez Bankası'nın önümüzdeki aylarda faizi düşürmeyeceği şeklinde yorumlandı.

Ekim ayında faizin düşürülebileceği iddia edilmişti. Merkez Bankası, "Aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin ve kalıcı bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar sıkı para politikası duruşu sürdürülecektir" ifadesiyle bu beklentiyi de zayıflatmış oldu.

İstatistiklere göre 13 Eylül haftasında TL mevduat faizleri yüzde 60'ı aştı. 1-3 ay vadeli ortalama bileşik TL mevduat faizi üç ay sonra yüzde 60'ın üzerine çıkmış oldu.

Aynı dönem ihtiyaç kredisi faiz yüzde 71,7'den 73,7'ye çıkarken, ticari kredi faizleri de yüzde 60,9'dan yüzde 59,9'a geriledi.

Yüksek faizle geçen yıl borçlanmayı artırdı. Geçen yıl 11,9 milyar lira olan takipteki kredi kartı borçları bu yıl yüzde 265 artarak 43,4 milyar liraya yükseldi.

Bütçenin faiz yükü artacak

ABD Merkez Bankası (Fed), pandemiden bu yana ilk kez faiz indirimi yaptı. 50 baz puanlık düşüşün Türkiye gibi yüksek faiz oranına sahip ülkelere sermaye akışını hızlandıracağı düşünülüyor. Bu da devlet tahvili ya da diğer borçlanma araçları yoluyla yüksek faiz ödemeleri yapılacağını, bütçeden eğitim, sağlık gibi alanlara daha az kaynak ayrılacağı anlamına geliyor.