Bir çuval inciri berbat eden İngiliz casusların düşündürücü öyküsü

İngiliz diplomasisi ve istihbaratının köklü geleneği hikâyeleriyle büyümüşler için, bir Peter Sellers filmini anımsatacak komiklikte rezaletlerle sonuçlanan “diplomatik misyon”un öyküsü, rezalete gülme durumu geçip ayrıntılar düşünülmeye başlanınca Libya’ya müdahale konusunda korkutucu bilgiler veriyor.

4 Mart Cuma gecesi, karanlığın en koyu olduğu saatlerde Bingazi semalarında dolaşan helikopter, 8 kişilik yolcu ekibini kentin 30 kilometre güneyinde bir buğday tarlasına bırakırken yaşanan sahne, sıkı bir Hollywood ajan filminin başlangıcını aratmayacak kadar profesyoneldi.

Tamamen siyah giyinmiş 8 İngiliz, helikopterden atladılar. Yanlarında taşıdıkları çantalarda sofistike casusluk aygıtları, keşif aygıtları, haritalar, patlayıcılar, iletişim cihazları, çok sayıda pasaport ve silahlar vardı.

8 kişinin altısı, SAS komandolarıydı. Türkiye’deki Su Altı Savunma komandılarıyla benzerlikleri isimden ibaret: SAS, yani Special Air Service, İngiliz ordusunun elit hava kuvvetleri birimi. 1941 yılında İkinci Dünya Savaşı’nın en yoğun zamanlarında kurulan bu özel birim, yıllar içinde İngiliz ordusunun en sükseli birimlerinden biri haline gelmişti.

Bu gecenin köründe yapılan gizli çıkartmada işler, pek bu “havalı giriş”e uyacak şekilde gelişmedi. Aslına bakılırsa, yarım saat içinde yaşananlar, baştaki profesyonellikle tam bir kontrast oluşturacaktı.

Bingazi’nin söz konusu bölgesi de Libyalı isyancıların kontrolünde. İsyancılar, bölgedeki köylülerden milis birlikleri oluşturup ellerine birer tüfek vererek, buradaki tarlaları kontrol etmelerini sağlıyor.

Köylüler, muhtemelen helikopterin gürültüsünü de fark ederek önce uyarı ateşi açtılar, sonra söz konusu 8 İngiliz’in yanına gittiler – ve anlı şanlı SAS komandolarını teslim aldılar.

Geceyarısı helikopterden atlayan siyah giyinmiş elinde silah dolu çanta olan insan blöf yapar mı? Yaptılar!
Bu kim olduğunu belirsiz kişiler, ki aralarında Arapça konuşanlar da vardı, köylülerin artan sayısı ve gerilen durum karşısında yanlarındaki çantalarla yapılabilecek belki de en aptalca şeyi yaptılar: silahsız olduklarını söylediler. Elbette, kısa sürede silahları açığa çıkartıldı.

Bu çok gizli misyonun böylece tehlikeye girdiğini gören İngilizler, köylülerin kendilerini tutuklamasına ses çıkaramadılar. Köylüler bu kişilere birer kelepçe takarak, Bingazi’deki bir askeri üsse götürdüler ve teslim ettiler.

Büyükelçi devreye giriyor: Ortada bir yanlış anlama var! O bir insani yardım grubu!
Bu garip ziyaretçilerin haberi, kısa sürede Bingazi’de kulaktan kulağa yayıldı. Haliyle, İngiliz hükümeti de durumdan haberdar oldu.

İngiltere’nin Libya Büyükelçisi Richard Northern, isyancıların liderlerinden birini aradı. Görüşmeyi dinleyen birileri daha vardı: Kaddafi’nin istihbarat servisi. Telefon görüşmesinin kaydı, sonradan Libya devlet televizyonunda yayınlanınca, tüm dünya görüşmeden haberdar oldu.

Görüşmede Northern, ortada bir “yanlış anlaşılma” olduğunu, söz konusu grubun “Kaddafi karşıtı güçlerle temas kurmak ve insani yardımda bulunmak üzere gönderilen bir ön grup” olduğunu söyledi ve isyancılardan, grubun serbest bırakılması için yardımcı olmalarını istedi.

İşin “şaka” dozunu daha da artıracak biçimde Northern, telefon görüşmesinde bu 8 kişinin “uygun bir otel aradıklarını” da söyledi.

Geceyarısı helikopterden silahlı biçimde tarlaya inen siyah giyinmiş 8 kişi, uygun bir otel arıyordu.

Eğer İngilizler Libyalı isyancıların aptal olduklarını düşünmüyorlarsa, bu durumdaki aptallığın kendi hanelerine yazılması kaçınılmaz görünüyor.

İngiliz basınında manipülasyon çabası
8 kişilik ekip yakalanıp olay duyulunca, İngiliz hükümeti bu kişileri “diplomat” olarak tanıttı. İngiliz basını da olayın ilk günlerinde bu helikopterle inen timi “diplomatik görevliler” olarak yansıttı.

