ABD Ukrayna'yı nasıl ve neden silahlandırdı?

ABD ve Batı ülkelerinin Ukrayna'ya dönük silahlandırma politikası uzun süredir, Ukrayna ordusunun bir zaferinden ziyade, Rusya'nın başlattığı savaşta yıpratılması üzerine kurulu görünüyor.

Kaya Emre Uzmay

ABD ve ortakları Ukrayna'yı 2014'te silahlarla ve askeri uzmanlarla donatmaya başlamıştı. O dönem Rusya birliklerinin Kırım hariç Ukrayna toprağına girmesinden bahsedilmezken Donetsk ve Lugansk'taki bağımsızlıkçı hareketler Ukrayna hükümeti tarafından "Rus işgali" olarak lanse ediliyordu. Batı'nın Ukrayna'yı silahlandırmaktaki temel dayanak noktası da buraya işaret ediyordu; büyük topraklarını ayrılıkçılara kaptırmış bir devletin kaybettiği topraklarını geri almasına yardım etmekten ziyade gelecekteki çok daha büyük çaplı bir savaşa Ukrayna'yı hazırlamaya.

Öte yandan mevcut silah akışının niteliği ve ABD'li yetkililerin beyanları, Batı'nın Ukrayna Silahlı Kuvvetleri'nin "ülkeyi işgalciden kurtaracağı" bir sonuç beklemediğine işaret ediyor. Batılı yetkililer ve kurumlar tarafından speküle edilen tüm varsayımlar Ukrayna'nın tamamı olmasa bile büyük bir kısmının Rusya veya onun kuracağı yönetimin eline geçmesi ve bu bölgelerde silahlı militanların yönetime karşı sürekli 'silahlı direnişe' hazırlık çerçevesinde şekilleniyor. Burada Polonya'da Zelenskiy tarafından temsil edilecek bir "sürgün hükümeti" kurulması ve kaybedilen topraklarda "Gladio benzeri" yapıların gelecekte kamu düzenini silahlı saldırılarla sürekli bozduğu plansa şimdilik ABD'nin en çok merkeze koyduğu strateji gibi görünüyor.

2014'te ülkede gerçekleşen darbenin ardından ABD düzenli olarak Kiev'e silah ve para yardımı akışında bulundu. Şubat ayındaki Rusya saldırısına kadar resmi kanallarla Washington Kiev'e 5,6 milyar dolar1 askeri yardımda bulundu. Bu yardımın 3 milyar doları, ABD Dışişleri Bakanlığı ve Pentagon tarafından "Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü korumasına, sınırlarını güvence altına almasına ve NATO ile birlikte çalışabilirliği geliştirmesine yardımcı olmak için eğitim ve teçhizat"2 şeklinde yapıldı.

Söz konusu silahlandırma ve eğitim kapsamında 8 yıldır Kiev'in Donbass'a karşı yürüttüğü savaş da desteklendi, sivillere yönelik hak ihlalleriyle katliamlar, Minsk Anlaşmaları'nın tamamen görmezden gelinmesiyse umursanmadı. Ancak savaşın Kiev'in ayrılıkçı kentleri düzenli bombaladığı ve büyük çaplı toprak değişiminin olmadığı bir statükoda sürmesi ABD'nin gayeleriyle örtüşmüyordu.

Silah tedariğinin karakteri

Rusya'nın Ukrayna'ya saldırmak için gerekçe olarak sunduğu Ukrayna'nın Donetsk ve Lugansk Halk Cumhuriyetlerine dönük saldırısı 17 Şubat'ta yoğunlaşırken Rusya'nın iki cumhuriyeti tanıma kararı Kiev'in bu saldırılarının sürdürülebilir olmadığının işaret oldu. Rusya'nın saldırısının hemen öncesindeyse The Washington Post, 2021'nin Aralık ayı itibariyle ABD'nin Ukrayna'ya dönük silah tedariğinin ivme kazandığını yazmıştı.

