Akli Denge

Tabii ki gerekli. Ama şart değil. Yani yaşamak için. Öte yandan akli dengenin keyifli, doyumlu yaşamak için şart olup olmadığı belki tartışılır ama gerekli olduğu da açık.

Gerçi keyif, günümüz koşullarında tam bir dayatmaya dönüştü. Haz, keyif, doyum ertelenemez, olmazsa olmaz bir gerekliliğe dönüştü. Bunu da atlamamak lazım. Daha doğrusu yaşamayı sadece bunlar üzerine kurma tuzağına düşmemek lazım. Ama akli denge yine de olsa iyi olur diyelim ve bunun bireysel değil toplumsal bir iş olduğunu da belirtip geçelim. 

Tabii bu devirde dengeyi tutturmak kolay değil. Mesela kızına ne olduğunun yanıtını arayan bir babanın akıl sağlığı konu edilmişken dengeyi tutturmak zor. Hem meslekteniz, az çok biliriz. Akıl sağlığını tespit etmek için psikiyatriye danışılır. Ve bir babanın aklı başında mı diye bilirkişilik yapmanın bin yolu vardır. Ama hassas konu. Akıl sağlığı söz konusu oldu mu elimizde endaze yok. Sadece aklımız var. Ve bir de yüreğimiz. İşte o yüreğin de terazisini şaşırtmamak lazım. Dengeyi şaşırtanlara da kanmamak lazım. Dengeyi şaşırtanlar ise malum, çok var. 

Sonra akli denge denince Amerika’yı atlamamak lazım. Daha doğrusu Amerika Birleşik Devletleri’ni. Bilirsiniz, bizim buralarda bir tek zenginler sever Amerika’yı. Aklı başında olanlar ise uzaktan seyreder. Ama akıl söz konusu oldu mu en tartışmalı yer ABD. İşte geçen hafta zengin mi zengin bir banka müdürü çıktı ortaya. Ve “kapitalizm iyi, sosyalizm kötü” dedi. Çünkü almış kendisini bir telaş. Çünkü Amerika’nın da aklını almış kendisi ve kendisinin yere göğe sığdıramadığı düzeni.  

Bir sembol bu banka müdürü. JP Morgan’ın aklı kendisi. Keyfi yerinde. Cebi dolu. Akli dengesi de gıcır. Ama ABD dünyanın en aklı başında olmayan toplumu. O ayrı. İşte kendisine göre bu iyiymiş. Kendisine göre dünyada üretilen tüm antidepresan ilaçların, antipsikotik ilaçların, sakinleştiricilerin üçte birini tüketen bu ülke için kapitalizm iyiymiş. Sosyalizm ise kötüymüş. Köhneymiş. Hep kaybetmişmiş. 

Peh! 

Akli denge dedik ya! Bu Amerika Birleşik Devletleri’nde aklı başında olan herkesi şaşırtan enteresan şeyler hep oluyor. Başkanını demiyorum. O bir fenomen. Gerçi artık eskisi kadar sırıtmıyor fenomenal halleri; dünya da kendisini fenomenlik konusunda yakaladı ama yine de O ayrı. Tuhaf şeyler ülkesinin tuhaf başkanı kendisi. Tuhaf şeyler ise şöyle şeyler. Mesela...

Mesela Amerikan devletinin en büyük sağlık kuruluşu geçtiğimiz yıllarda yaklaşık 1,8 milyon vatandaşını yok ediverdi. Ulusal Sağlık Enstitüsü, yani bir tek Amerikan tıbbına değil dünya tıbbına da yön veren, verme iddiasındaki bu dev kurum 1,8 milyon şizofreni hastasını siliverdi. 

Nasıl mı? İstatistiklerle oynayarak. Tanıdık geldi belki ama yanlış duymadınız! İstatistiklerle bir tek buralarda oynandığını düşünmemek lazım. Güzel güzel indirmişler istatistikleri 2017 yılında. 

Şizofreni zor bir akıl hastalığı. Hastanın kendisine, yakınlarına, sevenlerine, çevresine bedeli çok. Toplumda görülme oranı 100 kişide bir gibi. Ülkeye, şehre, yerleşime göre değişmekle birlikte bu civarda seyrediyor. Bu hesaba göre ABD’de 2,5 milyon şizofreni hastası olması lazım. Daha doğrusu öyle olsa gerekirdi. 

Gerekirdi çünkü Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüsü bu oranı, yani şizofreni istatistiklerini değiştiriverdi. Hem de inanılmaz bir orana. Başka hiç bir toplumda görülmeyen bir orana. Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüsü şizofreninin yaygınlığını %0,3’e çekti. İşte “yeni araştırmalar öyle gösteriyor, bilimsel veriler buna işaret ediyor” falan dediler ama mesela başka bir şeydi. Neydi? Bütçeydi. Şöyle ki. 

Şizofreni ABD’de en az araştırma bütçesi ayrılan hastalıkların başında geliyor. Şizofreni için ayrılan bir yıllık araştırma bütçesine göre kanser araştırmaları için 15 kat, parkinson için 5 kat ve Alzheimer için ise neredeyse 10 kat daha fazla para ayrılıyor. Bu hastalıklar kadar yaygın olmasına rağmen bu akıl hastalığına pek önem verilmiyordu. Önem verilmemesi ise tartışmalar yaratıyordu. Ya bütçeyi arttırmak gerekiyordu ya da...

Ya da sayılarla oynamak gerekiyordu. Oynadılar da. Toplumdaki şizofreni sayısını üçte bir azaltarak şizofreni araştırmaları için ayrılan bütçeyi üçe katlamış oldular. Hem de bütçenin kendisini arttırmadan. Bu kadar basit. 

Ha, diyeceksiniz ki “Bizim buralarda akıl sağlığı için ne kadar bütçe ayrılıyor ki de sen oralara laf söylüyorsun!” Doğru. Çok da doğru. Ama unutmayın ki şu da doğru: paranın saltanatının olduğu yerde aklın sağlığı da dengesi de olmuyor. Ne ABD’de ne de Türkiye’de.