Ancak bu kadar beceriksizliğin üzerine gerçeğin örtbas edilmesi kolay değildi. Kısa sürede de gerçek anlaşıldı: 6 SAS komandosunun dışındaki iki kişi, MI6, yani İngiliz dış istihbarat servisi ajanlarıydı.

Yine de İngiliz hükümeti resmi açıklamalarında “insani yardım” söylemini sürdürdü. Hatta Dışişleri Bakanı William Hague, kendilerinin bu girişiminin devamının da geleceğini belirterek, diğer ülkeleri de benzer adımlar atmaya çağırdı.

Libya’nın batı yanlısı isyancıları da şaşkın: Limandan gelseniz biz sizi karşılardık!
Hague bu açıklamaları yaparken, gizli görev sahibi tim Libya’da hâlâ esirdi. Libyalılar, “Biz nereden bilelim kim olduklarını? Kaddafi’nin paralı askerleri de yabancı pasaportla geliyor. Dubai’deki o adamı [Hamas komutanı el Mebhuh] öldüren Mossad ajanı da İngiliz pasaportu taşımıyor muydu?” diyordu.

İsyancılar, bu kadarla kalmıyordu. Aslına bakılırsa Bingazi’deki isyancılar, batıdan gelecek bu tip yardımların hepsine zaten dünden hazırdı. Bingazi Devrimci Basın Komitesi üyesi Celil El Gallal, “Burada kimse gelişlerinden haberdar değildi, her şey çok tuhaf oldu ve niye böyle geldiklerini anlayamıyoruz” diyordu.

İsyancılar, böyle bir İngiliz timini havalimanı ya da limandan gelmeleri durumunda seve seve karşılarlardı.

Sonunda gizli misyonu ellerine yüzlerine bulaştıran 8 kişilik tim, Libya’da tıkılı kalmış olan işçileri tahliye etmek üzere gelen HMS Cumberland gemisine bindirilerek İngiltere’ye doğru dönüş yolculuğuna çıktılar.

Rezaletle sonuçlanan bu casusluk hikâyesi, batının Libya’daki isyancılara nasıl yardım etmekte olduğunu da ortaya koydu. Libyalı isyancılar da en çok bundan rahatsız. Olayın, davalarının “saflığına” dair büyük kuşkular doğurduğunun farkındalar.

Başka ayrıntılar açığa çıkıyor: İnenler 8 değil, 7 kişiymiş
İngiliz The Guardian gazetesi, sonradan bir başak gerçeği daha açığa çıkardı. Helikopterden 6 SAS komandosu ve yalnızca bir MI6 ajanı inmişti.

Sekizinci kişi, “Tom” kod adlı MI6 ajanı, beş aydır Bingazi’nin 18 kilometre güneybatısında bulunan El Hadra Tarım Şirketi’nde yönetici olarak çalışıyordu. Helikopterle gelenler tarlada Tom’la buluşmuşlardı ve –elbette “uygun otellere” değil– Tom’un evine gideceklerdi.

Tom gece 3 gibi El Hadra tesisinden Bingazi’ye gidiyorum diyerek arabasıyla ayrıldı. Kendisine eşlik eden, yabancı şoförlü bir başka araba daha vardı. Kısa süre sonra helikopter sesleri duyuldu, kısa süre sonra –Bingazi’ye gitmiş olan– Tom ve diğer araba çiftliğe girdi ve arabalardan kocaman çantalar indirmeye başladılar.

Çiftliği koruyan köylüler önce havaya bir el uyarı ateşi açtılar, sonra da bu şüpheli gruba gözaltına alındıklarını söylediler.

Niye bu gizlilik?
Bu skandal girişimin hemen tüm ayrıntıları açığa çıkmış bulunuyor. Ancak İngilizler’in isyancılara basitçe silah ve para yardımı yapabilecek durumdayken böylesi alengirli yollara girmesi, başka hesapların da olabileceğini düşündürüyor.

Akla gelen olasılıklardan biri, hem isyancılar hem de Kaddafi güçlerine girişilecek sabotaj ve katliam eylemleriyle çatışmanın hızlandırılması – zira bu haliyle ülkede bir pat durumu var ve Kaddafi güçleri durumlarını hızla toparlıyorlar. Batının bir askeri müdahalesi için, işlerin daha da kızışması gerekiyor.

İngilizler’in en az beş ay öncesinden Libya’da Bingazi yakınları gibi stratejik bölgelere casuslar yerleştirmiş olması gerçeği ise, batının bu isyanlara hazırlıkları sanılandan çok daha erken başlatmış olabileceğini gösteriyor.

Neresinden bakılırsa bakılsın, komediyi andıran bu casusluk hikâyesi, emperyalizmin şeytani gerçekliğine dair de düşündürücü bir ifşaat oluşturuyor.

(soL - Dış Haberler)