SYRIZA emekçileri öldürüyor

Dün sol vaatlerle halkın umutlarını ve mücadele azmini gasp ederek hükümet olmuş SYRIZA'nın çalışma yaşantısında yarattığı yıkım kendisinden önceki burjuva hükümetler yarattığı tahribatın da ötesine geçti.

Galip Munzam

SYRIZA --aklına nereden gelmiştir acaba-- Yunanistan'ın fiilen bağımsızlığına kavuştuğu tarih olan 1821'e referansla 2021 hedeflerini sık sık dile getiriyor. SYRIZA'nın 2021 hedeflerine göre bu tarihe kadar ülkenin rekabet edebilirliği yükselecek, ülke krizden çıkacak… Ülkenin rekabet edebilirliğinin yükselmesi demek emekçilerin belinin bükülmesi, kazanılmış ne hakkı varsa gasp edilmesi, patronların bir uzantısı olarak çalışmayan direngen sendikaların etkisiz hale getirilmesi ve toplu sözleşmelerin ortadan kaldırılması anlamına geliyor. Yani, kapitalistler lehine krizden çıkış emekçiler için işsizlik ve yoksulluk demek.

Bu bağlamda, SYRIZA muhasebesinin bugünkü bölümünde bahse konu başlıklarda SYRIZA'nın hükümet olduğu günden bu yana neler yaptığına bakacağız.

İŞSİZLİK YANİ YEDEK İŞÇİ ORDUSU

Yunanistan'da emekçilerin, özellikle genç emekçilerin en önemli sorunlarından biri işsizlik. Bu sorun gitgide daha da derinleşiyor. Yunanistan İstatistik Kurumu'nun (ELSTAT) son yayımladığı verilere göre 2016'nın ikinci çeyreğinde işsiz sayısı 1 milyon 112 bin 100. Bu sayının %72,2'si, yani 802 bin 500'ü uzun zamanlı işsizlikten muzdarip. Yani on iki ayı aşkın zamandır işsiz. Işsizlik oranı ise %23,5 düzeyinde ve bu oran, Yunanistan'ı Avrupa'nın en yüksek işsizlik oranına sahip ülkesi yapıyor.

Anılan yüksek sayılara karşılık, Yunanistan'ın iş ve işçi bulma kurumu OAED'e göre sadece 113 bin 394 kişi, yani mevcut işsizlerin yalnızca %10'u "işsizlik maaşı" alıyor. Bu noktada, resmi verilerin gerçeğe göre oldukça pembe bir tablo çizdiğini eklemek gerekiyor. Eklememiz gereken diğer husus ise iktisat bilimindeki işsizlik tanımıyla ilgili. Basit şekilde söyleyecek olursak işsizliğin teknik tanımı "iş arayan nüfus" ile ilişkilidir. Yani, herhangi bir işte çalışmıyorsa bir kişi, iş aramadığı takdirde teknik olarak işsiz sayılmaz. İşsizlik verilerinde gözlenen kimi olumlu gelişmelerin önemli nedenlerinden biri, pek çok durumda işsiz kitlelerin iş bulma umutlarını yitirmeleri dolayısıyla iş aramaktan vazgeçmeleridir. Örneğin, Avrupa İstatistik Kurumu'na (Eurostat) göre 2015 yılının son çeyreğinde Avrupa Birliği'nde işsizlerin yaklaşık %19'u (3.7 milyon kişi) iş aramaktan vazgeçmiş durumda. Bunların dörtte birinden fazlası, yani yaklaşık 1 milyon kişi "caydırılmış işçi" durumunda. Grafik 1'de bu sayının 2015 başından itibaren arttığı görülüyor.


Grafik 1: Yunanistan'da "caydırılmış işçi" sayısı

İşsizliğin işçi sınıfı üzerindeki kişisel düzeydeki yıkıcı etkisini ise sık sık basına yansıyan intihar haberlerinden takip mümkün. Son senelerde artan intihar vakalarının en önemli nedenleri borçlar ve işsizlik. Ardı ardına yaşanan intihar vakaları, uzunca süredir gündelik sohbetlerin konusu olmuş durumda. Geçtiğimiz yıl Lamia'da kendini asan, uzun süredir işsiz olduğu babası tarafından doğrulanan ve bu nedenle ailesiyle yaşamaya başlamış olan 47 yaşındaki kişi ardında şöyle bir not bırakmıştı:

"Ülkenin içinde bulunduğu durumdan bıkmış durumdayım. Babama ve kardeşlerime son yıllarda bana destek oldukları için teşekkür ediyorum..."

