Wikileaks belgelerinde Küba ve Venezuela

DÜNYA SOLA DÖNÜYOR - KÜBA ve LATİN AMERİKA yazıları

Wikileaks belgelerinin yayınlanması, açıkçası, özellikle dış haberlerle uğraşan gazetecileri fena halde sıkıştırmış durumda. Tüm bu Wkileaks meselesine bakıldığında ben özellikle Afganistan ve Irak Savaş Günlükleri belgelerinin yayınlanmasından beridir kuşkulu yaklaşıyordum son Kablo sızıntısının ardından kuşkularımın arttığını söyleyebilirim.

Ancak, birtakım şerhlerimizi akılda tutarak, sızdırılan ve büyük çoğunluğunun gerçek olduğu anlaşılan belgelerin birçok ilginç ayrıntı ve veri sunduğu aşikar. Bu hafta ABD'nin Karakas elçiliğinden Vaşington'a geçilen raporlarda Venezuela-Küba ilişkisine dair söylenenler üzerine bir giriş yapalım. İlerleyen haftalarda hem verilerin analiz edilmesine daha fazla eğiliriz, hem de (özellikle Brezilya-ABD ilişkisi gibi) ilginç veriler sunan başka Latin Amerika yazışmalarını irdeleriz.

10 Ağustos 2006 tarihli belgede ABD’nin Karakas’taki elçiliği, Fidel Castro’nun rahatsızlandığı haberleri üzerine Küba-Venezuela ilişkilerinin geleceğine dair öngörülerini Vaşington’a iletiyor.

Belgede Küba’nın Venezuela’daki varlığına dair kuşkucu bakışın, Amerikalı diplomatların kodlarına sindiği gözleniyor. Belgenin özetini oluşturan birinci maddede “Venezuela’da on binlerce ‘danışman’ var” denirken, beşinci maddede bu on binlerce Kübalı, bu defa “eğitmen ve doktor” olarak tanımlanıyor. Yani ABD’nin Karakas’taki diplomatları, Venezuela’daki Kübalı doktor ve öğretmenlerin tümünü, Venezuela kurumlarını dönüştürmeye gelmiş “danışmanlar” olarak görüyor.

Ancak ABD diplomatları, bir konuda netler: Küba-Venezuela ilişkisi, iki ülkenin de çıkarına. Fidel’in rahatsızlanmasının iki ülke arasındaki ilişkiyi kısa ve orta vadede pek değiştirmeyeceğinin sebebi olarak “Küba petrolden ve sunduğu hizmetler için verilen transfer ödemelerinden milyonlar kazanıyor, Venezuela da Castro’nun tavsiyelerinden ve on binlerce ‘eğitmen’ ve doktordan yararlanıyor” deniliyor.

Yine raporda, Chávez’in siyasi başarısının en önemli sebeplerinden biri olarak Kübalı danışmanlarla uygulanan programlar gösteriliyor ve örnek olarak Barrio Adentro eğitim programı, Mision Robinson okuma-yazma programı, Mercal devlet manav zinciri gösteriliyor ve buralarda 40 bin Kübalı’nın hizmet verdiği aktarılıyor.

Kısacası, Küba-Venezuela ilişkisinin iki halkın da büyük yararına olduğunu, Amerikalılar da teyit etmek zorunda kalıyor.

Devlet yönetiminde ve Chávez’in yakınında çok sayıda Kübalı’nın görev aldığına dair ise söylentiler aktarılıyor.

Amerikalılar’ın Castro’nun ölmesi durumunda Chávez’in sağa kaymayacağına, hatta belki de daha da radikalleşeceğine inandıkları da görülüyor. Bir başka nokta, ABD’li diplomatların Latin Amerika’da “radikal solcu” olarak sadece Küba ve Chávez’i gördüklerini söylemeleri.

Belgede ABD’li diplomatlar Chávez’in bir taktik dehası olduğunu, ancak kriz yönetiminde kötü olduğunu söyleyerek, 1992 ve 2002’deki darbe girişimlerini örnek veriyorlar. Raporda 1992’de kendisine bağlı askerler çatışma iradesinde olmalarına rağmen Chávez’in müzede sıkışınca hemen teslim olduğu, 2002’deki ABD darbesinde ise “ağlamaklı bir Chávez’in istifa mektubunu imzalayıp Küba’ya kaçmaya hazır olduğunun” söylendiği ve kavgaya devam etme kararı alıp, ordudaki generalleri arayarak uzlaşma sağlayanın Fidel Castro olduğu belirtiliyor.

Belgede ABD’lilerin, Raúl Castro ile Hugo Chávez arasında Fidel’le olduğu gibi bir yakınlık olmadığı, hatta bir gerginlik olabileceği tezini de sahiplendikleri görülüyor.

30 Ocak 2006 tarihli belge de benzer vurgulara sahip. Bu belgede Venezuela’da çok sayıda Kübalı istihbaratçının bulunduğu ve bunların doğrudan Hugo Chávez’e rapor verdikleri söyleniyor.

Belgede o dönem Venezuela’nın Havana Büyükelçisi olan, Chávez’in kardeşi Adan Chávez için “Küba’ya yapılan yardımlardan gizlice faydalanıyor olabilir” iddia gündeme getiriliyor.

Şimdiye kadar açıklanan tüm belgelere bakıldığında göze çarpan bir durum ise, ABD Büyükelçiliği diplomatlarının Venezuela-Küba işbirliğinin ayrıntılarına dair yeterince bilgili olmamaları ve edindikleri duyumların büyük kısmının Venezuela’nın sağcı hareketlerinden geldiği ve dolayısıyla büyük oranda çarpık oldukları.

Ancak elbette bu durum yanıltmamalı: ABD’nin dış politikadaki tek mekanizması elçilikler değil. Wikileaks’in açıkladığı belgelerin büyük kısmı, elçiliklerdeki çoğu düşük rütbeli diplomatların yazdığı bilgi notları, duyumlar ve analizler. Bunları ABD Dışişleri Bakanlığı’nın benimsediği görüşler, hatta görüş benimsemek için yararlandığı tek kaynaklar olarak görmek hatalı olur. Kaldı ki, aynı elçilikte çalışan farklı diplomatların yazdıkları raporlarda vurgu farkları da sıklıkla göze çarpıyor. Wikileaks belgeleri, toplamda bize ABD’nin dış politika yönelimine dair izlenimler veriyor, ancak somut ve doğrudan bir kanıt sunmuyor. (Ki, belgeler, ABD’nin zaten bilinen dış politika yönelimine dair eskiden beri yapılan analizleri “şaşırtacak” ya da “yanlışlayacak” ögeler de barındırmıyor.)

[email protected]