Ancak Ukrayna'nın savaşa hazırlanmasında düzenli ordunun modern silahlarla silahlandırılması ve Batılı uzmanlar tarafından eğitilmesi çok ufak bir ağırlık taşıyor. Ukrayna'ya dönük batının silahlandırma kampanyaları, ABD'nin bonkör yardımlarına karşın Rusya'nın saldırısını başlatmasını takiben bile büyük ölçüde bireysel, taşınabilir teçhizata dayanıyor. Ukrayna'ya Javelin ve Stingerlar dışında Batı'nın vermeye kıyabildiği tek hava savunma sistemleri, Rus uçaklarına karşı çok etkili olmadığı savaşın ilk günlerinde kanıtlanmış SSCB menşeli S-300'ler oldu, ABD'yse Polonya'dan teslim etmesini istediği3 MiG-29'ları teslim etme işi kendisine düşünce vermekten vazgeçti.4 ABD'nin silahlandırmada özellikle ufak ve taşınabilir silahları tercih etmesi, bu silahların düşman hatlarına daha kolay sokulması ve çalıştırmak için çok da karmaşık bir eylem gerektirmemesi, yani profesyonel askerler yerine yeterli bir eğitimin ardından militanlara bile emanet edilebilecek nitelikte olmaları.

Bu silahların tedariğinde düzenli ordu yerine Azov gibi neo-Nazi militan gruplara öncelik verilmesi de önemli bir detay.5

Militan yetiştirme: Gladio modeli

ABD'nin "işgal senaryosu" durumunda uygulamayı planladığı strateji "Direniş Yürütme Konsepti" (Resistance Operating Concept) işgale hazırlık olarak o ülkenin orduya paralel olarak kurduğu paramiliter silahlı militanları merkeze alıyor. ABD'nin bu planı ilk olarak test etme şansınıysa Ukrayna'da buldu.

Temel olarak ABD'nin müttefiki olan bir ülkenin topraklarını ele geçiren ülke için savaşı yürütemeyecek kadar maliyetli hale getirmeyi amaçlayan doktrin, bunu ordunun büyük ölçekli taaruzları veya savunmasıyla değil, işgal altındaki topraklara yerleştirilmiş militanlarla yürütmeyi hedefliyor.

ABD Ordusu'nun 1. Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın düzenli yayınladığı podcast'in 2021'deki bir bölümüne6 konuşan ve projenin fikir babası şeklinde lanse edilen Otto Fiala, yayınladığı çalışmasında stratejinin kökenlerinin İtalya'daki Gladio projesine dayandığına işaret ediyor. Kötü şanlı Gladio Operasyonu aşırı sağcı silahlı militanlardan kurulan çetelerin CIA tarafından potansiyel bir "Varşova Paktı işgaline" karşı gerilla savaşı yürütecek şekilde eğitilmesini öngörüyordu. Gladio çeteleri kısa sürede ülkenin ilericilerine ve sivil halka karşı terör saldırıları düzenleyen ve uyuşturucu, insan ve silah kaçakçılığına odaklanmış mafya örgütleri haline gelmeleriyle biliniyor.

Fiala söz konusu modelin ABD'nin ülkedeki militanlara uzun vadeli destek vermesini çok daha kolay hale getirdiğinin de altını çiziyor.

Podcast'in ev sahibi Özel Hareketler Komutanlığı'nın bir üyesi Frank Miller'sa söz konusu militanların "birer kukla olmayacaklarını" söyleyerek [aşırı sağcılardan oluşturulacak] bu grupların nihayetinde kendi ajandaları için çalışacaklarına işaret ediyor. Bunu temel anlamıyla orduya neo-Nazi gruplara büyük silahlar ve kaynaklar aktarılıp geleceğin 'Gladio'larının sivil ve kamu kurumlarına dönük terör ve mafyatik faliyetlerine alan açılması şeklinde görmemek kaçınılmaz.

Ülkeye dönük silah akışı Afganistan'da cihatçıların silahlanmasına benzer bir yol izlerken ABD'li yetkililer dahi Javelin ve Stinger gibi MANPAD'lerin "aşırılıkçıların eline geçebileceğini" kabul etmiş ancak bunun "almaya değer bir risk" olduğunu ifade etmişti.7

Ukrayna özneliğinde 'Direniş Yürütme Konsepti' nasıl hazırlandı?

