Masallardan bir soyağacı

Avrupa çapında anlatılan bir masalın 700 sürümünü karşılaştıran bir çalışmaya göre diller farklı da olsa, masallar aynı. Ermenistan, Türkiye ve Yunanistan masallarının benzerliği de buna bir örnek.

İnsan toplumları arasındaki kültürel farklılıkların sebepleri ne olabilir? İki yüz bin yıl önce yaşayan ortak atamızdan beri davranışlar, bilgiler, hikayeler, beceriler insan grupları arasında nasıl farklılaştı?

Bu sorunun farklı cevapları olabilir. Bazıları davranış farklarının genetik farkları yansıttığına inanıyor. Eğer farklı dilleri konuşmak kültürel etkileşimi kısıtlıyorsa, kültürel farklar dil farklarınca şekilleniyor olabilir. Kültür çevrenin gereklerine göre evriliyor da olabilir - bulaşıcı hastalıkların sık görüldüğü toplumların hijyen kültürü geliştirmesi gibi. Kültürler zaman ve mekan içinde rasgele evriliyor da olabilir. Davranışlar ve hikayeler nesilden nesile rasgele değişiyor, kimisi unutularak kayboluyor, kimisi yaygınlaşıyor ve komşu toplumlarla paylaşılıyor olabilir.

Genetik farklar önemli mi?
Toplumlar arasındaki coğrafi, dilsel, genetik, sosyolojik ve kültürel farkların incelenmesiyle bu farklı modeller test edilebilir. Örneğin 1960'lardan beri sürdürülegelen genetik araştırmalar, insan toplumları arasındaki genetik farklılaşmanın çok sınırlı olduğunu ve –beklendiği üzere- kültürel farklılaşmayı açıklayamayacağını gösterdi.

Toplumlar arasında genetik farklılaşma şöyle hesaplanır: Önce tüm bireyler arasındaki DNA dizisi farkları sayılır, böylece toplam genetik çeşitlilik tespit edilir. Son toplam çeşitlilik, varyans analizi diye de bilinen yöntemle ikiye ayrıştırılır: Topluluklar arasındaki farklar ve topluluklar içindeki farklar. Popülasyon genetiğinde sık kullanılan Fst adlı istatistik, topluluklar arasındaki bu farklılaşmayı yansıtır.

Dünya çapında insan toplumları arasında Fst %10 civarında veya daha düşüktür. Yani toplam genetik çeşitliliğin %90'ı grup içinde, azami %10'u toplumlar arasındadır. Mesela Anadolu nüfusunun %20'si belli bir kromozom bölgesinde TAATGC diye bir dizi taşıyor, diğer %80'iyse TGATGC dizisi taşıyor olabilir. Etiyopya'da ise TAATGC'yi %10, TGATGC'yi %90 sıklığında görebiliriz. İki toplum arasında farklar niteliksel değil, nicelikseldir. İkincisi, çeşitliliğin çoğu grup içindedir. Anadoluluların %100 TAATGC taşıdığı, Etiyopyalıların TGATGC taşıdıkları DNA dizilerine ise genomda çok ender rastlanır.

Bu genetik farklar yakın coğrafyalarda daha da sınırlıdır. Örneğin Avrupa toplumları arasındaki genetik farklılaşma %0.3 civarındadır. Bir başka deyişle, yakın coğrafyalarda yaşayan halklar sürekli kaynaşmaktadır. Daha uzak coğrafyalarda yaşayan gruplar da zaman zaman tarihsel göçler sayesinde kaynaşmıştır.

Popülasyon genetiği modelleri, insan toplumları arasında görülen sınırlı genetik farkların da genellikle doğal seçilim değil, rasgele genetik evrim, bilimsel adıyla “genetik sürüklenme” sonucu ortaya çıktıklarını göstermektedir. Fark gösteren DNA dizilerinin çoğunlukla işlevsiz olması (yani vücut yapısını ve işleyişini etkilememesi) da bu fikri desteklemektedir.

