İşte ABD üslerinin yarattığı ‘kültürel ve iktisadi zenginlik’

Savunma Bakanı İsmet Yılmaz dün NATO’nun“kültürel bir zenginlik” olduğunu, Kürecik’e yapılmakta olan füze radar üssünün de “ekonomiyi canlandıracağını söyledi. Dünya çapındaki ABD askeri üslerinin ne çeşit bir “canlılık” ve “kültür” yarattığını araştırdık.

Savunma Bakanı İsmet Yılmaz dün Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan röportajında Malatya’nın Kürecik ilçesine yapılan füze radar üssüyle ilgili, “Malatyalılar merak etmesin, güvendeler, ben şahsen radar üssünün de Sivas Şarkışla’ya kurulmasını isterdim, hiç değilse ekonomi canlanır” diye konuştu. İzmir’de kurulacak yeni NATO üssünü de savunan Yılmaz, “Hem demokratikleşme, hem kültürel alışveriş farklı unsurlara açılmakla olur. NATO’nun orada bir birliğinin olması kültürel zenginliğe katkı sağlar” sözleriyle, askeri üsleri bir “kültürel zenginlik” kaynağı olarak gördüğünü ifade etti.

Dünya çapına yayılan ABD askeri üslerinde ve kurulu bulundukları bölgelerde yaşananlara bakarak, üslerin ne çeşit bir canlılık ve zenginlik kaynağı olduğu görülebilir. Zira Irak ve Afganistan’dakilerle birlikte bütün dünyaya yayılmış olan 1000’in üzerindeki ABD askeri üssü, Bakan İsmet Yılmaz’ın yaklaşımına göre büyük bir canlılık ve zenginlik yaratıyor olmalı

Okinawalılar üslerden neler kazandı?
ABD ile Japonya arasında II. Dünya Savaşı’ndan sonra imzalanan Kuvvetlerin Durumu Antlaşması çerçevesinde halen Japonya’da 50 bin civarında ABD askeri bulunuyor. Bu askerlerin büyük bir bölümü ise Okinawa Adası’ndaki askeri üslerde ikamet ediyor.

Geçtiğimiz yıllarda Okinawalı köylüler adadaki ABD denetimiyle ilgili Japon mahkemelerine başvuruda bulunduklarında, mahkemelerden Japonya’nın ABD’nin askeri operasyonları üzerinde herhangi bir tasarrufu olamayacağı yanıtını almışlardı. Köylülerin konuyu mahkemeye taşımak istemeleri nedensiz değil. Adada doğan bebekler arasında, ülke ortalamasına kıyasla, daha yüksek bir oranı düşük doğum ağırlığına sahip kanser ve lösemi ise daha yaygın. Bu sağlık sorunlarıyla petrol, solventler, ağır metaller gibi askeri üs kaynaklı atıklar arasındaki ilişki ise akademik çalışmalarla gösterilmiş. Hatta ada sakinleri 1996’da ABD Deniz Piyadeleri tarafından talimlerde okyanusa atılan seyreltilmiş uranyum bombalarının şarapnellerini bulmuş. Ancak söz konusu atıklar, adadaki toprak, su ve havayı zehirlemiş olsa da, ABD ile Japonya arasındaki askeri anlaşma çevresel temizliğe yönelik herhangi bir hüküm içermiyor.

Gerçek mühimmat kullanılarak yapılan tatbikatların çok sayıda orman yangınına, toprak kirlenmesine, yer sarsıntılarına ve kazalara neden olduğunu gösteren bulgular da mevcut. Üslerdeki askeri faaliyetin çevreyi tahrip etmesinin örnekleri kuşkusuz sadece Okinawa’da gözlemlenmiyor. Örneğin 2003’te yerel halkın ayaklanması üzerine kapatılan Porto Riko’daki Vieques üssü boşaltıldıktan sonra geriye patlamış ve patlamamış durumda binlerce bomba, seyreltilmiş uranyum, ağır metaller, petrol, çeşitli yağlar, solventler ve asitle kaplanmış bir alan kaldığı aktarılıyor. Vieques’de kanser yüzdesinin Porto Riko genelinden yüzde 30 yüksek olduğu bildiriliyor.

ABD üssünün Okinawa ekonomisine ve kültürüne yaptığı “katkılar”dan bir diğeri de adada yaşayan 7000’in üzerinde Filipinli seks işçisi. Filipinli seks işçileri Okinawa’da ABD askerlerine “hizmet vererek” ada halkının başka kültürlerle tanışmasını da sağlıyor!

Adadaki işsizlik oranı Japonya genelindeki işsizlik oranının yaklaşık iki katı… Çünkü ada yüzde 20’si ya da ekilebilir alanlarının yüzde 40’ı ABD askeri üssü olarak kullanılıyor. Üste binlerce askerin ve ailesinin olması Okinawalıların tarım yerine hizmet sektörüne yönelmelerini beraberinde getirmiş olmalı diye düşünülebilir. Kaldı ki üste 8000 Okinawalı ABD askerlerine hizmet veriyor. Ancak Okinawa belediyesi ve Japon hükümeti ABD üslerinin pek çok masrafını karşılıyor. Gerçek mühimmat kullanılan tatbikatlardan sonra temizlik yapılması, üslere elektrik verilmesi ya da ABD askerlerinin otobanlardan ücretsiz yararlanması gibi hizmetler de Japon devleti tarafından ABD’lilere sunuluyor. Sunulan hizmetlerin toplamının asker başına yıllık 100 bin dolar maliyet anlamına geldiği tahmin ediliyor. Japon devletinin sunduğu hizmetler arasında üslere kilise yapılması gibi dini başlıklar da mevcut.

