Kobanê'den bizim Cephe'ye

Geçen hafta soL portal'da ne anons ettiğimi unutmadım. Türkiye'nin nasıl “esnek” bir ülke haline geldiğini yazacağımı söylemiştim. Sözüm söz, ama araya 19 Kasım toplantısı girdi. Türkiye solda yeni bir cepheleşmeye sahne oluyor...

Bunu yazmak için bilgisayar başına oturduğumda ise ABD yetkililerinin açıklamalarını gördüm sabah sabah!

* * *

Kobanê'yi savunan Kürt güçlerine havadan yolladıkları hafif silahlarla mühimmatın hedefine ulaştığını müjdeliyor Amerikalılar! Kendilerinden emin söz konusu tedarik olmasa büyük ihtimalle kentin düşeceği bilgisini veriyorlar. Ancak kurtulduğu da kesin olarak söylenemezmiş...

“Ölümün nefesi hissedilen, kuşatmaya karşı sırtını verdiği Türkiye sınırının ne tür hainliklere açılan bir kapı olduğunu bilemeyeceğin bir ortamda silahın, mühimmatın adresine mi bakılır?”

Haliyle bakılamaz! Ama başka şeye bakılır, bakılmalıdır.

Kobanê'nin askeri olarak düşmemesiyle politik olarak soldan düşmesi arasındaki diyalektiğe bakılmak zorundadır.

IŞİD bir provokasyon örgütüdür ve Kobanê'yi hedef seçmesindeki temel maksat defalarca analiz ettiğimiz gibi, PYD'yi ABD ittifakına ittirmektir. AKP hükümetinin de kuşatmayı takviye ederek aynı sonuca katkı verdiğini söyleyebiliriz. AKP'nin PYD'yi Şam'a doğru ittirme çabası ve bunda başarısızlığa uğramasıysa Türkiye'nin bir küme daha düşmesidir... Düşer, nasılsa esnemiş bulunuyor!

Kürt siyaseti açısından, girilen bu yol herhangi bir biçimde sürpriz değil. Ancak benzeri yolların her defasında “Türk sosyalizmi” tarafından aklanması artık gına getirdi. “Kürtçü Türk sosyalizmi” Kürt siyasetinin büyük güç oyunlarını hoşgörmekten çıkmış ve çoktandır gizli gizli keyif alma aşamasına geçmişti. Kimi tanıdık figürlerin kalkıp “çatışma çözümü” (conflict resolution) oyunlarına katılmaları, bu amaçla İngiliz gizli servisinden IRA'ya kadar -ve daha belki de kimler!- brifing alıp dünyayı gezmeleri buydu. Şimdi Kürt siyasetinin, kaderini emperyalizmle ortaklaştırmaya varacak adımlarını desteklemekle Kürt halkının katledilmesine karşı dayanışma ilişkisi kurmak arasında ayrım gözetme gereği gündeme bile getirilmiyor.

Kobanê'de IŞİD'in kuşatma mevzileri ABD tarafından vurulacak ve Kobanê ABD mühimmatıyla savunulacaksa, siyaseten kent düşmüştür! Bu tabloya “devrim sürüyor” adını takmak emperyalizmi aklamaktır.

Aması, fakatı yok! Zaten sömürgecilik de emperyalizm de soldan hep böyle aklanmıştır!

* * *

Türkiye'de solda hangi cephenin açılması gerektiği bellidir.

Emperyalizmi aklayanlardan ayrışmak solda başlı başına bir ayrım çizgisini ifade ediyor. Kimileri yukarda gösterilen yoldan yapıyorlar bunu. Başkaları AKP'nin emperyalizme ve emperyalizmin has adamı Fethullah Gülen'e karşı mücadelesine katılıyorlar! Geçen hafta HSYK seçimiyle göreve gelenlere kefil olup kendini sola yerleştiren şarlatanlık örneği tarih kayıtlarına eklenmiş oldu.

Ondan önce de TSK'nın 2 Ekim tezkeresiyle gericiliği de bölücülüğü de temizleyeceği yolunda bir kurgu vardı. Bu yaklaşımın yine AKP'nin sınırın ötesi için yaptığı “iki terör örgütü” formülasyonundan ne farkı var?

Bunlar sol değil, solun başkalaştırılma girişimleridir.

Türkiye'de solun genetiğinde laik, aydınlanmacı bir gericilik karşıtlığı vardır. Çıkartamazsınız, silemezsiniz.

Türkiye'de sol yurtsever doğmuştur, anti-emperyalistttir. Devraldığımız soru, “ne olacak bu memleketin hali” sorusu, emperyalizmin bölgemize dönük projelerinden kurtuluş çaresini araştırır, bunu kapsar.

Türkiye'de sol evrensel kuralların istisnası değildir ve hep emekçi olmuştur. O halde kamucudur, piyasa flörtleri genetiğimize aykırıdır.

Kürt sorununu Türkiye'de solun yumuşak karnı olarak görmekse saçmadır. Kürt sorunu solun problematiğine kaçınılmaz biçimde sonradan eklenmiştir ve 1960'larda verilen yanıtın bugünkü organik devamı, gönüllü birlik, hâlâ aşılmış, yerine başka bir şey konabilmiş değil. Olsaydı Kürt siyaseti “Türkiyeli olmak” konusunda bu kadar uğraşmaz, kestirip atardı.

* * *

Cephe ve artık adıyla Birleşik Haziran Hareketi, solun çok denenmiş ve çok yormuş, “birlikten kuvvet doğar” naifliğine değil, bu siyasal ve ideolojik denkleme oturmalıdır.

Haziran Direnişine yapılan gönderme dar anlamda sokak mücadelesi değil, Haziran'ın aydınlanmacı, yurtsever ve emekçi karakterinde bütünlük kazanır.

Yapmaya çalıştığımız budur...