2014 yılı istatistiklerine göre, ilköğretim düzeyinde öğretmen başına 9 öğrencinin düştüğü Fidel’in ülkesi Küba’da öğretmenler 2001’den bu yana 30’dan fazla ülkede yaklaşık 10 milyon kişinin okuma yazma öğrenmesini sağlamıştır.
Ancak 1959 yılında Fidel ve arkadaşları iktidarı ele geçirdiğinde durum oldukça farklıdır.
1953 nüfus sayımına göre 10 yaş üstü nüfusun yüzde 23,6’sı okuryazar değildir. Bu oran köylerde yüzde 41,7; kentlerde ise yüzde 11’dir. 500.000’den fazla çocuk okula gidememektedir ve 10.000 öğretmen işsizdir. Ayrıca devrimden hemen sonra ülkedeki vasıflı çalışanların büyük çoğunluğu, öğretmenlerin yarısından fazlası ülkeyi terk etmiştir.
İşte bu koşullarda Fidel, 1960 yılında BM kürsüsünde yaptığı konuşmada Küba’nın bir yıl içerisinde okumaz yazmazlıktan kurtulacağını söyler. Sadece bununla kalmaz genç iktidarın eğitimle ilgili hedefleri. Cehaletin ortadan kaldırılması, okul çağındaki çocukların tümünün okula erişimlerinin sağlanması ve özellikle ilk ve ortaöğretimde okullaşmanın yaygınlaştırılması ve okuldan mahrum kalmış yetişkinlerin eğitim olanağına kavuşturulması için gerçekleştirilecek eğitim faaliyetleri de şekillendirilir. Bu amaçla devrimin hemen sonrasında girişilen okuma yazma kampanyası, halk eğitimi, okullaşmanın arttırılması gibi ülkenin bütününü hedefleyen eğitim seferberlikleri, hızlı ve acil bir şekilde öğretmen yetiştirme sorununu da beraberinde getirmiştir. Bunun üzerine ülkedeki kaynaklar etkili bir şekilde değerlendirilmiş, yeniden organize edilmiş ve hemen hemen tüm nüfusun eğitime ulaşabilmesi için seferber edilmiştir.
Fidel’in “Ülke bir bütün olarak büyük bir okul olmalıdır” diyerek önderlik ettiği seferberlikte “Her ev bir okuldur, her Kübalı da bir öğretmen”, “Biliyorsan öğret, bilmiyorsan öğren” gibi sloganlarla tüm halk “öğrenme/öğretme” faaliyetine dâhil edilmiştir. Eğitimli hemen herkesin öğretmen olduğu devrimin bu ilk yıllarında Küba halkı eğitsel bir faaliyet içerisinde bir araya gelmiş, birbirini, ülkesini ve devrimi tanımıştır.
Ülkenin ücra köşelerine kurulan öğretmen okullarıyla, öğretmenlerin aynı toplumun yoksul, köylü kesimi gibi zorlu şartlar altında yaşamını sürdürebilecek ve devrimi ülkenin her tarafına yayacak bir özne olarak yetiştirilmesi hedeflenmiştir.
Devrimin ilk önlemleri hayata geçirmesinin ardından sosyalizmin kurumsallaştığı 1970li yıllara öğretmen yetiştirme sistemini planlı bir şekilde örgütleme ve öğretmenliği profesyonel bir meslek haline getirme çabaları damgasını vurmuştur. Aynı yıllarda ülkede kalkınma ve planlama hamleleri hayata geçirilmektedir. Bu yıllarda öğretmen yetiştirmek, ülkenin teknolojik, ekonomik ve kültürel olarak gelişmesini sağlayacak ve bu gelişmeyi garanti altına alacak bir “eğitimci kadrosu” yetiştirme problemi olarak görülmüştür. Fidel de “Yaşları 25’in altında olan on binlerce öğretmen ve eğitimci kadrosuna ihtiyaç duyacağız. İnanıyorum ki, böyle bir kadroyu yaratabilmiş bir ülke toplumsal, teknolojik ve eğitsel kalkınma konusunda sınırsız olanaklara sahip olacaktır” diyerek öğretmeni kalkınma probleminin merkezine yerleştirmiştir.
“Özel dönem” olarak adlandırılan 1990’larda, ABD ablukayı bir soykırıma dönüştürdüğünde Küba yaşamın pek çok alanında olduğu gibi eğitim alanında da büyük maddi zorluklarla karşı karşıya kalmıştır. Ancak bu dönemde tek bir okulu dahi kapatmadan eğitimi sürdürme iradesi, öğretmenleri göreve çağıran Fidel’in sözlerinde görülmektedir:
“Okulları kapatmayacağız. Öğretmenler, mücadeleye bizden önce hazırsınız. Eğitimi sürdürmek göreviniz. Sizi ateşli bir ordu olarak görüyoruz. 300.000 öğretmen. Bu gerçek, örnek bir ordudur. Parti bu orduyu güçlendirmelidir.”
Ve özel dönem atlatılıp ülkenin ilerleme kaydetmeye başladığı yıllarda, özel dönemi öğretmen olarak yaşayan Kübalılara hitap eden Fidel, öğretmenin Küba’daki yerini tekrar hatırlatmaktadır: “Sizler, isimleri bilinmeyen kahramanlar topluluğu ülkemizin geleceği sizlere emanetti. Siz olmasaydınız bugünü göremeyecektik.”
2000 yılında başlayan ve “Fikirler Savaşı” adıyla anılan, Küba’nın neoliberal barbarlığa karşı insanlık değerlerini yücelttiği dönemde ise, öğretmen yetiştirme sistemi üç başlıkta öğretmenin yetkinliğini sağlamayı hedeflemiştir: Sorumlu olduğu konu alanına hâkim, akademik ve entelektüel bilgiye sahip bir profesyonel; bilimsel araştırma yöntemlerini kullanarak eğitim alanında üreten, eğitimle ilgili sorunlara çözüm üretebilen ve tüm eğitim süreçleri içerisinde söz sahibi olan bir araştırmacı; adaylık döneminde ve meslek hayatı boyunca mahallenin sakinleri ile eşgüdüm içinde hareket edebilen, gerçekleştirilen toplumsal faaliyetlere katılan ve bu faaliyetlere öncülük eden bir rehber olarak öğretmen. Kısacası bugün Fidel’in ülkesinde öğretmenler, neoliberal dünyanın itaatkâr teknisyeninin aksine, toplumsal sorumluluklarıyla anılan, ülkenin eğitim politikalarında söz sahibi olan saygın birer öznedir.
Devrimin eğitim seferberliğini anlatan "Öğretmen" filmi için bkz. https://www.youtube.com/watch?v=jC-q5Wm3AsQ