Ukrayna'da neo-Nazilerin siyaset sahnesinde görünür hale gelmeleri 2014'teki Maydan Darbesi'yle mümkün oldu. Komuoyu desteği çok küçük olan Alman SS tugayları fetişisti marjinal bir topluluk kısa sürede açık Nazi anmaları ve devlet destekli toplumsal halkla ilişkiler çabalarıyla toplumun "meşru" fertleri haline gelirken ülkenin doğusunda ayrılıkçılara karşı verilen savaşlarda da ön saflarda yer almaya başladı. Bu kapsamda en çok öne çıkan Nazi grup Azov Tugayı'yken Batı'nın besleme çalışmaları sadece bu çeteyle sınırlı değil.

Bunun yanı sıra farklı Ukraynalı Nazi çatışma grupları ve sözde "Yabancı Lejyonu"ndan çok daha önce kurulmuş ABD'li neo-Nazilerin favori çetesi "Gürcistan Lejyonu" gibi gruplar da mevcut.

Ocak ayında Yahoo News ve New York Times'a konuşan bir dizi CIA ve Pentagon yetkilisi, Ukraynalı militanların yetiştirilmesi için çabanın 2015'te ABD topraklarında başladığına işaret etmişti.8 Bu çalışmaların kapsamında ABD'de eğitilmiş Ukraynalı militanların kendi topraklarında işgal altında faaliyet göstermeleri hedefleniyordu. Hatta bu bağlamda New York Times'a konuşan bir kaynak Afgan cihatçılara yönelik ABD'nin desteğiyle mevcut programı mukayese ederek "Afganistan'da yapılanların Ukrayna yanında bir hiç kalacağını" söylecek kadar ileri gitmişti.

ABD menşeli Military Times'a konuşan bir ABD özel harekat yetkilisiyse 2018'den bu yana ABD'lilerin yanı sıra Avrupalı ​​yetkililerin de "Direniş Yürütme Konsepti" kapsamında "sessizce" Ukrayna'ya yardımcı olduğunu ifade etti. Yetkili, çalışmaların zaman içinde, Kiev'deki kurumlar arası toplantılar ve çok uluslu temsillerle gerçekleştiğini beyan etti.9

Bu kapsamda gazete Ukrayna'nın Özel Harekat Kuvvetleri tarafından yönetilen yeni bir resmi internet sitesinden övgüyle bahsediyor. Söz konusu internet sitesinde yer alan bir PDF'de ünlü RPG serisi Fallout'un sembolü 'Vault Boy' kullanılırken sabotaj operasyonlarının nasıl yürütüleceği konusunda talimat içeriyor.

Broşürün bir sayfasındaysa ileride kurulucak Rusya işgal yönetimi altında işçilere “mümkün olduğunca yavaş çalışma”, “endişe verici” işyeri dedikoduları ve dezenformasyon yayma, “işinizi kötü yapma” ve belgeleri yanlış yerleştirme talimatları da yer alıyor.

Ukrayna hükümetinin yayınladığı broşürden kesit.

Buna ek olarak savaşın başlangıcını takiben kısa süre içerisinde Ukrayna'daki çatışmaya ABD'nin düzenli istihbarat sağladığı yönündeki bir ifadeyi Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki ağzından kaçırmıştı.10 Ancak bu kısa sürede Pentagon tarafından "alanda bulunulmadığı için gerçekleşmediği" şeklindeki demeçlerle toparlanmaya çalışılmıştı.

Batının 'hedefi' Ukrayna'nın kaybetmesi, ancak savaşın hiç bitmemesi

Rusya'nın saldırısının başlamasını takiben bile Batı, Ukrayna birliklerini, kendilerini Rus birliklerden koruyabilecek vasıfta olmaktan uzak, büyük ölçüde Afganistan'daki mücahitlere dönük Stinger hibelerine benzer şekilde taşınabilir silahlarla donatmaya devam etti.

