Dini eğitim kurumlarını da istediler

Diyanet İşleri Başkanlığı, 3 Mart 1924 öncesine dönmek istiyor. Diyanet dergisinde yayınlanan bir yazıda dini eğitim veren kurumların Diyanet'e bağlanması istendi.

AKP döneminde önü sürekli açılan Diyanet’e büyük özgüven geldi. Teşkilat kanunu değiştirilerek, kadrosu artırılan ve etki alanı genişletilen Diyanet İşleri Başkanlığı, her gün yeni bir yetki istiyor. Diyanet dergisinde bu kez de “dini eğitim kurumlarının” Başkanlığa bağlanması önerildi. Bu öneri Başkanlık Uzmanı Dr. Mehmet Bulut tarafından, Diyanet’in aylık dergisinde “Din Hizmetlisi Yetiştiren Eğitim Kurumlarının İdaresinin Diyanet İşleri Başkanlığı’nda Olması Teklifleri” başlığı altında kaleme alındı. Önerinin Tevhid-i Tedrisat’a açıkça aykırı olduğu halde bu kadar açık bir şekilde savunulması dikkat çekti.

Bulut, Türkiye’de din eğitimi sorununun çözülmediğini öne sürerek, kurumun çalıştırdığı elemanların başka kurumlar tarafından yetiştirilmesinin, sunulan din hizmetlerinde birçok zorluğu beraberinde getirdiğini savundu. Bulut çözüm olarak kurumun elemanlarını kendisinin yetiştirmesini ve mesleki din eğitimi veren kurumlar arasında ciddi bir işbirliğinin sağlanmasını önerdi.
Dini eğitim veren kurumların diğer eğitim kurumlarından ayrılarak Milli Eğitimin denetiminden çıkarılması, Tevhid-i Tedrisat’a açıkça aykırı. Tevhid-i Tedrisat'a kadar dini okullar başka bir vekalete, Şer'iye ve Evkaf Vekaleti'ne bağlıydı. Ancak bu bakanlığa bağlanmadan önce dini eğitim kurumları uzunca bir dönem Şeyhülislam'ın kontrolü altındaydı.

Tevhid-i Tedrisat neden önemli?
Osmanlı'da medreseler ve şeriat mahkemeleri Tanzimat'tan sonra güçlenen Şeyhülislam'a bağlıydı. Modernleşme girişimleri ile birlikte modern okullar ve mahkemeler kurulunca eğitim ve hukuk alanlarında ikilik çıktı. Ünlü "medrese-mektep" ikiliği uzun süre devam etti ve iki farklı eğitim kurumundan mezun olarak hizmet vermeye başlayanlar arasında bir çekişme yaşandı.

1916'dan sonra Evkaf idaresi Şeyhüislamlık makamından ayrılarak ayrı bir mali daire olarak dinden koparıldı. Medreselerin yönetimi Şer'iye ve Evkaf Nezareti'ne geçti. Şeriat mahkemeleri Şeyhülislam'dan ayrılarak Adalet Bakanlığı'na bağlandı. Bu adımlar eğitim, hukuk ve maliyede sekülerleşmenin önemli adımları oldu. Aynı zamanda bu alanların sekülerleşmesinin birbirlerine ne kadar bağlı olduğu da anlaşılmaktaydı.

Medreseler uzun süre Şer’iye ve Evkaf Nizereti’nce yönetilmekteydi. 3 Mart 1924 tarihinde hilafetin kaldırılmasına ilişkin 431 sayılı yasa kabul edilirken iki yasa daha kabul edildi: 430 sayılı yasa ile mektep-medrese ikiliği kaldırılarak “tehvid-i tedrisat” (öğretim birliği) esası getiriliyor 429 sayılı yasa ile Şer’iye ve Evkaf Nezareti kağvediliyor, bunların denetimindeki okullar Maarif Vekaletine devrediliyordu. Böylece bugünkü Milli Eğitim Bakanlığı olan Maarif Vekaleti eğitim kurumlarını ve onların bütçelerini devralarak "eğitimde birliği" sağlıyordu.

Din adamlarının yetiştirilmesi için İstanbul Üniversitesinde bu amaçla bir İlahiyat Fakültesi açıllması tasarlandı. Aynı zamanda ülkenin değişik yörelerinde 26 imam hatip okulu kurulması planlandı. Üniversite reformuyla 1934 yılında İlahiyat Fakültesi kapandı, devlet yardımının kesilmesiyle 1930-31 yıllarında tüm imam hatip okulları da kapanmış olacaktır.

Tevhid-i Tedrisat, eğitimdeki ikiliği ortadan kaldırdığı gibi, kadınların ve erkeklerin birlikte eğitim göreceği seküler eğitim kurumlarının tekleşmesini sağladı.

Sonraki yıllarda bu kazanımlar tek tek geri alındı. Din eğitimi geri geldi. 1951'de İmam Hatip okulları tekrar açıldı. Ancak bu okulların kurulmuş olması da Tevhid-i Tedrisat'a aykırılık taşımıyordu. Zamanla sayıları artan, toplumsal ve siyasal önemleri de artan bu kurumlar eğitim sistemi içerisinde ayrı bir ağırlık oluşturmaya başladılar.

Yine de bugüne kadar Tevhid-i Tedrisat'a bu kadar açık ve köklü saldırılar yapılmamıştı.

AKP Türkiyesi’ne bol geldi
Diyanetin dini eğitim kurumlarının kendisine bağlanmasını talep etmesinden önce eğitim alanında önemli bir girişimi üniversite kurulması oldu. Türkiye Diyanet Vakfı, "İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi"ni kurdu. Kurumun açılışında, özellikle Balkanlar ve Kafkasya'dan öğrenci kabul etmeyi amaçlandığı, "Türkiye tipi Müslümanlık" anlayışının tanıtılacağı belirtilmişti.

Bir süredir, kadın-erkek eşitliği, sosyalleşme gibi pekçok toplumsal nedenle önemli olan karma eğitime karşı da bir kampanya başlatılmış durumda.

“Eskiden kız ve erkek liseleri” vardı denilerek liberaller tarafından da desteklenen karma eğitimden vazgeçilmesi talebi, bazı velilerin kızlarını erkeklerle okuyacakları için okula göndermemeyi tercih ettiği iddiasıyla da destekleniyor. Ayrıca pek çok gerici yayın Avrupa'da "karma eğitimin sakıncalarının" araştırmalar yoluyla ispatlandığını iddia ediyor.

Bir sure önce Recep Tayyip Erdoğan’ın da katılımıyla gerçekleşen Hatip Liseleri Mezunları ve Mensupları Derneği (ÖNDER) 6. İmam Hatipliler Kurultayı’nın sonuç bildirgesinde “karma eğitime son verilmesi” ve “kızlar ve erkekler için ayrı okullar açılması” talebi yer aldı.

(soL-Haber Merkezi)