Oligarşik Çatışma ya da Nasreddin Hoca'nın Türbesi

Son ayların siyasal gündemini –üst düzeyden- kapsayan haberler, tüm ilgilenenlerin teslim ettiği gibi, oligarşik bir çatışmanın tüm hızıyla sürdüğünün kanıtlarını sunuyor. Oligarşinin hangi kesimlerin koalisyonundan oluştuğu biliniyor Sermayenin, siyasal partilerin, bürokrasinin ve ordunun üst kesimlerinin meydana getirdiği yapıdan. Yönetim, Yeniosmanlıcı tutumuna paralel olarak ve de çok akılcı bir biçimde, bu koalisyonun yapısını değiştirmeye çalışıyor, saltanat'a yöneliyor, tek kişinin yönetimine, oligarşiyi bitirmeye, sultanlığa geçmeye. Böylece, yasama, yürütme ve yargı, tek elde toplanmış olacak, o postmodernlerin açıkça eleştirmeye dahi cüret ettikleri en ilerici anayasanın, 1961 Anayasası'nın getirdiklerinin tümüyle ortadan kalkması, aynı postmodernlerin yarım ağızla, sahtekarca eleştirdikleri berbat 1982 Anayasası'nın bile rafa kaldırılması gerçekleştirilecek. Alttakilerin, büyük çoğunluğun bu denklemde nereye oturduğuna daha değinmedik, hak arama kavgasının sürmesi için gerekli olan, soluduğumuz hava kadar değerli özgürlük ortamından, eşitlik taleplerinden, adalet ve barış isteğinden söz etmedik. Önce şu oligarşik çatışmanın gelişimine bir göz atalım.

Hala varlığını sürdürmeye çalışan oligarşinin kanatları, el ve gönül birliğiyle bu yönetimi iş başına getirdiler. Sermayenin üst kesimi, bu yönetime açıkça alkış tutup medyasıyla öve öve bitiremeyerek Siyasal partilerin üst kesimi, en başta 3 Kasım'ı seçim tarihi olarak ve de sanki tek taraflı bir biçimde dayatarak ve ardından bu yönetimin gelmesine yol açarak Bürokrasi'nin üst kesimi, bu yönetime canla başla 'personel' katkısında bulunarak Ordunun üst kesimi de zaman zaman yayınlanan bildirilerle bu yönetime yüzde 10'lara varan kamu desteğini provoke ederek hep birlikte, sevinç içinde bugünkü duruma yol açtılar. O zaman, bu gidişin gidiş olmadığını ve tüm kazanımların ortadan kaldırılacağını söyleyenleri yarım kulak bile dinlemediler.

Şimdi, ülkenin tüm kurumlarıyla Nasreddin Hoca'nın türbesini arattığı görülüyor. Bağımlı, piyasacı ve gerici yapıya tümden karşı olanların bu türbe hadisesinden çok çok da olumsuz etkilenip ağlayıp sızlayacaklarını beklemek kuşkusuz safdilliktir Ancak, ağlayıp sızlayanlara bakıldığında, bu yönetime koltuk sunanlarla aynı kişiler ve kesimler olduğu da saptanıyor ve kendi oligarşik pozisyonlarını tehlikeye sokmakla birlikte büyük çoğunluğun yaşamlarını zorlaştırıp geleceğini de kararttıkları görmezden gelinemez.

Bunu hep yaptılar, yaptılar ama bu son yaptıkları oligarşinin kanatlarının, düzeltilmesi olağanüstü zorlaşan olumsuzlukları bir araya getiriyor. İran'daki 'devrim'den sonra ilk kitle gösterisinin yapılabilmesi, tam otuz (30) yıl aldı. Kulaklara küpe olsun.

Oligarşinin tüm 'kutsal'ları yıkılıyor. Evet. Bunu, geçici bir durum, daha sonra gene eski 'mutlu' günlere dönüşü olabilecek bir zaman aralığı olarak görenler olabilir ancak başka 'kutsal'ların bu arada yükselmekte olduğunu unutmamakta yarar var. Bu 'kutsal'lar, açıkça yazılıp söyleniyor da, ancak büyük bir bölümü 'kulaktan kulağa' yayılıyor. Yoksul inananlar, kendi 'kutsal'lıklarının geleceği güne hazırlanıyor, böylelikle haksızlıklara isyanları manipüle ediliyor, yaşam, giderek sınıf savaşı verenlere 'ideolojik bunlar' suçlaması yapılıyor. İdeolojik? Söyleyen ağız, asıl kendi 'ideolojik', hatta 'teolojik' davranıyor.

Oligarşi, kendi kendini istediği gibi kandırabilir, bizi kandırmasın. Kendi elleriyle yaptıkları pisliği, kendileri temizlesinler diyeceğiz ama, diyemiyoruz, çünkü pisliğin en büyük sorunlarıyla bizler karşı karşıyayız geleceğimiz söz konusu, çocuklarımızın, torunlarımızın geleceği.
Çok dikkatli ve cesur olmak gereken bir süreci yaşıyoruz, hepimize kolay gelsin.