Hem toplumlar arasında büyük fark gösteren, hem de işlevi bilinen DNA dizileri nadirdir. Bunlar arasında en bilinenleri ten rengi, ter bezi yoğunluğu, süt şekeri sindirme gibi özellikleri belirleyen genlerdir. Örneğin Ekvator'un kuzeyinde, güneş ışınlarını az alan bölgelerde yaşayan toplumlarda açık ten renginin evriminin, D vitamini sentezini kolaylaştırdığı için seçildiği tahmin edilmektedir.

Ancak insan davranışını etkileyen genlerde toplumlar arasında büyük farklar bugüne kadar bulunmuş değil.

Kültürel evrimi ne belirliyor?
Son yıllarda bir dizi çalışma, davranışlar açısından farklılaşmanın genetik farklılaşmayı yansıtıp yansıtmadığı sorusuna değindi. Örneğin 2009 yılında yayınlanan bir makalede bilimciler, Dünya Değerler Anketi adlı bir veri tabanından yararlanmış ve toplumlar arasında görülen kültürel farklılaşmanın, genetik düzeyde görülen farklılaşmadan 10-15 kat yüksek olduğunu hesaplamışlardı.

Yani insan toplumları genetik olarak birbirine benzerken, kültürel olarak görece daha uzak olabiliyorlar. İnsan toplumları arasında kültürel farkların genetik farklardan kaynaklanmadığını gündelik gözlemler veya tarihsel verilerle de uyumlu.

Bunun farklı sebepleri olabilir: Örneğin kültürel değişimin genetik değişimden daha hızlı gerçekleşmesi, gruplar arası farkları artıracaktır. Ortak dil ve iletişim araçları gibi grup içi kültürel homojenleşmeyi kolaylaştıran etmenler de rol oynuyor olabilir.

Genetik bir yana bırakılırsa, kültürel farklılaşmanın ana etmenleri ne olabilir? Dilsel yakınlık mı, coğrafi yakınlık mı kültürel paylaşımı kolaylaştırıyor?

Masalların anlattığı
Bu sorunu inceleyen Avusturalya ve Yeni Zelandalı bir grup araştırmacı, Avrasya çapında yüzlerce yıldır anlatılan bir masalın evrimini incelediler.

Biri yardımsever, diğeriyse bencil iki kızkardeşin öyküsünü anlatan masalın sonunda yardımsever kızkardeş ödüllendirilirken, bencil olan cezalandırılıyor. Hikayenin Batı Avrupa sürümlerinde yardımsever kızkardeşin seçtiği sandıktan altın çıkarken, diğeri yılanlar dolu bir sandık seçiyor. Bazı sürümlerde kız kardeşler erkek kardeş, bazılarında kızlardan biri bir hizmetçi oluyor.

Avrupa ve Asya çapında 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başlarında derlenmiş olan bu masal, 20. yüzyıl başında oluşturulmuş dünya halk öyküleri kataloğunda AT 480 koduyla yer alıyor. Hikayenin Yunanca, Japonca, Rusça, Almanca sürümleri bulunmuş. Türkiye'den de İstanbul, Ankara, Giresun, Erzincan, Nevşehir, İzmir ve Ceyhan gibi bir dizi şehirden sürümler derlenmiş.

Araştırmacılar, bu masalın Avrupa çapında derlenmiş 700 sürümünü incelediler. Sürümler arasındaki farkları, içlerinde geçen olayların, kişilerin, cisimlerin ve yerlerin niteliklerine göre var/yok (1/0) şeklinde kodladılar. Sonra bu kodlara dayanarak masal sürümleri arasındaki 'mesafaleri', tıpkı genetik mesafeleri hesaplar gibi hesapladılar.

