Affedersiniz, Rasim Ozan Kütahyalı!

Rasim Ozan Kütahyalı gibi bir figürün gazete köşelerinden, televizyon ekranlarından hayatlarımıza sızabilmesi, ancak AKP döneminde gerçekleşebilirdi. Ne yazık ki gerçekleşti. Ama ROK’la aynı ülkede yaşıyoruz, aynı havayı teneffüs ediyoruz diye o kadar da üzülmeye gerek yok: Çünkü tarihin çöp sepetinde yer çok.

Ahmet Çınar

Rasim Ozan Kütahyalı: 2017 sürümü bir Engin Ardıç. 

Küfürbazlıksa küfürbazlık.

Cinsiyetçilikse cinsiyetçilik.

İnsan sevmezlikse insan sevmezlik.

İktidar yalakalığıysa iktidar yalakalığı.

1952 doğumlu Engin Ardıç’taki tüm özellikler 1981 doğumlu Rasim Ozan Kütahyalı’da tebarüz etmiş durumda.

Aradaki 30 yıllık fark önemli bir kuşak farkına işaret etse de, küfürbazlık, cinsiyetçilik insan sevmezlik, iktidar yalakalığı bu iki ismin ortak paydaları.

Ortak olmayan paydaları da önemsiz sayılmaz: Engin Ardıç AKP öncesi Türkiye’nin liberali olduğu için mebzul miktarda mürekkep yalamış, lisan bilen bir isim, Boğaziçi Siyasal Bilimler mezunu, Fransızcası iyi... Rasim Ozan lise mezunu. Daha doğrusu Bilgi Üniversitesi terk… Ancak AKP döneminde, yani liyakatin, ehliyetin, yeteneğin aranmadığı ve herkesin her şey olabildiği bir dönemde yandaş kanal ve gazetelerde kendisine yer açılmış bir figür. Ve giderek de sevilmeyen, haz edilmeyen, itici bir anti-kahraman.

Cemaatin liberal kalemşorlarından Atilla Yayla’nın keşfettiği, sonra Sinan Çetin’in rahle-i tedrisinden geçen ve onun şirketinde reklam yazarı olan, ardından Reha Muhtar’a “danışman”, Ahmet Altan’a “çırak” yazılan bir iliştirilmiş “gazeteci.”

Kısa adıyla ROK, son iki gündür yine tartışmaların odağında. Seviyenin yerlerde süründüğü, Boşnaklara yönelik cinsiyetçi ifadelerden söz ediyoruz... Melih Gökçek’in televizyonu Beyaz TV’de sarf ettiği “Kusturucu Boşnak s...” ifadesi, ROK’u yeniden gündeme getirdi.

Cinsiyetçi, ayrımcı, ırkçı bir ifade olduğu şüphe götürmeyen bu cümle, canlı yayında ROK’un ağzından çıktı.

AKP-Cemaat koalisyonu iktidardayken, bir ABD projesi olan Taraf gazetesinde köşe yazarlığı yapan, koalisyon bozulduktan sonra dümeni AKP iktidarına doğru kırıp bu partinin yayın organları olan Takvim ve Sabah’ta "yazmaya" devam eden bir isim.

Her türlü antikapitalist yaklaşımı “faşist” diye yaftalayan, temel kavram ve anlatılardan yoksun bir yalınkatlıkla ülkeyi milliyetçiler ve liberal demokratlar olarak ikiye bölen, Deniz Gezmiş’e “ırkçı”, Castro’ya ve Chavez’e “diktatör”, tam bağımsızlık düşüncesine “barbarlık” diyen; Tayyip Erdoğan’a bakınca da “demokrat” gören bir sığlıktır ROK.

Bağırarak ve höykürerek konuşmanın kendisini haklı kıldığını düşünen bir figür… Her fırsatta höt zöt ederek bulunduğu ortamı terörize etmeyi başaran, pişkinlik ile şirretlik arasında gidip gelen bir üslubu, karakteri haline getiren bir nefret nesnesi… Bu konudaki kanaat ve ilhamını kimden aldığını tahmin etmek zor değil!

Bir tutam Nazlı Ilıcak, iki ölçek Nihat Doğan, birkaç paragraf Engin Ardıç, üç dört kare Sinan Çetin, beş altı nutuk Tayyip Erdoğan: Çalkala karıştır, al sana ROK!

Asıl şaşırtıcı olan, ROK’un o cinsiyetçi, ayrımcı, ırkçı ifadesine şaşırmaktır. Çünkü hep küfürbazdı, hep bağırgan, hep cinsiyetçi, hep cazgır…

ROK gibi bir figürün gazete köşelerinden, televizyon ekranlarından hayatlarımıza sızabilmesi, ancak AKP döneminde gerçekleşebilirdi. Ne yazık ki gerçekleşti. Böyle olur AKP'nin gazetecisi! 

ROK’la aynı ülkede yaşıyoruz, aynı havayı teneffüs ediyoruz diye o kadar da üzülmeye gerek yok: Çünkü tarihin çöp sepetinde yer çok.