Eesti Vabariik (Ogün Eratalay)

Eesti Vabariik yani Türkçesiyle Estonya Cumhuriyeti. Baltıklarda bulunan bu küçücük ülkenin tarihinde yaşananlara bakarak kendi tarihimiz hakkında daha olumlu değerlendirmeler yapabileceğimizi düşünüyorum.

Baltık kıyısında serpiştirilmiş durumdaki balıkçı köylerinden başlar hikayeleri. Sürekli olarak zorlu doğa koşullarıyla başa çıkmaya çalışan yerli halk, sonu gelmez kabile savaşlarının ve Viking saldırılarının ortasında kalır. 13. yüzyıldan başlayarak güçlü komşularının arasında el değiştiren bu topraklar sırasıyla Danimarka, Töton, İsveç ve Çarlık Rusya boyunduruğunda bulunur. Ekim Devrimi sayesinde bağımsızlığını kazanan, I. Dünya Savaşının sürdüğü ortamda Almanya İmparatorluğuna sırtını dayayarak ayakta kalmaya çalışan bir burjuva cumhuriyeti. Bu dönemde aydınların, solcuların ve işçilerin üzerinde sistematik bir şekilde oluşturulan baskı ve yıldırma politikaları. Bu dönemdeki siyaset, II. Dünya Savaşı sırasında yaklaşan Nazi birliklerini güle oynaya karşılayan Estonyalıları anlamamızı sağlasa da Naziler tarihle ilgilenmediklerini kısa zamanda göstermiştir. Kendisini celladının kollarına sevgiyle atan Estonyalılar Vaivara ve Klooga toplama kamplarında yaşananları herhalde tam olarak kavrayamamıştır. Sonrasında emekçilerin ve partizanların coşkuyla hatırladığı, milliyetçilerin lanetle andığı Sovyet dönemi.

Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra bağımsızlıktan ne anladığını hemen gösteren Estonyalı politikacıların karnesi dudak uçuklatacak şekilde “yıldızlı pekiyi”lerle doludur. 1991 yılında bağımsızlığını ilan eden ülke görülmedik bir hızda 2004 yılı içinde NATO ve Avrupa Birliği üyeliğini alarak kendisini emperyalizmin serin sularına bırakır. Ne sorun var denilecektir, hayat standarı yüksek, Avrupa’nın kalbinde müreffeh(!) insanlar…

*

Tarih sayfalarını karıştırınca hatırlanacak çok sayıda olay arasında bir tanesinin yeri ayrı. Estonyalı yerli halkın yabancı hükümdarlara ve onların ezici boyunduruğuna karşı 1343 yılının soğuk bir Kasım gecesi başlattıkları ve üç yıl sonunda kanla bastırılsa da hala önemini taşıyan Jüriöö ülestõus ayaklanması.
Bizdeki sayısız emekçi halk ayaklanmasını, en çok da Şeyh Bedrettin ayaklanmasını hatırlatıyor bana bu ayaklanma. Yabancı fatihleri ülkeden atma teşebbüsü binlerce insanın katledilmesiyle bastırılsa da bugünlere ışık tutuyor. Bugün otuz yıllık 12 Eylül karanlığının bile yırtabileceğini Haziran günlerinde göstermiş olan ülkemiz halkını görünce bu topraklarda, güzel günlere olan umudu var etmek için yeterince sebep var.

Bizde umut var da, pekiyi Estonya’da ne yapmalı? Önce yüzyıllar önce inşa edilen kiliselere girilmeli bence. Orada kendisini “aşağılık” yerel halktan ayırarak şatolarında koloni valisi gibi yaşamış olan, ölürken de “soylu” Töton simgelerini kilise duvarlarına astırmış olan derebeylerinin simgeleri hala yerinde. Tarihi eser değeri var, onlara karışmayalım denirse ülkedeki NATO ve ABD bayraklarını indirerek başlanabilir işe.