'Kadınlar susarsa savaş konuşur' Peki, hangi kadınlar konuşsun?

Feride E. Tetik

Blog: Serbest Kürsü

Arkadaşıma Dokunma (1993), Barış Anneleri (1993), Barış İcin Kadın Buluşmaları (2004), Vakti Geldi (2005) gibi bir çok örneğin yanısıra 2009 yılında kurulmuş olan ve özellikle çözüm sürecinde kadınların desteğinin artması gerektiğine  odaklanan Barış İçin Kadın Girişimi, kadınlara hitaben bir mektup yazarak “Barış için ses çıkarmanın tam zamanıdır” dediği bir açıklama yaptı. Bülent Arınç’ın “car car konuşan bir kadına hanımefendi diyerek 'ihya ettiği' günlere denk gelen bu açıklama temelde kadınların barış isteğini dile getiriyordu.

Açıklamada her türlü savaşta kadınların (ve çocukların) en mağdur kesim olduğu gerçeği dışında duygusal olarak ortaklaşabilecek çok şey ama yaklaşım olarak ortaklaşılabilecek pek az şey olması sadece basit bir ‘talihsizlik’ değil, başlı başına siyasi bir ayrım olduğunu bilen soL okurları için vurgulamak istediğim birkaç nokta var. Açıklama barış için yapmış oldukları görüşmeleri özetliyor;

“Tüm bu görüşmelerde bir kez dahi bir kadının ağzından bu savaş sürsün, sorunlarımız savaşla çözülür diye bir laf duymadık. Bir kez dahi tüm kalbiyle barışı istemeyen, çözümü istemeyen bir kadınla karşılaşmadık. Ne Kandil’de ne Meclis’te”…

“Meclis’te hepsi barış dileyen ama partilerinin düşmanlıkları sebebiyle barış için mücadelede bir araya gelemeyen kadınlar gördük”…”Dindar kadınların toplantılarına katıldık. Onların da 28 Şubat sürecinde yaşadıkları, mücadeleleri ve barış ve demokrasi istekleri bizimkilere benzerdi…..”

“Bizi savaşa iten siyasetlere, gazetelere, erkeklere itiraz edelim. Gerçeklerin peşine düşelim. Geçmişle ve bugünle cesaretle yüzleşelim. Türkiye’nin kadınlaşması, demokratikleşmesi için, eşitlik için sesimizi yükseltelim”(1)

Aynı girişimin  Suruç katliamı ardından bu ülkenin kadınlarına hitaben yazmış olduğu mektup da aynı şekilde;  “Erkeklerin getiremediği hala durmadan "ama" sız cümle kurmadığı, iç rahatlığıyla ve şartsız saf tutmadığı, savaşa dur demediği yerde biz barışı yaratalım. Savaş kışkırtıcılığına, kadınları bölmelerine izin vermeyelim. Birbirimize destek olalım. Kadınlar savaşa karşı mücadele edelim”  çağrısını dile getiriyordu.

‘Kadınlar susarsa, savaş konuşur’ sloganındaki körlük, kadınları bütüncül- tekcil ve doğası gereği  anti-militarist olduklarına dair ‘inanış‘a dayanıyor, Bu yüzden de bir temenninin ötesine geçemiyor. Bu önkabul, kadın olsun da ne olursa olsuncu yaklaşım, kadınlara yönelik bu “romantik” algı, aynı zamanda kadınları da siyasi olarak körleştirici bir etkiye sahip.

HANGİ KADINLAR KONUŞSUN? YA DA “ TABİ Kİ BİZ ONLARI KAST ETMİYORUZ”…

Bakın aşağıdaki açıklamayı Emine Erdoğan 2013 yılında AKP Genel Merkezi'nde 24. Dönem milletvekili eşleri ve kadın milletvekilleriyle barış süreci için dile getirmişti;

“Milletvekili eşleri olarak, anneler olarak bu sürece mümkün olan en büyük katkıyı vermenizi rica ediyorum. Bizler susarsak o zaman sabotajcıların sesi çıkar, bizler susarsak, kadınlar susarsa silahlar konuşur. Silahların dili süreçlere egemen olur. Onun için bizler sesimizi yükseltmek zorundayız. Siz gayret gösterir, sürecin içinde yer alırsanız, siz katkı verirseniz bu sorun kolay” (2)

Emine ile hanım da aynı şeyi istiyor, ne güzel. Zaten barışa siyasetler medya ve erkekler engel oluyor değil mi?

Hangi kadınlar konuşsun diye bir kez daha sormak istiyor insan.

Bir başka örnek vereyim, Suriye’den ülkemize sığınan yaklaşık 2 milyon mültecinin %70’inin kadın ve çocuklardan oluştuğunu biliyoruz, bu kadınların savaşta yaşadığı trajediler ve açılan yaralar kapanmadan ülkemizde başka yaralar ekleniyor.

