Avrupa Birliği kendi savaşına hazırlanıyor

Mültecilere yönelik askeri operasyonun ilk aşamasını başlatan Avrupa Birliği, operasyonun ilerleyen aşamalarında BM Güvenlik Konseyi onayı arayacak. AB, bu adımla Kuzey Afrika ve Doğu Akdeniz’de kendi “macerasına” başlamış olacak.

Alper Birdal

Avrupa Birliği Dışişleri Bakanları dün bir kez daha toplanarak, mültecilere yönelik Nisan ayında çerçevesi çizilen askeri operasyonunun ilk aşamasını başlatmak konusunda uzlaştı. Operasyonların ilk aşaması Akdeniz’in diğer yakasında insan kaçakçılığı yapan şebekeler hakkında istihbarat toplanmasını öngörse de, başını İtalyan Deniz Kuvvetlerine bağlı bir hafif uçak gemisinin çektiği beş gemilik bir filonun, helikopterler ve insansız hava araçlarının görevlendirilmesi planın ilk aşamasının dahi pek de yumuşak olmayacağını düşündürüyor.

‘HEDEFİMİZ GÖÇMENLER DEĞİL’

Dün yapılan toplantının ardından konuşan AB Dış Politika Şefi Federica Morherini, “Operasyon bugün başlıyor. Şu konuda çok açık konuşayım: Hedef göçmenler değil; hedef, göçmenlerin hayatı ve pek çok durumda ölümleri üzerinden para kazananlar” diye konuştu.

Daha önce Wikileaks’in sızdırdığı AB resmi belgelerinde askeri operasyon planının ayrıntılarına yer verilmişti. Mogherini’nin söylediğinin esası onaylanan planda belirtiliyor, amacın denizde mahsur kalan, zorla kayıktan hallice teknelere bindirilen göçmenleri kurtarmak değil, insan kaçakçılığı yapan şebekelerin “iş modelinin” kavranması ve imha edilmesi olduğu söyleniyordu.

AB İLK KEZ BMGK’DA RUSYA’YLA KAPIŞACAK

Planın istihbarat toplamayı hedeflediği belirtilen ilk aşamasının,  askeri operasyonlara dayanan diğer aşamaları zorunlu kıldığı açık. Öyle ya, toplanan istihbaratın bir eyleme veri sunması bekleniyor, yoksa kodamanlar herhalde arşivlemek üzere istihbarat toplamıyor.

Planın kendisinde Libya başta olmak üzere Orta ve Güney Akdeniz bölgesinde insan kaçakçılığı şebekelerinin bir ucunun IŞİD ve benzeri cihatçı örgütlere dokunduğu söyleniyordu. Libya’ya asker çıkarmak demek bu güçlerle çatışmayı göze almak demek...

Öte yandan planda bu adımın atılması için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden (BMGK) onay alınmasının zorunlu olmadığı, ancak BMGK onayıyla uluslararası bir “meşruiyet” elde edilmesinin iyi olacağı ifade ediliyordu. Nitekim BMGK’nın daimi ve geçici üyeleri, İngiltere, Fransa, Litvanya ve İspanya Güvenlik Konseyi nezdinde girişimlere çoktan başladılar.

Dolayısıyla mesele dönüp dolaşıp BMGK gündemine gelecek ve orada da temel konu, Rusya ve Çin’in tutumu olacak. Bir açıdan Avrupa Birliği ilk kez BMGK platformunda, kendi macerası için bu iki ülkeyle karşı karşıya gelmeyi göze almış durumda.

Dün AB Dışişleri Bakanları’nın Rusya’ya yönelik ekonomik yaptırımların süresini 6 ay uzatmasını, Rusya’nın burnunun dibinde devam eden NATO’nun Baltık tatbikatını da tabloyu tamamlayan unsurlar arasında saymak gerek.

SORUMLU KİM?

AB’nin mülteci sorunu ve buna karşı öngördüğü “tedbirler” konusunda görüştüğümüz Dünya Barış Konseyi Genel Sekreteri Thanasis Pafilis, sorununun kaynağına inilmeksizin çözüm bulunamayacağını vurguluyor. “Göçün sorumlusu kim” diyen Pafilis, insanların durduk yere ülkelerini terk etmediklerini, emperyalizmin neden olduğu ya da doğrudan başlattığı savaşlar nedeniyle ülkelerinden ayrılmak zorunda kaldıklarını hatırlatıyor.

“Emperyalist savaşlara karşı mücadele edilmeden insanların çaresizliğine çözüm getirilemez” diyen Pafilis, AB’nin mültecilere yönelik politikalarını büyük bir ikiyüzlülük olarak niteliyor. Avrupa’nın yaşlanan nüfusu nedeniyle 5 milyonun üzerinde göçmen işgücüne ihtiyaç duyduğunu hatırlatan Pafilis, “Kapıları bir kısım göçmene açıp geri kalanına kapatmak ikiyüzlülüktür” diyor.

DUBLİN II ANTLAŞMASI BÜTÜN SORUMLULUĞU SINIR ÜLKELERİNE BIRAKIYOR

İkiyüzlülüğün bir başka boyutu da 2013’te imzalanan Dublin II Antlaşması. Pafilis, bu antlaşmanın mültecilerle ilgili bütün yükü AB’nin sınırında yer alan ülkelere, ama özellikle göçmenlerin geçiş yolları olan İtalya, Yunanistan ve Malta gibi ülkelere bıraktığını vurguluyor. Antlaşma, AB’ye giriş yapan göçmenlerin AB içerisinde nerede olursa olsun giriş yaptığı ülkeye iadesini öngörüyor. Geçtiğimiz günlerde bu konuda İtalya ile Fransa arasında yaşanan tartışmayı anımsıyoruz.

Pafilis, “Biz öncelikle göçün nedenlerine karşı, yani sömürüye ve savaşlara karşı mücadele ediyoruz. Ama aynı zamanda Dublin II Antlaşması gibi yasalara karşı da mücadele veriyoruz” diyor ve ekliyor: “Mültecilerin ve yabancı işçilerin AB vatandaşlarıyla aynı haklara sahip olmalarını savunuyoruz.”

'GENEL SAVAŞ OLASILIĞI ARTIYOR'

Dünya Barış Konseyi Genel Sekreteri'ne göre mülteci sorunu AB'nin Güney Akdeniz'e asker çıkarma planı için yaratılan bir bahane. Mülteci sorununun gerçek bir mesele olduğunu vurgulayan Pafilis, sorunun bu tip planlarla çözülmesinin olanaksız olduğunu, aksine bu tip planların sorunu daha da derinleştireceğini söylüyor ve ekliyor: "Savaş bizim bölgemizde ve başka birçok bölgede zaten var. Ancak dünya hiç olmadığı kadar genelleşmiş bir savaşa yaklaştı. Ukrayna, Balkanlar, Ortadoğu, Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrika emperyalizmin saldırılarının ve emperyalist ülkelerle başka güçler arasındaki rekabetin merkezi haline geldi."