Ardından ekip, masal sürümlerinin toplumlar içinde farklılıklarıyla, toplumlar arasındaki farklarını -genetik varyans analizinde kullanılan yöntemleri kullanarak- karşılaştırdı. Sürümler toplumlar arasında %9, toplumlar içinde ise %81 oranında çeşitlilik gösteriyordu. Yani bekleneceği üzere, gruplar arasındaki farklılaşma genetik farklılaşmadan çok daha yüksekti.

Dil mi, coğrafya mı?
Araştırmacılar daha sonra masal sürümlerinden bir soyağacı oluşturdular. Şekil 1'deki soyağacının beş ana kolu görülüyor: Batı Akdeniz dahil Batı Avrupa grupları, Germanik gruplar dahil Orta-Kuzey Avrupalılar, Slavlar dahil Doğu Avrupalılar, İskandinavlar, ve son olarak Türkiye, Yunanistan ve Ermenistan'ı kapsayan bir Doğu Akdeniz kolu.

Bu dağılım, masal farklarının dil farklarından fazla etkilenmediğini ima ediyor. Hint-Avrupa dil ailesinden olmayan Fince, Bask dilinde ve Türkçe masalların sırasıyla diğer İskandinav, Batı Akdeniz ve Doğu Akdeniz toplumlarının masallarına en yakın benzerliği göstermesi bunun işareti.

Araştırmacılar masal farklılaşmasını belirleyen coğrafya mı, dil mi, sorusunu niceliksel modellerle de test ettiler. Masal farklarını en iyi coğrafi mesafe açıklıyordu. Aralarında 1000 km mesafe bulunan iki yerleşimde anlatılan masal sürümleri anlamlı benzerlik gösteriyorsa da, mesafe 2000 km'ye çıktığında benzerlik kayboluyordu.

Dil farkları ise masal farklarını kısmen, ama coğrafyaya göre daha az açıklıyordu. Öyle ki aynı dil grubundan toplumların 100 km mesafede anlattıkları iki masal sürümü arasındaki benzerlik, aralarında 10 km mesafe bulunan farklı etnik grupların anlattığı masallar arasındaki benzerliğe denkti.

Araştırmacılar masalın ne zaman ortaya çıktığını hesaplayamıyorlarsa da, dağılımına bakarak en az 1000 yaşında olması gerektiğini tahmin ediyorlar.

Makale, kültürel evrimin niceliksel analizi yolunda ilginç bir adım. Arşivlerin elektronik ortamda taranması, bu tip karşılaştırmaları yapmayı ileride daha da kolaylaştıracaktır. Bu çözümlemelerde evrimsel biyoloji ve dilbilim tarafından geliştirilen niceliksel yöntemlerin giderek daha sık kullanılacağını bekleyebiliriz.

Yine de yazarlar haklı olarak, kültürel evrimin genetik evrimden çok farklı biçimlerde gerçekleştiğini vurguluyorlar. DNA'nın değişimi ve kalıtımının evrim ve biyokimyasal koşullarca belirlenen katı kuralları var. Örneğin bireyler serbestçe genlerini değişemezler, ancak çiftleşebilirler, oysa ki kültürel öğeler ise bireyler arasında serbest paylaşılabilir. Dolayısıyla kültürel değişimi anlamada niceliksel analizin ve indirgemeci yöntemlerin önemli sınırlamaları olacaktır.

Nature dergisine makale hakkında konuşan Alman halkbilimi uzmanı Hans-Jörg Uther de, kültürel öğelerin tarihsel evriminin incelenmesinde bu öğelerin etkileştiği ekonomik, toplumsal ve siyasi koşulları göz önüne almayan yaklaşımların eksik kalacağını hatırlatıyor.

BilimsoL ekibinden Mehmet Somel hazırladı.
facebook.com/BilimsoL
twitter.com/BilimsoL

İlgili makaleler:
Ross, Greenhill, Atkinson (2013) "Population structure and cultural geography of a folktale in Europe", Proceedings of the Royal Society B.
Ball (2013) "Genes mix faster than stories", Nature News.