Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk uzaktan eğitim konusunda dünya sıralamasında ilk üç içerisinde olduğumuzu söyledi. EBA övgüsü, uzaktan eğitimin yararları gibi söylevlerini sıklıkla dinlediğimiz bakanın eğitimcilerin ve halkın aklıyla alay ettiğini düşünmek için çok neden var.
Bu söylevlerden birkaç satır başını hatırlatmak uygun olacaktır. Şu cümleleri bakan Selçuk’tan duyduk:
“Canlı derste inanılmaz altyapı kuruyoruz!”
“Uzaktan eğitim ile çocuklarımız müthiş meziyetler kazanıyor”
Bakanlık ne iş yapar?
Bu sözlere EBA duyuruları ve “kullanın” çağrıları eşlik ederken, öğrencilerin sahip olduğu olanakların kısıtları ilk barajı kurdu. Fakat zaten bizzat EBA altyapısının eksiklikleri nedeniyle EBA üzerinden canlı derslerden kısa sürede vazgeçildi. Çok övünülen EBA artık şart değildi, öğretmenler istedikleri bir uzaktan erişim programı ile derslerini yapabilirlerdi!
Oysa pandeminin ilk aylarında öğretmenlerin bireysel olarak yaptığı zaten buydu. Peki bakanlık ne yapıyordu, ne işe yarıyordu?
Üzerinden neredeyse 1 yıl geçti, onlarca haber ve genelge yayınlandı ama “peki gerçekten ne yapıldı” sorusunun hâlâ ne velilerde ne toplumda ne de eğitimcilerde bir yanıtı var.
Yaptıkları tek uygulanabilir iş “öğrencilerin ders saatlerini düzenlemek oldu.”
“Öğretmenler istedikleri uygulamadan derslerini anlatsın, ödevlendirmelerini yapsınlar, fırsat buldukça da EBA sistemine video vb eğitim materyali yüklesinler” denildi. Öğretmenlerin iş yükleri eylül ayından itibaren neredeyse iki katına çıktı ama yine de öğrencilerine ulaşmak için canla başla çalışıyorlar.
Pek çok yerde interneti veya tableti olmayan öğrencilerin dertlerinin çözüme kavuşması için bireysel çözümler aradılar.
Özürlü kabahat: Tarlada çalışan çocuklara tablet dağıttılar
Bu esnada bakanlık Türkiye'yi gezip sov yapmaya devam etti. Bakan Selçuk, bir tarlaya arabasını sürüp derse girsinler diye öğrencilere tablet verdi.
“Tarım işçisi olarak çocuklar neden çalıştırılıyor” diye sormak ne bakanın ne de müsteşarlarının aklına gelmemişti belli ki!
Bazı illerde internet ve tableti olmayan öğrenciler için devlete ait “internet kafeler” açıldı. “Çocuklar sokağa çıkma kısıtlaması olmadığı saatlerde gelip derslerini takip edebilecekler” diye yüksek perdeden duyurular yapıldı. Aksi gibi “çocukların sokağa çıkma saatleri sınırlandırılmasın, o saatlere canlı ders koymayın” diye de bir hafta önce öğretmenlere kanuna aykırı mesai saatleri içeren bir genelge göndermişlerdi. Yani çocuklar o internet kafeye gitse bile ders yok.
Söylediğimiz gibi, uygulayabildikleri tek şey EBA üzerinden öğrencilerin ders saatlerini kaydırmak oldu. İlkokullar haftanın 3 günü öğlenci, 2 günü sabahçı planlaması yaptı. Buna bağlı olarak da ortaokullarda bunun tersi şekilde planlama yapıldı.
"Eğitim" bu mu: Gündüzü gecesi karışmış çocuklar
Düşünen bakanlık, çok çocuklu ailelerin sorununu böyle çözüyordu: Evde tek tablet veya bilgisayar varsa aynı cihaz ile iki çocuk birden uzaktan derse katılabilecekti!
Ne yazık ki, örneğin ilkokul için önerilen programa bağlı kalınırsa Pazartesi, Çarşamba ve Cuma günleri 16.00'da başlayan dersler 20.30'da, Salı ve Perşembe günleri ise sabah 08.30'da başlayan ders 13.00'de bitiyor.
Öğrencilerin ve velilerin gün, zaman planlamaları alt üst oldu. Aileler “vardiya sistemine döndük ailecek ne kahvaltı yapabiliyoruz ne de akşam yemeği yiyebiliyoruz” diye isyan ettiler.
Özellikle ilkoullarda çocukların uyku ve yaşam düzenleri çok bozuldu. Sabah derslerine geç katılmaya başladılar, erken gelen de aradaki derslerden birine girmeyip kahvaltı yapmak zorunda kaldı. Akşam saatlerinde yapılan derslere hiç değinmiyoruz.
Aileler isyan edince, bakanlık öğretmenleri özgürleştirdi!
“Velilerin ve sizlerin de talebi gereği kendi sınıfınıza uygun ders programı ve saatleri belirleyiniz, derslerinize devam ediniz, genelgeye bakmayın” dendi sözlü olarak.
Yakından takip ettiğimiz bir okulda dersler planlanıyor ve yapılıyor, sistemeyse bakanlığın istediği saatlerde yapılıyormuş gibi giriliyor.
Bakanlık toz pembe bir tablo çiziyor, istatistikler okul idareleri ve ilçe müdürlükleri tarafından şişirilse de gerçeğin yanından geçmiyor. Sokakta herhangi bir ilkokul velisine mikrofon uzatılsa ve dinlenilse Milli Eğitim Bakanı ile aynı ülkede yaşamadığı gözler önüne serilecektir. Ortada herhangi bir başarı öyküsü yok: Milli Eğitimin başka birçok konuda olduğu gibi pandemide eğitim notu “sıfırdır”!