Devlet 'sehven' yönetiliyor

Polisin ve savcılığın, Ergenekon ve Balyoz davaları ile ilgili peş peşe basına yansıyan sahte kanıt üretme yeteneği, "sehven" denilerek gözden kaçırılmaya çalışılsa da, sadece bu kurumlarla sınırlı kalmayarak devlet yönetiminde pişkinliğin kılıfı oldu.

Geçtiğimiz günlerde önce, İkinci Ergenekon Davası'nın tutuklu sanıklarından Teğmen Mehmet Ali Çelebi'nin telefonuna İstanbul Emniyeti'nde sonradan Hizb-ut Tahrir üyesi bir kişiye ait 139 adet telefon numarası yüklendiği bilirkişi raporuyla saptanmış, Organize Suçlar Şube Müdürlüğü mahkemeye gönderdiği yazıda bu olayın "sehven" gerçekleştiği iddiasında bulunmuştu. Bu olay, "Ergenekon" operasyonunda polisin sahte kanıt ürettiği yolundaki ciddi kuşkuları da doğrulamıştı.

Hemen ardından, askeri casusluk soruşturmasının bir numaralı şüphelisi Albay İbrahim Sezer'le ilgili olarak, telefon dökümlerinde yer alan "Vika" adlı bir Rus kadının adının telefon görüşmesinde geçmediği, polisin sonradan telefon dökümlerine ekleme yaptığı anlaşıldı. Tutuklu sanık Albay Sezer'in 14 Temmuz 2010'da gerçekleştirdiği bahsi geçen telefon görüşmesinin kayıtları Savcılıkla yeniden dinlenmesiyle doğrulanan bu durum üzerine, Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'nün Savcılığa gönderdiği yazıda, kadının adının "sehven" iletişim tespit tutanağına eklendiği bildirildi.

Yine son günlerde yaşanan "sehven" uygulamalardan biri de Balyoz davası ile ilgiliydi. Balyoz davasında da disklerin üstüne kayıt yapılarak kanıt üretildiği yolunda somut verilere dayanan iddialar gündemi belirledi.

Yine aynı davada Gölcük Donanma Komutanlığı’nda el konulan belgelere ilişkin hazırlanan tespit tutanağı da "sehven" yapılan hatadan nasibini aldı. Emniyet Genel Müdürlüğü, Balyoz Planı’nın güncellendiği iddiasına neden olan tespit tutanağındaki 19 şubat 2008 ibaresinin yer aldığı son kaydedilme tarihinin sehven yazıldığını, belgenin son kaydedilme tarihinin 19 şubat 2003 olduğunu bildirdi.

Ard arda yaşanan bu olaylar polisin ve Ergenekon ve Balyoz davaları için özel olarak yapılandırılmış yargı birimlerinin inandırıcılığını tümden yitirmesine yol açtı.

Öte yandan, "sehven" iddialarına sırtını dayayan AKP hükümeti, bunca skandalın ardından hiç bir açıklama yapmadı. AKP cephesindeki sessizliğin nedenlerinden biri, aynı tavrı pek çok olayda hükümetin de sergilemiş olması.

Fişleme "sehven"
AKP hükümetinin "sehven" itirafı yapmadan "sehvendir" demeye getirdiği skandallar yaşandı. En bilinenleri, AKP Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan'ın "şimdi fişleme sırası bizde" ifadesi ile AKP Çorum Milletvekili Ahmet Aydoğmuş'un AKP muhalifleri için "kanı bozuklar" demesiydi.

Avni Doğan, "birazcık tökezlersek bu Ergenekoncular falan çok kötü intikam alır. Bu memlekette kim başı örtülü, kim namaz kılıyor ve oruç tutuyorsa hepsini fişlemişler. Şimdi biz onları fişliyoruz" sözlerinin büyük yankı uyandırmasının ardından, "fişliyoruz" sözünü "deşifre" ediyoruz diye düzeltti. Doğan'ın "sehven" açıklaması, "sivil hükümetler kimseyi fişlemez. Siyasi partiler, sivil hükümetler ancak deşifre eder. Ben de deşifre etmek istediğimizi anlatmak istedim" şeklindeydi. AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik ise, Avni Doğan'ın uyarıldığını belirterek, "AKP'nin kurulduğu günden bu yana fişlemeye karşı tavır koyduğu ve demokratik bir ülkede kimsenin fişlenmesini doğru bulmadığı"nı iddia etti. Kamuoyunun yoğun tepkileri üzerine, AKP Müşterek Disiplin Kurulu, Avni Doğan'a dört, Ahmet Aydoğmuş'a ise iki ay geçici ihraç cezası vermek zorunda kaldı.

O dönemde gençlik kararnamesi de "sehven"di
AKP, alkol yasağına gerekçe yapılan gençlerle ilgili daha önce de "iyi" şeyler düşünmüş ancak bunu zamanından önce yapmaya kalkışan bir üyesi nedeniyle sıkıntılı günler geçirmişti.