Suriye’deki savaşa insancıl duyguları ile değil siyasi kaygıları ile yaklaşanların yanına bir başka kesim daha ekleniyor, savaşa “kuma kaygısı” ile yaklaşanlar. Seçildi mi bilmiyorum açıkçası seçilmiş olup olmamasını da umursamıyorum, MHP Gaziantep milletvekili adayı Mezine Sırakaya, kadınların savaşa bakışını  şöyle açıklıyordu;

"Erkekler yıllarca aynı yastığa baş koyduğu eşlerini Suriyeli kadınlara tercih ediyor. Bu gidişata dur demek için MHP iktidarı kaçınılmaz oldu. Suriye'yi yeniden inşa edecek olan milli irademiz Suriyelileri vatanına memleketine kavuştururken kadınlarımızı da bu çileden kurtaracak."(3)

Örneğin mesele bazı kadınlar için çok basit;

“bu güzel şehrimiz ahlaksızlaştı ve alt yapı trafik herşey berbat oldu ya ... suriyeli kadınlar binlerce yuvayı yıktılar açık açık pazarlarda parklarda otobuslerde adamları baştan çıkartıyorlar kocalarınızı elinizden alacaz diye tehdit ediyorlar bide ve türk kızlarına bakımsız çirkinsiniz diyorlar bunların savaşı bitmedi mi artık ne zaman gidecekler”(4)

Başka kadınlar da var, mesela Sezan Barzani, ABD’li Kürt modacı Irak Kürdistanına gitmiş ve kadınların mücevherlerini ve renklerini çok güzel bulmuş.  Orada artık modanın değiştiğini ve modernleştiğini fark etmiş, ‘Her ne kadar moda kişisel bir algı olsa da Kürt kadınlarının giyimini beğenmiş’ ve elbette kadınların çok güçlü ve coşku verici buluyor(5). Yalnız kalmasın Sezan ona, yeni dönem kreasyonunda Rojavalı kürt kadın gerillalardan esinlenen ünlü kadın giyim markasının kreatörlerini de dinleyelim mi?  Ya da 2014 yılında Rojavalı kadın savaşçıları yılın en “ilham verici” (most inspiring women) kadınları seçen CNN’i de ekleyelim mi?

Sanırım bu kadar örnek yeter, verilecek cevabın “biz zaten o kadınları kastetmiyoruz tabi ki” deneceğini bildiğimizden bu hatırlatmaları bırakıp başka bir soruya geçeyim, kimi, ne zaman dinleyelim var?

Örneğin barış konusundaki tavırlarında samimiyetinden şüphe etmediklerimizden başlayalım, Pervin Buldan’ı AKP li kadın milletvekilini “kadınlığından utan” diye azarlarken mi, Huda Kaya’yı Gezide çocukların taş atma hakkı varsa başörtüsü takma hakları da olmalı derken mi Figen Yüksekdağ’ı TÜSİAD başkanının- hem de bir kadın -  elini sıkarken mi?

Toplumun IŞİD’leştirilmesinin önüne geçmeden, sadece askeri harekatla IŞİD’le mücadele etmek hayaldir. Bu doğrultuda BM de göreve çağırılır, Avrupalı kadınlar da… Onlar da gelir, Kürt kadınlarının mücevherlerinin güzelliğinden bahseder onları çok “inspiring” bulur.  Ünlü kadın dergileri gelir röportajlar yayınlar, yazılarında  YPJ için İslam devletine karşı savaşan Kürt feminist savaşçılar der. (6) Yıllarca Türkiye’de, Kandil de Kürt ulusal hareketi için savaşan kadınlar, mücadele veren kadın gerillalar unutulup, yıllardır süren Kürt kadın direnişi, bu direniş geleneği, Kürt kadın hareketine yapılabilecek en büyük haksızlıkla es geçilir.Bu konuda susulur. Kobanili kadın askerler ve Kobani’nin bir kadın devrimi olduğu iddiası bir PR çalışması misali batının oryantalist yaklaşımı içinde erir gider. Bu kadınların neden savaştığı, bu savaşın ‘neden’ yaşandığına değinilmez, “İŞİD li vahşileri haklayan dişi savaşçılar” imgesi ile Emine Erdoğan’ ın silahlar sussun diyen sesi birbirine karışır.  Kadınlar konuşur ama bu konuşmalar arasında “Oğlum 18 bin liram yoktu affet seni askere göndermek zorunda kaldım” diye ağlayan, “benim oğlum ölmüş vatan neden sağolsun” diye soran, eşinin kardeşinin cenazesini günlerce sınırda bekleyen kadınların sesleri de bu gürültüde duyulmaz…

Kadınlar konuşsun …doğru soruları soran kadınlar en çok doğru cevaplar için konuşsun.  En basitinden Virginia Woolf un sorusundan başlayalım mı “kadınlar neden yoksuldur?”

Ve cevabını baştan söyleyelim, sosyalizm. 

Önce kadınlar ve çocuklar için… 


1) http://m.bianet.org/bianet/kadin/166384-baris-icin-kadin-girisimi-nden-m...
2) http://www.medyafaresi.com/haber/Emine-Erdogan-vekil-eslerinden-baris-su...
3) http://www.haberturk.com/gundem/haber/1003940-neden-suriyeli-gelin
4) http://www.kizlarsoruyor.com/toplum-sosyal-iliskiler/q489768-ben-hatayda...
5) http://www.basnews.com/en/interviews/2014/09/11/meet-the-kurdish-fashion...
6) http://rudaw.net/english/world/26122014 ve YPJ: The krudish feminists fighting against islamic state http://www.theweek.co.uk/middle-east/islamic-state/60758/ypj-the-kurdish...