Brezilya’nın ABD ile dansı

Geçtiğimiz gün Brezilya ile ABD arasında imzalanan savunma işbirliği anlaşması iki ülke arasında 1977’de noktalanan askeri ilişkilerin tazelenmesi anlamına geliyor. Dış politikada ‘ne yardan ne serden' geçen Brezilya bu son hamlesiyle bir kez daha Latin Amerika’nın ABD karşıtı kampında yer almadığını gösterdi. Öte yandan ABD’ye herhangi bir üs taahhüdünde bulunmayarak Latin Amerika…

Brezilya ABD ile 13 Nisan Salı günü bir askeri anlaşmaya imza attı. Washington’da gerçekleştirilen Nükleer Zirve sırasında imzalanan anlaşma iki ülke arasında bir dizi başlıkta eşgüdüm ve işbirliği öngörüyor. Savunma İşbirliği Paktı ismi verilen bu anlaşmada öne çıkan başlıklar ar-ge çalışmalarında işbirliği, lojistik destek, eğitim, ortak tatbikat, silah ve hizmet alışverişi olarak sıralanabilir.

Anlaşmanın içeriğinden daha önemli olan bu anlaşmanın gerçekleşme sebebi. ABD’nin giderek saldırganlaşan Latin Amerika politikası ve Brezilya’nın kıtadaki ‘açılım’ çabaları düşünüldüğünde anlaşmanın sebebi kadar zamanlaması da dikkat çekici hale geliyor.

ABD bir süredir kıtanın en büyük gücü olan Brezilya ile yakınlaşmak için fırsat kolluyor. Son birkaç yıl içinde Kolombiya ve Panama ile imzaladığı yeni üs anlaşmaları, Honduras ve ardından Haiti’de yaşanan gelişmeler ABD’nin başta Venezuela olmak üzere kıtanın ilerici iktidarlarını ‘çevreleme’ siyasetinin bir parçasıydı. Ancak hem bu iktidarlarla işbirliği yapan hem de ABD’ye göz kırpan Brezilya’nın ikircikli tutumunun netleştirilmesi ABD açısından önem taşıyor.

Brezilya, daha önce Bizim Amerika sayfalarında yer verdiğimiz değerlendirmelerimizde belirttiğimiz üzere, artan ekonomik gücüne koşut olarak hem bölge siyasetinde hem de ABD’yi yakından ilgilendiren diğer dış politika başlıklarında bağımsız bir aktör gibi davranmaya başlamış durumda. Lula’nın İran’ı destekleyen açıklamalarını sıklaştırması ve BM’nin yeni yaptırım kararlarını uygulamakta gönülsüz davranması iki ülke arasında önemli bir gerilim kaynağı. Brezilya’nın bu uzlaşmaz tutumunu yumuşatacak ve onu Latin Amerika birliğine karşı gerektiğinde ortak hareket edebileceği bir güce dönüştürecek bir yakınlaşma ABD dış politikasının gündemlerinden birini oluşturuyor.

Bu noktadan bakıldığında anlaşmanın ABD’nin başarısı olduğu söylenebilir. Nitekim anlaşmaya verdiği önemi açıktan belli eden ABD’li yetkililere karşın Brezilya meseleyi ‘herhangi bir ülke’ ile girişilen bir askeri işbirliği olarak yansıtmayı tercih ediyor. Geçen hafta bizzat ABD’li yetkililer tarafından Rio de Janerio’da ‘uyuşturu ticareti ile mücadele’ için Florida ve Portekiz’dekine benzer bir ABD üssü açılacağı duyuruldu. Anlaşmanın içeriğine bakıldığında Brezilya’nın üslerini ABD ordusuna açmaya yanaşmadığı görülse bile bunun en azından bir pazarlık konusu olduğu anlaşılıyor. Brezilyalılar tarafından anlaşmanın bir üs anlaşması olmadığının altının koyuca çizilmesi ilerici Latin Amerika hükümetlerinin tepkilerini azaltma çabası olarak okunabilir.

Anlaşmanın maddeleri arasında bulunmayan, ancak varlığından haberdar olduğumuz başka pazarlık konuları da var. Brezilya’nın askeri gücünü arttırma ve ordusunu modernize etme konusunda önemli adımlar attığı biliniyor. 2006’dan bu yana Brezilya’nın savunma bütçesi dört kat arttı. 2008’de ilan edilen Ulusal Savunma Stratejisi uyarınca Fransa’dan 12 milyar tutarında silah alındı. ABD ile Brezilya’nın anlaşmayı imzaladığı şu günlerde Brezilya 36 yeni savaş uçağını hangi ülkeden alacağına karar vermeye çalışıyor. ABD’nin Boeing şirketinin yanı sıra Fransa’nın Dassault Aviation SA ve İsveç’in Saab AB’si adaylar arasında. Brezilya yönetimi Fransa’nın teklifine ağırlık verdiğini söylemiş, Obama’nın danışmanı bizzat başkanın Boeing dururken Brezilya’nın Fransa’ya yönelmesine içerlediğini açıklamıştı. Anlaşmadaki pazarlık konularından birinin de bu konu olduğu düşünülebilir. Brezilyalı yetkililer, anlaşma sonrasında bunun savaş uçaklarının ABD’den alınacağı anlamına gelmediğini bildirse de Brezilya’nın bu konuda ne karar vereceğini önümüzdeki günlerde göreceğiz.

Brezilya’nın Fransa ile kurduğu ve stratejik ortaklık olarak isimlendirdiği bu yakın ilişkiler bir yana, kıtanın bütünü düşünüldüğünde silahlanmada Rusya, İran ve Çin gibi alternatif üreticilere doğru bir yönelimin ortaya çıkması ABD’nin önemli bir pazarını kaybetmekte olduğunu gösteriyor. ABD’nin Latin Amerika ülkeleri ile askeri ilişkilerini geliştirme çabasının altında diğer gerekçelerin yanısıra kaybetmekte olduğu pazarı yeniden kazanma isteğinin yattığını söyleyebiliriz.

Öte yandan bu anlaşmayla Brezilya’nın dev havacılık tekeli Embraer’in ABD pazarındaki payının arttırılması için bir fırsat yakalanmış oldu. 1994’te özelleştirilen ancak devletin halen yüzde 5 hisseye sahip olduğu bu şirket Brezilya devletinin cömert ar-ge teşviklerinden ve düşük faizli kredilerinden yararlanıyor. ABD ise bu şirketin en büyük parça tedarikçisi ve aynı zamanda müşterisi. Anlaşmanın, Embraer’in ayaklanmalarda kullanılmak üzere ürettiği hava araçlarını ABD’ye ihalesiz satmasına yardımcı olacağına inanılıyor.

Brezilya anlaşmaya imza atarak ABD’nin talepleri karşısında büsbütün kayıtsız olmadığını önemli bir taviz vermeden ve üstelik kendisi için belli avantajlar taşıyan bir anlaşmaya imza atarak göstermiş oldu. Diğer yandan, anlaşmanın hemen ertesi günü, geçen yıl bir önceki yıla göre yüzde 7,5 oranında artan İran’a ihracatın daha da arttırılmasının hedeflendiğini, ABD’nin bu ülkeye karşı uygulanmasını istediği yaptırımları reddettiklerini bir kez daha açıklamayı ihmal etmedi.

Brezilya komşularını ürkütmemeye çalışarak kontrollü bir biçimde ABD ile ilişkilerini derinleştiriyor. Bu dengeci tutumunu ne zaman terk etmek zorunda kalacağını gerilimli ABD-Latin Amerika ilişkilerinin seyri belirleyecek.

Gözde Kök