Bilim insanları bilimsel yayıncılık tekellerine karşı seslerini yükseltiyor

Geçtiğimiz günlerde kendi alanlarında çok önemli beş Alman bilim insanı Elsevier dergilerindeki editörlük görevlerinden çekildiklerini duyurdular.

bilimsoL - Ruhan Alpaydın

Elsevier, bilimsel yayıncılık alanındaki tekel dört-beş şirketin arasında özellikle bilim camiasının tepkisini çekiyor. Elsevier’in 2010’daki geliri 2 milyar pound ve kârı 724 milyon pound; bu yüzde 36’lık kâr oranı Apple, Google, Amazon gibi küresel şirketlerinkinden daha yüksek!

Aslında bir süredir tüm dünyada bilimsel yayıncılığın bir kâr alanı haline getirilmiş olması sadece makale “tüketicileri” tarafından değil, makale üreticileri (bilim insanı olan yazarlar ve o bilim alanındaki önde gelen kişiler olan editörler) tarafından da sorgulanıyor.

Almanya’daki bilim insanları, Elsevier ile Almanya kaynaklı araştırmaların Elsevier’in dergileri üzerinde basılması karşılığında herkese ücretsiz açık olması şeklinde yeni bir model için pazarlık yapıyorlar. İki sene önce, Almanya’daki 150 kütüphane, üniversiteler, araştırma enstitüleri Projekt DEAL adlı bir cephe oluşturdular ve yayımcılık şirketlerini yeni bir iş modeline ikna etmeye çalışıyorlar. Dergilere abonelik için teker teker para ödemek yerine, yayımcılara ilk yazarların Almanya’dan olduğu tüm makalelerin kağıt masrafı için bir toplu ödeme yapmayı istiyorlar. Bu makaleler daha sonrasında tüm dünyaya açık olacak ve ayrıca Almanya’daki kurumlar ise yayımcının tüm çevrimiçi içeriğine ulaşabilecek.

Ancak görüşmeler geçen sene tıkandı ve Elsevier geri adım atmıyor. DEAL inisiyatifine üye 200 Alman kurumu da tüketimden gelen güçlerini kullanarak, Elsevier dergilerine aboneliklerini yenilemeyeceklerini duyurmuşlardı. Bunun üzerine 2017 başında Elsevier bu kurumlara erişimi kesti, ancak pazarlıkların yürümesini umduğu için tekrar bu kurumlara erişimi açtı. Son adım DEAL cephesinden geldi ve beş editör Elsevier dergilerindeki editörlük görevlerinden çekildiklerini duyurdu.

Bilimsel yayımcılık: Kapitalizme açılan yeni bir alan

Bilimsel yayımcılık, bilim insanlarının iki kere kaybettiği bir modele dayanıyor: Üreticiler de tüketiciler de bilim insanı; yayımcı şirket ise bu bilimsel üretimin meta haline getirilip kendisi tarafından el koyulmasının koordinasyonunu yapıyor.

Robert Maxwell,1985. Fotoğraf: Terry O'Neill/Hulton/Getty

Bilimsel yayımcılık alanının kapitalist ilişkilere tam boy açılması 2. Dünya Savaşı’nın hemen sonrasına denk geliyor. Robert Maxwell adındaki girişimci özellikle öne çıkıyor. Maxwell, savaştan sonra adeta patlama yaşayan bilimsel üretimde ve bilimsel çeşitlilikte, bilimsel yayıncılığı kendisini milyoner edecek bir iş fırsatı olarak görüyor. Kendisi bilim insanı olmayan Maxwell, her bilimsel konferansın yanına kamp kurarak, bilim insanlarını pahalı yemekler vererek şirketinin dergilerinde yazmak için ikna etmeye çalışıyor.

Savaş sonrasında, hükümetlerin bilimsel araştırmaya daha büyük kaynaklar ayırması, bilimsel dergilerin sayısında ve çeşitliliğindeki artışı, bilim insanlığının artık saygın bir meslek haline gelmesi gelişmeleri birbirini doğuruyor. Dergide yayımlanan bilimsel makale, bilimsel bir gelişmeyi tüm dünyaya duyurmanın en saygın, nesnel ve geçerli yolu. Maxwell ve yayımcı şirketler bu gelişmelerle servetlerini katlayarak büyütüyorlar.

Bugün, internet gibi bir dağıtım kanalı mevcutken, yani kağıt ve basım ve dağıtım masraf kalemleri çok büyük oranlarda düşmüşken halihazırdaki yayımcılık modeli gerçekten de akıl dışı. Üstelik, bilimsel yayımcılığın sermayeye açılması sadece maddi nedenlerden dolayı sorunlu değil. Bu model, bilim politikalarının yayıncı şirketler tarafından belirlenmesi sonucunu da doğuruyor.

Görünen o ki, Açık Erişim modelinde merkezi bir kamu kurumu oluşturulmadıkça, yayıncılık sermayesinden kurtulmak mümkün olmayacak.

 

Kaynaklar:

http://www.sciencemag.org/news/2017/10/german-researchers-resign-elsevie...

http://www.sciencemag.org/news/2017/08/bold-open-access-push-germany-cou...

https://www.theguardian.com/science/2017/jun/27/profitable-business-scie...