Putin ne demek istedi?

Putin, Akkuyu Nükleer Santralı temel atma töreninde Türkiye’ye 'yeni sektör' kazandırıldığını söyledi. Aynı zamanda santralın ekonomik faydasına da dikkat çekti. 'Yeni sektör' vurgusu Rusya eliyle Türkiye’nin 'nükleer güç' haline gelmesine işaret ediyor.

Adile Coşkun

Akkuyu Nükleer Santralı’nın temel atma töreninde konuşan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin biri “stratejik”, diğeri “ekonomik” iki konunun altını çizdi. “Stratejik” boyutta Türkiye’nin Rusya eliyle “nükleer kapasite” edindiğine dikkat çekerken, “ekonomik” boyutta da santral inşaatı başta olmak üzere ortaya çıkacak ekonomik faaliyet hacmini vurguladı. 

RUSYA'YA 'STRATEJİK BAĞIMLILIK' DERİNLEŞİYOR

“Türkiye’de yeni bir sektör oluşturuyoruz” diyen Putin, santralın “atom endüstrisinin temelini oluşturacağını” söyledi. Türkiye’nin “nükleer kapasite” edinmesine dönük bu vurgu, Rusya-Türkiye ilişkilerine dair önemli bir stratejik değerlendirmeyi de içeriyor. İki yıl önce uçak krizi sonrasında ilişkiler gerildiğinde Türkiye’nin Rusya’ya “enerji hammaddeleri bağımlılığı” çok belirgin bir şekilde hissedilmişti. Rusya, Türkiye’den ithalatı kesmiş, gelen Rus turist sayısı neredeyse sıfırlanmış, milyarlarca dolarlık gelir kaybı oluşmuştu. Yaptırımlara karşılık olarak Türkiye ana ithalat kalemi olan doğalgaz, ham petrol ve kömür ithalatında hemen hemen hiçbir şey yapamamıştı. Doğalgazda uzun süreli kontratlar ve boru hatları nedeniyle hiçbir yaptırım hakkı bulunmazken ham petrol ve kömürde de yine ticari avantajlar nedeniyle çok büyük gerilemeler olmamıştı. 

Nükleer santralın ana hissedarının bir Rus şirketi olması, sadece enerjideki bağımlılıkta nicel ve nitel bir artış anlamına gelmiyor. Aynı zamanda çok uzun dönemli bir yatırımla birlikte “nükleer kapasite”nin kullanımına ilişkin tasarruflarda da kuvvetli bir bağımlılık doğuruyor.  

Rusya’nın Suriye başta olmak üzere bölgedeki etkinliği ve rolüyle birlikte değerlendirildiğinde Türkiye kapitalizmi açısından emperyalist dengeler nedeniyle yaşanan sıkışmanın daha da artacağını öngörmek mümkün. Her ne kadar siyasi iktidar cephesinde dünkü temel atma töreni, rahatlatıcı bir adım olarak değerlendirilse de…

‘EKONOMİK FAYDA'DA YÜZBİNLERCE TON BETON ÖNE ÇIKIYOR

Ayrıca “stratejik yatırım” statüsü verilmesine teşekkür eden Putin, santralın “ekonomik fayda sağlayacağına” da dikkat çekti. Santralın inşaatının yaratacağı istihdam, malzeme üretimi, destek faaliyetleri önemli bir büyüklüğe ulaşıyor. Ancak 20-22 milyar dolar olarak açıklanan yatırım tutarının yüzde 50-60’ını reaktörler ve bağlantılı işlerin oluşturacağı, yüzde 40’ının inşaat işlerinden oluşacağı tahmin ediliyor. 

Reaktör ve bağlantılı işler Rusya’dan ithal edilecek malzeme ve teknik donanımla yapılırken, 7-8 milyar dolarlık kısım müteahhitlerin iştahını kabartıyor. Sadece kullanılacak beton için hesaplanan miktar 5 milyon ton civarında, bu da 2 milyon ton civarında çimentoya karşılık geliyor. Yıllık 400-500 bin tonluk çimento bölgedeki Oyak, Sabancı gibi çimentocuları heyecanlandırıyor. Beton da dahil olmak üzere kullanılacak malzemenin teknik özelliklerinin yüksek olması, inşaat teknolojisinin yoğun biçimde kullanılacak olması ve inşaatın yoğun döneminde binlerce kişinin istihdamına yol açacak olması da diğer sonuçlar. Ancak açılış töreninde santral yapımından Türkiye ekonomisine 7-8 milyar dolar katma değer sağlanacağı iddiası tartışmalı görünüyor. İnşaat işlerinden sözü edilen katma değerin ancak yüzde 20-25’inin sağlanması mümkün. 

Santralın, devreye alındıktan sonra, elektrik üretiminin yüzde 6’sını karşılaması bekleniyor. Enerji hammaddesi ithalatından sağlanacak fayda dahil edilerek katma değer katkısı hesabı yapıldığında da 20-22 milyar dolarlık yatırımın finansmanla birlikte maliyeti dikkate alındığında ilk 10-15 yılda söz konusu katma değerin oluşmayacağını öngörmek mümkün. 

Nükleer enerji kullanımına ilişkin tartışmalar bir yana çok stratejik bir yatırımın doğrudan kamu tarafından yapılmamasının siyasi ve ekonomik maliyetleri artırdığı görülüyor.