Mayıs ayında Patra'da işsiz bir beden eğitimi öğretmeni evinin camından atlayarak kendisini öldürdü. Temmuz ayında 37 yaşında olan ve işsizlik nedeniyle ailesinin yanına taşınmış olan mühendis, Larissa'daki evinde ailesi tarafından bulundu. Yine aynı günlerde annesinin yanına taşınmış ve onun emekli maaşıyla yaşamaya çalışan 53 yaşında olan ve uzun süredir işsiz bir Volos'lu evinin bahçesinde kendi boğazını keserek yaşama veda etti. Gözüme çarpan en son vaka ise geçtiğimiz hafta İskeçe'de gerçekleşen intihar. 46 yaşındaki işsiz bir kişi evinde bileklerini keserek intihar etti.

Bunlar, oldukça uzun ve korkunç bir listeden sadece birkaç örnek…

Yedek işçi ordusunun varlığı ve genişlemesi, çalışma koşullarının patronlar lehine rahatça değiştirilebilmesi ve ücretlerin baskılanması noktasında da oldukça işlevsel durumda. Dün soL'da ücretlerin düşmesi ile ilgili kimi genel verilere yer vermiştik. Bugün tartıştığımız bağlamda, o verilere şunu eklemek mümkün olabilir: 2012'den 2016'ya kadar emek gücüne 102 bin tam zamanlı çalışan eklenmesine karşın (yaklaşık %8,7) bu emekçilere ödenen toplam ücret %8,1 azalmış. SYRIZA lideri Çipras'ın patronlar kulübü SEV'e verdiği en önemli güvencelerden biri ülkenin rekabet edilebilirliğini artırmak için ücretlerin düşük tutulacağıydı.

Bu bölüme başlarken özellikle gençlerin işsizlikten etkilendiklerini söylemiştik. Yunanistan'da genç işsizliğinin %50'ler civarında seyrettiğini söylememiz gerekiyor. Yukarıdaki üzücü listeye bir de gençler arasındaki intihar vakalarını eklemek istemediğim için bu veriyi bu şekilde bırakıyorum. Ancak şunu söylemek lazım. Bugün soL'daki köşesinde Aslı Kayabal'ın İtalya için bahsettiği durum, yani gençlerin, özellikle iyi eğitimli olanların, ekonomik göçmenlik yolunu seçmesi Yunanistan için de bir olgu. 2010'dan bu yana toplam 200 bin yüksek lisans ve doktora derecesine sahip gencin ülkeyi terkettiği biliniyor ve bu eğilim her geçen gün artıyor.

'BANKALARA KAPTIRACAK EV YOK'

Ara başlıktaki bu ifade, SYRIZA'nın seçim öncesi sloganlarından biriydi. Hatta SYRIZA'nın halka atmış olduğu referendum golü esnasında da Çipras'ın sıkça dillendirdiği sloganlardan biri buydu. Bu slogan da hızla tam tersine dönüştü. SYRIZA'nın halk söz konusu olduğunda akla gelebilecek her alanda alemetifarikası bu… Referendum sonrası yeni ekonomik paketin kuzu kuzu imzalanmasının ardından alınan önlemler çerçevesinde halkın barınma hakkı kredi ve vergi borçları nedeniyle bankaların insafına terk edilmiş oldu. Pek çok yerde istimlak vakaları mevcut…

Başını sokacak bir evden başka mülkü olmayan emekçilerin ödemek zorunda olduğu vergilerin astronomik düzeylere ulaşması ve Yunanca'da gündelik konuşma dilinde söylendiği biçimiyle "haraç" halini almış olması da cabası. Yani önceden borcu olmayanlar bile bu şekilde ve sistematik olarak borçlandırılıyorlar.

Tam da bu sırada hükümet çalışanlara lojman imkanı sunan İşçi Evleri Kuruluşu'nu kapatıyor ve bu kurumun 15 milyar avroluk  mülkünü satışa çıkarmaya hazırlanıyor. Yunan hükümeti bunun yerine TOKİ benzeri bir yapı oluşturacak.