ABD askerleri kültürel alışveriş konusunda çok aktif!
ABD ile Japonya arasındaki anlaşma uyarınca askeri personel suç işlediğinde, ABD ordusu onay vermediği takdirde Japon mahkemelerinde yargılanamıyor. Okinawa’da 25 yıl içerisinde ABD askerlerinin kayda geçen 4700’in üzerinde suç işlediği bildiriliyor. İşlenen suçların başında cinsel taciz ve tecavüz geliyor.

2008’de 14 yaşındaki bir kız çocuğunun bir ABD deniz piyadesinin tecavüzüne uğraması ada halkını ayağa kaldırmıştı. 1995’te ise bir grup askerin 12 yaşında bir kız çocuğuna tecavüz etmeleri 85 bin kişinin sokaklara dökülmesine neden olmuştu. Okinawalı bir kadın hakları örgütünün başkanı Suzuyo Takazato, “Sürekli olarak yapacaklarından korkarak yaşıyoruz. Yakalandıklarında hafif cezalarla salıveriliyorlar. Öyle görünüyor ki, bir kız çocuğuna tecavüz edeceksen bunu Japonya’da yap mesajı veriliyor” diyor.

Üslerdeki Amerikan askerlerinin yerel halka karşı işledikleri suçlar Okinawa’ya özgü değil. 2011’de Güney Kore’nin başkenti Seul’de iki ABD askeri genç kızlara tecavüz etmiş, ABD ordu yetkilileri olaylardan ötürü resmi olarak özür dilemişti. Tuğgeneral David Conboy, resmi özründe tecavüz eden askerlerden bir tanesinin henüz “20’li yaşlarının başında” olduğunu söylemiş ve bu asker polis tarafından sorgulansa da tutuklanmamıştı.
ABD askerleri 1967 ile 2002 arasında Güney Kore’de 52 binin üzerinde suça karıştı. Suç işleyenlerden çok azı cezalandırıldı. Tecavüzcü iki asker de derhal ABD’ye geri yollandı. 1998’de İtalya’da yaşanan bir olayda ise ABD’li pilotun bir teleferiğin kablolarını kopartması sonucunda 20 kişi ölmüş, ancak pilot yargılanmak üzere İtalyan makamlarına teslim edilmemişti.

Üslerin içindeki “kültürel ortam”
Temmuz 2005’te kadın piyade LaVena Johnson’un, henüz 19 yaşındayken, Irak’taki Balad askeri üssündeki odasında ölü bulunduğu ailesine bildirildi. Ordu başlangıçta cinayet soruşturması başlatmış, ama daha sonra soruşturma aniden kapatılarak, Johnson kendisini tüfeğiyle vurarak intihar ettiği söylenmişti. Ancak Johnson’un ailesi durumdan kuşkulandı çünkü kızlarının her gün kendilerine telefon ettiğini ve sesinin mutlu geldiğini söylüyorlardı. Johnson’ın emekli asker olan babası kızının cenazesini gördüğünde kuşkuları daha da arttı. Çünkü cesedin yüzünde morluklar vardı, silah yarası otopsi sonuçlarında söylenene uymuyordu ve eldivenleri eline yapıştırılmış durumdaydı. Johnson, kızının olay yerinde çekilen fotoğraflarına ulaştığında kızının, üste tecavüze uğradıktan sonra öldürüldüğünden emin oldu.

2007 yılında ABD ordusunda bildirilen cinsel taciz suçlarından yalnızca yarısı hakkında resmi işlem yapıldı iddiaların üçte biri hakkında soruşturma başlatıldı ve sadece vakaların yüzde 8’inde ceza verildi. Aynı yıl Emekli Askerler Bakanlığı’nın yayımladığı bir raporda, ordudan ayrılmış kadın askerlerin yüzde 20’sinin askeri tesislerde tecavüze veya cinsel tacize uğradıkları yazılmaktaydı. Savunma Bakanlığı ise ordudaki tecavüz vakalarının yüzde 80’inin bildirilmediğini kabul ediyor.

California Senatörü Jane Harman konuyla ilgili Kongre’deki tanıklığında “ABD ordusuna hizmet veren kadınların Irak’ta düşman tarafından öldürülmesi ihtimali kendi askerlerimizin tecavüzüne uğrama ihtimalinden daha düşük” diyordu.

ABD’nin dünya çapında 1000’in üzerinde askeri üssü bulunuyor. Yabancı ülkelerde bulunan askeri üslerin yüzde 95’i ABD’ye ait… Burada aktardıklarımız ise bu üslerin bulundukları ülkelere kültürel ve iktisadi “katkılarının” yalnızca çok küçük bir bölümü…

(soL-Dış Haberler)