“21. Yüzyılda Birleşmiş Milletlerin Rolü” konuşulurken bunları söylüyordu Fidel. Tüm ülkelere nasıl olabildiğinin mesajını veriyordu. Çiçeği burnunda devrimin Kübalı doktorları değil miydi 63’ün Mayıs’ında Cezayirli bağımsızlık savaşçılarının yaralarını saran. Küba’nın 36 bin gönüllü milisi değil miydi 76’da Angola kuşatılmışken işgalciler tarafından, kardeş Angolalıların yanında savaşmaya hazır olan. Toprakları işgal altındayken Suriye’nin yanında 73’te, 77’de Etiyopya’da, Mozambik’te, Yemen’de... Nikaragua’nın, Guatemala’nın yanında. Bolivar’ın izindeki Chavez’in yanında olan Küba halkı değil miydi? 61’in Nisan’ında emperyalizm Küba’yı işgal etmeye çalışırken ülkenin dört bir tarafında çoğu kadın ve gençlerden oluşan tugaylar değil miydi ülkeden cehaleti söküp atacağız diyen?! Tek bir evladını ülkesine kavuşturabilmek için tek vücut olan ülkenin adı Küba değil miydi? Depremde, kasırgada Haiti’ye her daim ilk soluk olan... Tüm bunlar zorla yapılabilir miydi? Tüm bir halk zor kullanarak bir araya getirilebilir miydi?
Öyle diyor emperyalizmin medyası, daha Küba halkının acısı ve emperyalizmin yaralamaya devam ettiği dünyanın iyi insanlarının acısı taptazeyken bitti diyor, zorbaydı diye utanmadan aşağılıkça yazıyor. Fidel fiziken aramızdan ayrıldığında zafer kazanmışçasına “Fidel öldü!” diye duyurduklarında Fidel’in ülkesi öldü sanıyorlardı. Ama unuttukları bir şey var: Küba Devrimi “sıradan insanlar tarafından sıradan insanlarla sıradan insanlar için” gerçekleşti. Küba Devrimi’nin Küba halkının ta kendisi olduğunu anlayamıyorlardı. Küba halkının örgütlü birliğini görmek istemiyor, ona tahammül edemiyorlardı. Bilmiyorlar mıydı ki Küba’da ne yapılıyorsa ne karar alınıyorsa halk için, emekçiler için; halkın katılımı ile yapılır.
Devrime gönüllü bir halk. Ülkesiyle, tarihiyle, sosyalizmiyle özdeş bir halk. Komşusu açken karnı tok olmayanların ülkesi, Fidel’in halkı. Dayanışmanın insanları birbirine bağladığı bir halk. Dünya tüm değerlerin aşınıp yitirildiği bir çağa girerken ısrarla değerlerini tüm erdemleriyle koruyan bir halk. Yeni bir halk. Yeni bir insan...
Başkumandanın acı haberinden sonra gözleri kalpleri kadar duru Kübalı dostlarla konuşuyorum. Adanay diyor “Küçücüğüm, her yer sessiz, sokaklar ıssız. Müziksiz yaşayamayan Küba’nın hiçbir yerinde müzik sesi duyulmuyor.” Ve ekliyor “O’nu sizin olarak hissettiğiniz için ayrıca teşekkürler. O’nun eseri sizin de ruhunuza dokunuyor, size daha adil ve daha iyi bir toplum kurmak için rehberlik ediyor.” Hakely, Fidel’in omzuna dev bir çınar gibi düşen parmaklarını anlatıyor. O koca parmakların altında nasıl küçücük kaldığını, Kübalı bir genç olarak o dokunuştan nasıl güven aldığını söylerken hayatı boyunca unutmayacağını ekliyor. Dünyanın dört bir tarafında Küba’nın gönüllü tıp tugaylarının söylediklerini okuyorum, öğretmenlerinin, gazetecilerinin, gençlerinin, yaşlılarının, kentlilerinin, köylülerinin... Ortak bir mesaj veriyorlar. Birlik mesajı veriyorlar. Egemen bir halkın mesajını dünyaya bir defa daha haykırıyorlar. Adil bir toplumun, eşit yurttaşların mesajını.
Adanay’ın söylediği gibi O’nun eseri bize de ışık tutuyor. Daha iyi bir toplum için.
Teşekkürler Kumandan Fidel!