SYRIZA'nın bir diğer vaadi ise olağanüstü ve geçici olarak kurgulanan ve ENFİA adı verilen bir verginin SYRIZA hükümet olur olmaz kaldırılması ve adil olmadığı çok açık olan vergi sisteminin reforme edilmesiydi. Hükümet, Haziran ayında aldığı kararla ENFİA'nın 2031 yılında kaldırılacağını duyurdu. Evet, yanlış okumadınız, 2031. Ancak kimi düzeltmeler yapacağını da duyurdu Yunan hükümeti…

Kelimenin tam anlamıyla insanların boğazına çöken bu ağır vergiler, diğer düzenlemelerle birlikte yalnızca barınma değil, yaşam haklarını da elinden alıyor.

Bundan yaklaşık sekiz ay önce 60 yaşındaki Patralı bir inşaat işçisi söz konusu vergileri ödeyememesi hakkında kahvehanede telefon görüşmeleri yaptıktan sonra evine giderek silahıyla intihar etti. Söz konusu emekli işçi yeni sosyal güvenlik yasası gereği 67 yaşından önce emekli olunsa dahi maaş ödenmediği için emekli maaşı alamıyordu.

Bunun yanında halkın temel gereksinimlerine dönük KDV de SYRIZA'nın düşürme sözü verdiği, ancak düşürmek yerine %24'ler seviyesine çıkardığı bir diğer vergi. 1 Temmuz'dan itibaren devlet bütçesine yıllık 600 milyon avro katkı yapması hedeflenen bir düzenlemeyle işlenmiş ve paketlenmiş gıdalardan alınan KDV %23-24 oranına yükseltildi. Makarna, pirinç, kahve, un, çikolata ve hatta zeytin dahi bu kapsama giriyor.

2015 yılında 10 puan artırılan KDV sonrasında temel tüketim maddelerinin fiyatları adeta uçmuştu. Bunun üzerinden bir yıl geçmemişken şimdi yeni bir 10 puanlık artış geldi.

Bu artıştan toplu taşıma, taksi ücretleri, tesisat işleri, giysi, ayakkabı, deterjan, vb. de etkilendi. Hükümet şimdi mobil iletişim ile doğal gaz ve benzine yeni vergiler getirmeye hazırlanıyor.  

SYRIZA buradan da anlaşıldığı üzere önüne gelenden haraç toplayan bir Deli Dumrul'a dönmüş durumda. Tabii bu halk konusunda böyle… Sermayeye ise geniş vergi muafiyetleri ve aflar getirildi. Örneğin sanayiye sağlanan enerjinin maliyetini düşürecekleri konusunda patron kulübü SEV'e söz veren hükümet, Haziran ayında sanayi kuruluşlarına sağlanan elektrikten vergi almayı bıraktı. 2017 yılı için özel bir kalkınma paketi açıklayan hükümet sermayeye büyük teşvikler ve muafiyetler getirmeye hazırlanıyor. Yabancı ve yerli yatırımcılara Kamu Yatırım Bütçesi'nden "emek maliyeti" ile ilgili teşvikler verileceğini ve destekler sunulacağını vaat etti.

Patronlar dün de söylediğimiz gibi SYRIZA'ya desteklerini açıklamaktan geri durmuyor. Haziran ayında Yunan burjuvazisinin belkemiği olan armatörlerin düzenlediği Posidona 2016 forumuna katılan Çipras, Yunan burjuvazisinin en önemli bölmesine dönük olarak hükümete güvenmeleri çağrısı yaparken ve Yunan armatörlerin mevcut avantajlı konumu aleyhine davranmak gibi bir niyetleri olmadığını açıkça söyledi. Forum sonrasında gazetecilere bir açıklama yapan Yunan Armatörler Birliği Başkanı Thedoros Venyamis, "Başbakanın açıklamalarını nasıl buldunuz?" sorusuna "Mükemmel! Başka ne isteyebiliriz ki!" yanıtını verdi.

***

Sözü fazla uzattığımızdan özelleştirmeleri yarına bırakıyor ve son olarak Panos Zaharis'in çizdiği bir karikatürle muhasebenin bugünkü bölümünü noktalıyoruz:

Yaşlı adam güvenlik görevlisine soruyor: ENFİA'yı (vergi) her zamanki gibi sağ tarafta mı ödüyoruz?

Güvenlik görevlisi SYRIZA'nın "ilk kez sol" sloganına gönderme yaparak şöyle diyor: Hayır, beyefendi. Bu sene ilk kez solda.