İş bittiğinde İkizdere’yi eski durumuna getireceklermiş. Vadi dümdüz olacak, nesini eski hale getirecekler? Söyleseler de öğrensek. Bir de etkilenecek 10 ağacın yerine 100 ağaç dikeceğiz diyorlar.

Memleket yahut İkizdere

Karadeniz insanı nerede yaşıyor olursa olsun doğduğu, büyüdüğü yere memleket der. Bayramlarda, yaz tatillerinde “memlekete” gider.

Ne yazık ki Karadenizlinin memleketi, yıllardır sermayenin yoğun saldırısı altında. Rize-Artvin Havalimanı yapmak için Kanlımezra’da ormanlık alan yok edildi. Yüzlerce HES yapılıyor; ormanları yolunuyor; dere yataklarına müdahale ediliyor, bu yüzden de seller basıyor evlerini, topraklarını.

Yağma sırası, UNESCO listesinde Dünyada korunması gereken 254 vadi arasında sayılan Rize İkizdere’ye geldi. Vadiyi denize dökecekler; 30 milyon ton taşla liman genişletilecek. Hedeflerinin Rize’yi “lojistik üs haline” getirmek olduğunu söylüyorlar.

Limanın bitirilmesi, talanın derinleştirilerek sürdürülmesi sürecinde başlangıç olmaktan öte bir anlam taşımıyor. Ardından yeni yollar, köprüler dolgular, yeni yerleşim alanları, doğaya yeni müdahaleler gelecek.

Ulaştırma Bakanına göre en uygun taşın İkizdere vadisinde olduğu saptanmış. Doğrudur! Hem döküm alanına uzak değil, taşıma gideri az olur hem kamulaştırma gerekmiyor. Bakanın bir de müjdesi var. Projeyle 8 bin insana yeni iş olanağı sağlanacak.

Sermaye, insanı körleştiriyor demek ki; Bölgede, en az 100 ton organik çay, 8-10 ton kestane balı, delibal üretiliyor, tarım-hayvancılık yapılıyor. Yıllarca her gün 10 ton patlayıcı kullanacaklar, her bir patlamada 4 ton toz çıkacak, yağdıracaklar köylülerin üzerlerine, yok edecekler bütün güzellikleri. Taşları taşımak için yollar açacaklar; her gün yüzlerce damperli kamyonlar geçirecekler köylülerin yaşam alanlarından, evlerinin 200 metre yakınından.

Bütün bunlar neye mal olacak? Hesabı yapıldı mı?

Hesap bilinmesin diye olmadık yalana dolana başvuruyorlar. Taşocağı ruhsatını 25 hektar için alsalardı ÇED raporu gerekecekti. 24,9 hektar için başvurdular. ÇED gerekli değildir raporu aldıktan 40 gün sonra, daha işe bile başlamamışlardı, kapasite artışı başvurusu yaptılar. Araştırıldığında Gürdere, Cevizlik ve Şimşirli’de toplam 4 taşocağı için başvuruları çıktı ortaya. İki yılda bitireceklerini söylüyorlar. O da doğru değil; yeni yollar, dolgular için yeni taşocaklarına gerek duyulacak.

İş bittiğinde İkizdere’yi eski durumuna getireceklermiş. Vadi dümdüz olacak, nesini eski hale getirecekler? Söyleseler de öğrensek. Bir de etkilenecek 10 ağacın yerine 100 ağaç dikeceğiz diyorlar. Ağaçları, orman içine hançer gibi otoyollar saplamak için keseceklerini unutmuş olmalılar; otoyolların ortasına mı dikecekler?

Kapitalizm, yalanlardan beslenir.

Derelere dokunmayacağız demişlerdi. Yol açmak için çıkardıkları molozları dere yatağına döktüler, köyün içme suyu şimdiden çamur akıyor, üstelik kurumak üzere. Ocak çalışmaya başladığında kim bilir daha kaç dere kurutulmuş olacak.

Anadolu’nun her parçası dilimlenip ulusal/uluslararası tekellerin hizmetine sunuluyor. Ve buna en çok en yüksek perdeden “Vatanı böldürmeyeceğiz” diyenler destek veriyor.

Laikliği tepelemeleri, milyonlarca insanı imam-hatip okulu/kurslarına mahkum etmeleri boşuna değil: bu sayede refleksleri ters çalışan yeni bir insan tipi geliştirdiler.

64 il barosu, 4 Mayıs günü, İkizdere’de direnen köylülere destek veren bir açıklama yaptı. Nedense aralarında Rize Barosu yoktu. Oysa süreç, bir dizi hukuksuzluklarla yürütülüyor.

Bölgeye canlılık geleceği avuntusundan olsa gerek, ticaret ve sanayi odası ile TMMOB ziraat mühendisleri Odası Rize Şubelerinden de hiç ses çıkmadı.

Hiç ses çıkmadı ama dün akşam saatlerinde garip bir gelişme oldu. Kısaca özetleyelim:

Basında, aralarında Baro, sanayi ve ticaret odası, ziraat odası Rize Şubelerinin de olduğu 11 STK’nın yandaş şirketi destekleyen ortak bir açıklama yaptıkları bilgisi paylaşıldı. Öyle bir açıklama ki, insanın inanası gelmiyor. Direnenler PKK’lı olmakla suçlanıyor; “çevreci kesilmiş grupların” ülkeyi kalkındıracak büyük yatırımların önünü kesmeye çalıştıklarından dem vuruluyor; Gezi direnişinde çevreyi günlerce talan etmek suretiyle kalkışma içerisine girdikleri hepimizin malumudur” deniliyor. Açıklamada Joe Biden’in ‘Ermeni soykırımı’ bile yer bulmuş.

İşin bir başka boyutu daha var: dün akşam saat 19’a değin, açıklamanın taraflarından biri çıkıp da açıklamayı biz yaptık dememişti. İnternet sitelerinde de bilgi vermiyorlar. Dahası, bu STK’ların bir bölümünün adı yanlış. Sözgelişi, Rize Sanayi ve Ticaret Odası yazıyor. Oysa doğrusu Ticaret ve Sanayi Odası. Muhasebeciler Odası yazılmış; doğrusu Rize Serbest Muhasebeciler ve Müşavirler Odası. Hiçbir örgüt, resmi bir açıklama yaparken adını yanlış yazmaz. İmzacı örgütlerden biri; “Kent Gönüllüleri Konseyi” adını taşıyor. Böyle bir konsey yok: belli ki resmi bir hava vermek için böyle adlandırmışlar.

Kısacası açıklamanın sahibi yok. Ama biz yapmadık diyen de olmadı. Yalnızca TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Genel Merkezi bir açıklama yayımlayıp imzacı kuruluşların tarihe kara bir leke olarak geçeceklerini, Rize Şubesi hakkında disiplin soruşturması başlatılacağını açıkladı.

*************

Karadeniz insanının memleketi işgal altında. Derelerini, doğasını, yeşilini, kokusunu, havasını Dünyanın dev tekellerine ve onların Ülkemizdeki temsilcilerine karşı koruyabilmek çabasıyla bir başlarına direniyorlar.

Onları yalnız bırakmaya hakkımız yok.