"Mümtaz'er Türköne polis akademisine yazılsın"

Emek Partisi (EMEP), Zaman gazetesindeki köşesinde bir süredir sola saldıran ülkücü-gerici Mümtaz’er Türköne hakkında bir açıklama yaptı. EMEP, "Türköne akademisyenliği de yazarlığı da bıraksın, polis akademisine yazılsın" dedi.

İşte EMEP'in Türköne açıklaması:

Üniversite gençliğinin taleplerini dile getirmek üzere gerçekleştirdiği birkaç etkinlik, sağda ve ‘sol’da demokrasi havarisi kesilen tüm kesimlerin gerçek yüzünü açığa çıkarmaya yetti. Başbakan Erdoğan’ın Dolmabahçe’de yaptığı Rektörler toplantısına bir dosya sunmak üzere gelen, açıklama yaparak slogan atan gençlere yönelik polis terörü aklanmaya çalışılıyor. Bir genç kadının çocuğunu düşürmesine varan şiddeti mahkûm etmek için ayağa kalkması gerekenler, insani bir refleks göstermek yerine yumurta atan gençlere saldırmaktadır. Günlerdir gençlerin küçük boyutlu protestoları, hükümet üyelerine fırlattıkları birkaç yumurta üzerinden fırtına koparılıyor.

Düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün bulunmadığı Türkiye’de, AKP iktidarı ve yandaşlarına taleplerini haykıran gençlik 12 Eylül kafasıyla bir kez daha linç edilmek, toplumsal hareketlenmenin önü devlet terörü ve psikolojik savaşla kapatılmak istenmektedir.

12 Eylül darbesinde gençliği hizaya sokmak amacıyla uygulanan idamları, işkenceleri ve toplusal cendereyi eleştirerek, demokratikleşme vaatleri sıralayan hükümet ve yandaşları, gençliğin en küçük hak talebi karşısında çileden çıkmakta, gençliği hedef haline getirmektedir.

Başbakan Erdoğan her konuşmasında gençlere saldırıyor. Bakanlar, milletvekilleri, yandaş medya, yandaş rektörler, bir bölüm akademisyen, YÖK ve daha birçok kurum el birliğiyle sistemli bir kampanya sürdürerek gençliğe saldırıyor. AKP Hükümeti ve yandaş koro gençlerin ne istediğiyle ilgilenmiyor. Oysa, üniversite gençliği iş, eğitim ve gelecek peşinde, taleplerinin karşılanmasını istiyor. YÖK’ün kaldırılmasını, eşitsiz sınav sisteme son verilmesini, işsizliğin ve yoksulluğun had safhaya çıktığı günümüzde halk çocukları için eğitim hakkı istiyor harçların, paralı eğitimin kaldırılmasını, ulaşım, barınma, sağlık gibi sorunlarının çözülmesini, parasız, bilimsel ve anadilde bir eğitim hakkı için mücadele ediyor. Türkiye’nin her tarafında bir hareketlenme içinde olan gençlik, eşitlik ve özgürlük istiyor, bunun için alanlara çıkıyor. Özerk ve demokratik bir üniversite isteyen gençlik, “Özgür ve Güvenli Üniversite Genelgesi” ile polislerin ablukası altına alınmaya karşı çıkıyor.

Emek Partisi, gençliğe yol göstermeye devam edecektir
Savaşa ve silahlanmaya hız veren, silah satışları için yeni yasalar çıkaranlar, Türkiye’nin karanlık tarihinin üzerine yatan, “kadın da çocuk da olsa gereği yapılacak” diyerek ölüm fermanları imzalayanlar utanmadan gençleri şiddetti tırmandırmakla suçluyor, “gençlerin arkasındaki güçler” diyerek bizlere dikkat çekiyorlar.

Başbakan “men dakka dukka” diyerek polise destek sunuyor, demokratik gösteri hakkını kullanan gençlere meydan okuyor. AKP hükümeti polisi harekete geçirmekle de yetinmiyor. Durumdan vazife çıkaran, devlet aklı ve polis ağzıyla hareket eden, profesör etiketli, eski ülkücü, yeni liberal-muhafazakâr yandaş kadrolar da harekete geçiriliyor. Mümtazer Türköne de bunlardan biri. Türköne NTV’de telefonla katıldığı bir programda gençlik eylemleri için, ancak paranoyak birinin yapabileceği şu değerlendirmeyi yapmaktadır: “Türkiye’de marjinal sol öyle anlaşılıyor ki şiddeti tırmandırma kararı almış. Türkiye’de EMEP, ÖDP, TKP ve Halkevleri örgütleri son zamanlarda bir araya geldiler. Sanıyorum bu PKK’nın ateşkes kararından sonra Türkiye’de bir boşluk olduğunu düşünmüşler. Ve sistematik olarak işte cepheleşerek veya eylemsellik durumları yaratarak Türkiye’de bir gerginlik ortamı, bir şiddet ortamı yaratmaya karar vermişler.”

Türköne, 12 Eylül öncesi içinde bulunduğu ruh halini ve ideolojik tutumunu sürdürüyor. Susurluk kazasından ortaya çıkan karanlık işlerin örtülmesinde Başbakan Tansu Çiller’in danışmanlığını da yapmış olan, gençlerin attığı yumurtalar üzerinden “terör uzmanlığı”na soyunan Türköne, Çiller tarafından söylenen “Devlet için kurşun atan da kurşun yiyen de şereflidir” sözünün mimarı sayılıyor. Devlet şiddetini kutsayan, Mehmet Ağar, Hüseyin Kocadağ, Sedat Bucak, Abdullah Çatlı gibi “derin” ve karanlık işlerle ilişkilendirilen isimlerin icraatlarını ört bas etmek için dönemin Başbakanı çillere danışmanlık yapmış Türköne’nin partimize ve demokrasi güçlerine karşı böyle düşmanca bir tutum alması ve senaryolar yazmasında yadırganacak bir durum yok.

Ancak Emek Partisi olarak Türköne’ye bir hatırlatmada bulunmak istiyoruz, “güneşe tükürmeye kalkışan kendi yüzüne tükürür.”

(soL-Haber Merkezi)