AKP Tanıtım ve Medya Başkanı Edibe Sözen, partinin kapatılmasa davasının sonuçlanmasından hemen sonra, partiye danışmadan "Gençleri Koruma Kanunu" adıyla bir teklif hazırlayarak, okullarda ibadethane açılmasından pornografik yayınları alanların fişlenmesine kadar varan keskin önerilerde bulundu. Başbakan Erdoğan'ı çok kızdıran bu vakitsiz çıkış üzerine, Erdoğan apar topar MYK'yı toplarken, hazırladığı teklifi partiye danışmadan gazetecilere verdiği için Sözen'i azarlamış, ayrıca tek tek MYK üyelerine tek tek söz vererek, Sözen tarafından hazırlanan teklifi de tartışmaya açtırmıştı. Sonuçta, bu teklifin partiyi bağlamadığı açıklandı.

"Sehven" verilen ırkçı önerge
28 Mayıs 2009 tarihinde Türk Vatandaşlığı Kanun tasarısı Genel Kurul’da görüşülürken, tasarının 36’ncı maddesine bir fıkra olarak eklenmesi istemiyle bir önerge verildi. "Vatandaşlık işlemlerinde gerekli görülen hallerde, kurumlarda alınmış bulunan biyometrik veri ile Bakanlıkça talep edilen diğer tıbbi raporlara göre de değerlendirme yapılabilir" ifadesini içeren ırkçı önergenin imzacıları AKP'li milletvekilleri idi. Büyük gürültü koparan önerge, Meclis Başkanlık Divanı'na verildiği halde, sonradan geri çekilmek zorunda kalındı.

AKP Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, "bu önerge sehven verilmiş bir önerge. Evet, Başkanlığa verdik. Ancak geri çektik. Okunmadı bile. Bürokratlar, kişinin parmak izinin alınması için bunun gerekli olduğunu söylemişler. Bunun üzerine önerge hazırlanmış ve arkadaşlarımız imza atmışlar. Ancak daha sonra biz hekim kökenli milletvekili arkadaşlarımıza, biyometri ve tıbbi tahlil ifadelerini ve bu hükmün ne anlama geleceğini sorduk. Sakıncalı gördük. Ve geri çektik. Okunmadı bile. Tamamen sehven hazırlanmış bir önerge. Yoksa biz hayatımızı vermişiz. Böyle bir içerikte önergeyi hazırlar mıyız. Şimdi birileri bu hatalı önerge ile sayın Başbakanımzın 'faşizan' sözünü yan yana getirip, bağ kurup eleştiri konusu yapmaya çalışıyor. Bu kesinlikle sehven hazırlanmış ve sakıncaları fark edilince de geri çekilmiş bir önergedir" dedi.

Ahmet Davutoğlu "sehven" oy kullandı
20 Mayıs 2009 tarihinde, Türkiye ile Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesine ilişkin tasarının görüşmeleri Meclis Genel Kurulu’nda devam ederken, tasarının 2. maddesi üzerindeki açık oylamada o sırada Brüksel'de bulunan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun yerine oy kullanıldığı ortaya çıktı.

Oylamada, Dış İşleri Bakanlığı'na TBMM dışından atandığı için oy hakkı bulunmayan Ahmet Davutoğlu'nun yerine oy pusulası gönderildiği ve bu pusulanın da dikkate alındığı ortaya çıktı. "Seçim bölgesi" bölümü boş bırakılan, oyunun rengi bölümünde ise "kabul" yazan pusulayı gösteren MHP'li Vural Çelik'e cevap veren Meclis Başkanvekili AKP'li Nevzat Pakdil, "ben o pusulaları okumadım. Arkadaşlar sehven toplama hatası yapmış" iddiasında bulunurken, skandalın ortaya çıkması üzerine oylama tutanağında düzeltmeye gidildi, "Davutoğlu'nun kabul oyu" silindi.

"Sehven" mükerrer oy
Bahsi geçen oylamada, Devlet Bakanı Mehmet Aydın adına da mükerrer oy kullanıldığı ortaya çıktı.

Bir başka oy skandalı da, 2003 yılı Temmuz ayında, Meclis'teki Anayasa paketi oylaması sırasında AKP İstanbul Milletvekili Zeynep Karahan Uslu'nun sandığa 15 dakika arayla iki kez giderek mükerrer oy kullandığının ortaya çıkmasıydı. Dönemin Meclis Başkanı Bülent Arınç, düzenlediği basın toplantısında, "arkadaşımız bir yanlışlık yapmış, kasıt aramamak lazım" dedi. Zeynep Karahan Uslu, bir yazılı açıklama yaparak, mükerrer oy kullanmasının "sehven" olduğunu iddia etti.

Fikri neyse zikri de o...
Eskişehir Tepebaşı Belediyesi'nin AKP'li başkanı Tacettin Sarıoğlu, Uğur Mumcu'nun anısına düzenlenen bir etkinliğe davet edilmesine rağmen katılmayıp, katılmama gerekçesini bildirdiği yazılı mesajda, "tarafıma göndermiş olduğunuz nazik düğün davetiyenize teşekkür ederim" demişti. Sarıoğlu, "24 Ocak 2009 tarihinde Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Eskişehir şubesi tarafından düzenlenen Uğur Mumcu’yu Anma Programı için şahsıma davetiye gönderilmiştir. Ancak programa katılamayacağım için daveti karşılıksız bırakmama adına bir mazeret mesajı gönderilmesi talimatını verdim. Fakat özel kalem sekreterliğimiz tarafından yazılan mesajda sehven 'düğün' kelimesinin geçmesi beni de ziyadesiyle üzmüştür" açıkladıysa da, yapılan hata "fikri neyse zikri de o" yorumlarına yol açtı.

(soL-Haber Merkezi)