Rusya'nın saldırının daha ilk gününde Ukrayna hava savunma kabiliyetinin yok ettiğini açıklaması, Ukrayna'nın Sovyet S-300'lerinin yetersizliği ve ülkenin en batısında bulunan Lviv'deki yabancı militan üssünün bombalanabilmesiyle büyük ölçüde doğrulanmış durumda.

Batı [ve bir uzantıda Ukrayna hükümeti] savaşın daha başlamadan Ukrayna'nın kapütilasyonuyla sonuçlanacağı yönünde beklentisini hem demeçleri hem de eylemleriyle gösterdi. Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenskiy'nin neo-Nazi danışmanı Aleksey Arestoviç ülkesinin NATO'ya katılması için Rusya'yla savaşmasının şart olduğunu 2019'daki bir söyleşisinde dile getirmişti.11

Rusya'yla savaş çıkartmanın "NATO'ya katılmanın bedeli" olduğunu ifade eden Arestoviç, savaşın NATO'ya katıldıktan sonra değil, katılmadan önce çıkartılması gerektiğini söylemişti. Gelinen noktada savaşın çıkmasını takiben NATO Ukrayna'yı birliğe almayacağını beyan ederken Ukrayna'dan gelen mesajlar da buradan umudun kesildiği yönünde.

Savaş öncesinde Batılı kaynaklarca dillendirilen senaryolarda da her şekilde Ukrayna'nın yenildiği, ABD'nin veya bir NATO müttefiğinin savaşa dahil olmadığı koşul üzerinde duruldu.

Eski Ukrayna Savunma Bakanı Andriy Zagorodniyuk Ocak ayında Atlantik Konseyi için yazdığı bir yazıda12 Ukrayna'nın işgal altında kalacağı varsayımına yoğunlaşarak Rusya'nın zayıflatılması için direnişin desteklenmesine işaret etmişti.

Ocak ayında New York Times'a konuşan ABD'li yetkililerse Polonya, Romanya ve Slovakya'nın işgale uğramış Ukrayna'ya isyancıların girip çıkacağı noktalar olabileceğini kaydetmişti. Yetkili bunun yanı sıra lojistik destek ve silahların da geçiş noktası olacağını ifade etmişti.13

Washington Post'a bu ay konuşan ABD'li yetkilerse doğrudan bir "sürgün hükümeti" senaryosunu dillendirdi.14 Bu alanda adres olarak Polonya gösterilirken Post'a konuşan yetkililer ülke içerisindeki 'direniş'i beslemek için Zelenskiy'nin kişi kültünün ayrıca bir önem taşıdığına işaret ediliyor.

Konuya ilişkin aynı makalede bir "Batı istihbarat yetkilisinin" "Ukraynalılar Sovyetler için II. Dünya Savaşı sırasında en amansız savaşçılardı" ifadesi de dikkat çekiyor. Bu ifadeden kastın II. Dünya Savaşı sırasında Alman işgalcilerle işbirliği yapıp Ukrayna nüfusuna dönük büyük katliamlara imza atan SS taburlarına üye olmuş Ukraynalı milliyetçiler olması muhtemel.

Makalede bir başka dikkat çeken ifadeyse "NATO politikacıları Ukrayna kuvvetlerinin ruhuna hayran kalıyorlar, ancak özellikle mühimmat stokları azaldıkça ve Rus ordusu büyük şehirleri kuşatmaya devam ederken, Rusya'ya karşı direnme yeteneklerinin sınırsız olmadığını da söylüyorlar". Bu ifade Batı'nın savaşın nasıl sonuçlanacağı yönünde hangi çıkarımda bulunduğunu algılamakta faydalı.

Rusya'nın Ukrayna'ya dönük saldırısı daha bir ayı doldurmadan ABD ve ortaklarının yıllar öncesinden belirlediği planları uyguluyor olmaları bu planların "başarılı" olması durumunda bölgede kesintisiz ve uzun vadeli bir istikrarsızlığın Ukrayna halkını beklediğini gösteriyor, Rusya'nın "kazanması" ya da "kaybetmesinden" bağımsız.